İnsanoğlu tarihin ilk dönemlerinden itibaren hayata kalabilmek için avcılık ve toplayıcılık yapmıştır. Avladığı hayvanları topladığı malzemeleri bitki liflerinden yaptığı ip sayesinde el ve kollarına kullanarak taşımıştır. Ancak zamanla taşınan yükün ve gidilen mesafenin artması, insanoğlunu yeni arayışlara itmiştir. Bu arayışlardan ilki düz bir platform olan kızakların insanoğlu tarafından kullanılmasıyla sonuçlanmıştır. Düz bir platform olarak kullanılan bu kızakların altına silindirler eklenerek kızağın hareket kabiliyeti artırılarak yükün taşınması kolaylaştırılmaya çalışılmıştır. Zamanla bu silindirler kelepçeler vasıtasıyla sabitlenerek harekette devamlılık sağlanmış ve tekerleklerin prototipleri oluşturulmuştur. Tekerlekli arabaların ilk defa nerede kimler tarafından kullanıldığını kesin olarak söylemek oldukça zordur. Dünyanın farklı yerlerinde tekerlekli araçlara dair kalıntılara arkeolojik çalışmalar sayesinde ulaşılmıştır.
M.Ö.1650'li yıllarda Hattuşa merkez olarak kurulan Hitit devleti ihtiyaçlarını karşılamak üzere çok sayıda tekerlekli araç kullanmıştır. Bu tekerlekli araçlar genellikle, yük taşımacılığı, ulaşım, resmigeçit törenleri ve savaş meydanları olmak üzere farklı alanlarda kullanılmıştır. Ancak tekerlekli araçlar deri, bitki lifi, ahşap gibi organik malzemeden yapıldığı için zamanla çürüyerek yok olmuştur. Bu sebeple Hititlere ait tekerlekli arabalar günümüze bir bütün halinde ulaşmamıştır. Bundan dolayı Hititlere ait tekerlekli arabalarının nasıl olabileceğine dair bilgileri mühürler, duvar rölyefleri, kaya anıtları ve seramik parçaları üzerinde betimlenen tekerlekli araçlar vermektedir.