1928'de Eğirdir Dağ Komando Okulu'na tayin edildiğinde, Üstad Bediüzzaman'ın Barla'da olduğu haberini alır almaz, ziyaretine gider. Derin zekâ ve ferasetiyle ve maneviyata aşina kalbiyle, Üstad'ın mahiyet ve misyonunu çabuk kavrar. Nurlara bütün benliğiyle sarılıp hizmetin tarihinde önemli bir rol üstlenir.
Özellikle "ilmin anahtarı" olan sorularıyla Mektubat başta olmak üzere, pek çok hakikatin vücut bulmasına vesile olur. Hulusi Bey, âdeta bin talebe bedeline Üstad'a verilmiş zeki bir muhatap, ciddi bir arkadaş, "hizmet-i Kur'an ve imanda bir mumin" ve "birinci talebe"dir. Nurları kendi malı gibi kabul edip neşrini hayatının birinci gayesi bilir ve son nefesine kadar bu yolda sadakatle ve ihlasla hizmet eder.
Eğirdir'de iki yıl sekiz ay görev yaptığı süre zarfında Üstad'la altı defa görüşür. Daha sonra iki defa daha olmak üzere, toplam görüşmesi sekiz kezdir. Buna rağmen birbirinden hiç ayrılmamış gibi aralarında kopmaz bir bağ vardır. Üstad, yazılan bütün risaleleri Hulusi Bey'e göndererek intibalarını alır.
Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, ismiyle müsemma muhlis bir zattır. Onun hayatı, Üstad ve Risale-i Nur'a sadakatle geçmiş berrak bir aynadır. Bu çalışmada yer alan hayattar hatıraların, gelecek nesillere ideal bir Nur talebesi portresi çizeceğine inanıyoruz.
1928'de Eğirdir Dağ Komando Okulu'na tayin edildiğinde, Üstad Bediüzzaman'ın Barla'da olduğu haberini alır almaz, ziyaretine gider. Derin zekâ ve ferasetiyle ve maneviyata aşina kalbiyle, Üstad'ın mahiyet ve misyonunu çabuk kavrar. Nurlara bütün benliğiyle sarılıp hizmetin tarihinde önemli bir rol üstlenir.
Özellikle "ilmin anahtarı" olan sorularıyla Mektubat başta olmak üzere, pek çok hakikatin vücut bulmasına vesile olur. Hulusi Bey, âdeta bin talebe bedeline Üstad'a verilmiş zeki bir muhatap, ciddi bir arkadaş, "hizmet-i Kur'an ve imanda bir mumin" ve "birinci talebe"dir. Nurları kendi malı gibi kabul edip neşrini hayatının birinci gayesi bilir ve son nefesine kadar bu yolda sadakatle ve ihlasla hizmet eder.
Eğirdir'de iki yıl sekiz ay görev yaptığı süre zarfında Üstad'la altı defa görüşür. Daha sonra iki defa daha olmak üzere, toplam görüşmesi sekiz kezdir. Buna rağmen birbirinden hiç ayrılmamış gibi aralarında kopmaz bir bağ vardır. Üstad, yazılan bütün risaleleri Hulusi Bey'e göndererek intibalarını alır.
Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, ismiyle müsemma muhlis bir zattır. Onun hayatı, Üstad ve Risale-i Nur'a sadakatle geçmiş berrak bir aynadır. Bu çalışmada yer alan hayattar hatıraların, gelecek nesillere ideal bir Nur talebesi portresi çizeceğine inanıyoruz.