"Zındıkçasına" olan aslında İbni Sina'nın öğretisiydi; Muhammed, ufukları dar bedevileri sadece disipline sokmak için, onlara tekrar dünyaya geleceklerini vaat etmiş ve örneğin şarabı yasaklamıştı. Zahitleri (çileci) de dikkate almaya değmezdi, dünyadan el etek çekmekle onlar da sırf öte dünyadaki ebedi hazza ulaşmak istiyorlardı. Mutlu bir öte dünya umudu beslemeksizin ve ölümden sonra cezalandırma korkusu duymaksızın tanrıdan (=hakikatten) başka bir şey istemeyen filozofları ise dini bütünlerin ve kitlenin üstündeydi. Sahip oldukları tek şey ruhun özgürlüğüydü ve kitlenin bundan haberi olmaması daha iyiydi.
İbni Sina kendini tasavvufa daha yakın hissediyordu ya da felsefesini İslami, yani tasavvufa benzer bir idrak ediş biçimi olarak kurmaya çalışıyordu; yalnız bu felsefe başka araçlarla, mantıksal düşünmeyle tanrıya ulaşacaktı. Ruh gerçi ona göre de ölümsüzdü, ama tekrar dünyaya gelemezdi. Bireysel ölüm kesindi; filozofun ruhu yeniden doğmak için çaba harcamaz, tersine ölüm kendisini bağlarından kurtarana ve evrensel ruhla birleşmesini sağlayana kadar dünya nimetleri arasında uçar durur. Bu esnada her çeşit bireysellikten vazgeçer, çünkü bellek hep maddi bir dayanağı şart koşar. Rasyonel ruh insandır ve sadece bilen ruh evrensel ruhla birleşebilir. Bilgiler sonsuza kadar mutluluk içinde kalırlar.
Yayıncının notu: Bu kitap BSB B G. Teubner Verlagsgesellschaft 1979 Almanca baskısından dilimize çevrilmiştir.
"Zındıkçasına" olan aslında İbni Sina'nın öğretisiydi; Muhammed, ufukları dar bedevileri sadece disipline sokmak için, onlara tekrar dünyaya geleceklerini vaat etmiş ve örneğin şarabı yasaklamıştı. Zahitleri (çileci) de dikkate almaya değmezdi, dünyadan el etek çekmekle onlar da sırf öte dünyadaki ebedi hazza ulaşmak istiyorlardı. Mutlu bir öte dünya umudu beslemeksizin ve ölümden sonra cezalandırma korkusu duymaksızın tanrıdan (=hakikatten) başka bir şey istemeyen filozofları ise dini bütünlerin ve kitlenin üstündeydi. Sahip oldukları tek şey ruhun özgürlüğüydü ve kitlenin bundan haberi olmaması daha iyiydi.
İbni Sina kendini tasavvufa daha yakın hissediyordu ya da felsefesini İslami, yani tasavvufa benzer bir idrak ediş biçimi olarak kurmaya çalışıyordu; yalnız bu felsefe başka araçlarla, mantıksal düşünmeyle tanrıya ulaşacaktı. Ruh gerçi ona göre de ölümsüzdü, ama tekrar dünyaya gelemezdi. Bireysel ölüm kesindi; filozofun ruhu yeniden doğmak için çaba harcamaz, tersine ölüm kendisini bağlarından kurtarana ve evrensel ruhla birleşmesini sağlayana kadar dünya nimetleri arasında uçar durur. Bu esnada her çeşit bireysellikten vazgeçer, çünkü bellek hep maddi bir dayanağı şart koşar. Rasyonel ruh insandır ve sadece bilen ruh evrensel ruhla birleşebilir. Bilgiler sonsuza kadar mutluluk içinde kalırlar.
Yayıncının notu: Bu kitap BSB B G. Teubner Verlagsgesellschaft 1979 Almanca baskısından dilimize çevrilmiştir.