#smrgKİTABEVİ Hermes'ten İdris'e: Bir Dinsel Geleneğin Dönüşüm Dinamikleri - 2004
Bilindiği üzere, klasik dönem Grek panteonu, Zeus, Hera, Apollon, Athena, Aphrodite, Poseidon, Ares vb., pek çok açık ve yetkin bir biçimde kurgulanmış tanrı ve tanrıçayı kapsamaktaydı. Bu figürlerin bir kısmı Yakın Doğu kaynaklı tek-tanrıcı dinler silsilesine muğlak bir tarzda aktarılırken, bir kısmı tarih toprağının çatlakları arasında tümüyle yitip gitmiş gözükmektedir. "Çakır gözlü Athena"dan. "Altın kılıçlı Apollon"dan, "kaleler yıkan, elleri kanlı" Ares'ten geriye pek bir iz kalmamıştır.
Oysa, klasik Grek panteonunun çok daha silik ve ikircikli, ikincil ilahı Hermes, ilk bakışta şaşırtıcı gözüken bir dirençle, ve olasılıkla özgün imgesine uygun bir esneklikle çağdan çağa, toplumdan topluma aktarılabilmiştir. Uğradığı her tarihsel durakta farklı bir giysiyle temsil edilmekle birlikte, tarihi boyunca belirli bir değerler sistemine gönderme yapmayı (büyü, bilgi, insan pratiği, ticaret, servet, dönüştürücülük, aracılık...) sürdürebilmiş, dolayısıyla da olanca değişkenliği içinde imgesel ve kavramsal birliğini koruyabilmiştir.
Bu da kuşkusuz Hermes motifinin "birileri" tarafından ısrarla taşındığı, sürdürüldüğü, aktarıldığına işaret etmektedir. Çalışmanın ana sorusu, bu "birileri"nin kimler olduğudur.
Kitapta, Hermes figürünün karşımıza çıktığı her tarihsel-toplumsal durakta, zanaatçı - tacir ve/veya hekim - eczacı - simyacı - astrolog -entelektüel, yani kentli orta sınıf mensubu katman ya da gruplarla bağlantılı olduğu ve bunlar tarafından, iktidar mensuplarına karşı bir stratejik malzeme, bir "özel bilgi alanı" olarak değerlendirildiği ve kullanıldığı sergilenmeye çalışılmıştır.
Bilindiği üzere, klasik dönem Grek panteonu, Zeus, Hera, Apollon, Athena, Aphrodite, Poseidon, Ares vb., pek çok açık ve yetkin bir biçimde kurgulanmış tanrı ve tanrıçayı kapsamaktaydı. Bu figürlerin bir kısmı Yakın Doğu kaynaklı tek-tanrıcı dinler silsilesine muğlak bir tarzda aktarılırken, bir kısmı tarih toprağının çatlakları arasında tümüyle yitip gitmiş gözükmektedir. "Çakır gözlü Athena"dan. "Altın kılıçlı Apollon"dan, "kaleler yıkan, elleri kanlı" Ares'ten geriye pek bir iz kalmamıştır.
Oysa, klasik Grek panteonunun çok daha silik ve ikircikli, ikincil ilahı Hermes, ilk bakışta şaşırtıcı gözüken bir dirençle, ve olasılıkla özgün imgesine uygun bir esneklikle çağdan çağa, toplumdan topluma aktarılabilmiştir. Uğradığı her tarihsel durakta farklı bir giysiyle temsil edilmekle birlikte, tarihi boyunca belirli bir değerler sistemine gönderme yapmayı (büyü, bilgi, insan pratiği, ticaret, servet, dönüştürücülük, aracılık...) sürdürebilmiş, dolayısıyla da olanca değişkenliği içinde imgesel ve kavramsal birliğini koruyabilmiştir.
Bu da kuşkusuz Hermes motifinin "birileri" tarafından ısrarla taşındığı, sürdürüldüğü, aktarıldığına işaret etmektedir. Çalışmanın ana sorusu, bu "birileri"nin kimler olduğudur.
Kitapta, Hermes figürünün karşımıza çıktığı her tarihsel-toplumsal durakta, zanaatçı - tacir ve/veya hekim - eczacı - simyacı - astrolog -entelektüel, yani kentli orta sınıf mensubu katman ya da gruplarla bağlantılı olduğu ve bunlar tarafından, iktidar mensuplarına karşı bir stratejik malzeme, bir "özel bilgi alanı" olarak değerlendirildiği ve kullanıldığı sergilenmeye çalışılmıştır.