#smrgKİTABEVİ İbrahim Hakkı Paşa ve Hukûk-ı İdâre CİLTLİ - 2023
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
9751756343
Kargoya Teslim Süresi:
7&15
Hazırlayan:
Cilt:
İplik Dikişli
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
422
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Sert Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
240,00
Havale/EFT ile:
232,80
Bu üründen 1 adet satın alınmıştır.
Siparişiniz 7&15 iş günü arasında kargoda
1199218326
604947
https://www.simurgkitabevi.com/ibrahim-hakki-pasa-ve-hukuk-i-idare-ciltli-2023
İbrahim Hakkı Paşa ve Hukûk-ı İdâre CİLTLİ - 2023 #smrgKİTABEVİ
240.00
İbrahim Hakkı Paşa, Mekteb-i Mülkiyeyi aliyyü'l-âlâ derecesiyle bitirmiş ve 1882 yılında mezun olmuştur. Önce Hariciye Tahrîrat Kalemine bir yıl sonra ise Mâbeyin mütercimliğine (Fransızca) tayin edilmiştir. Bu görev uhdesinde bırakılmak kaydıyla bir süre sonra Bâb-ı âlî hukuk müşavirliği görevini de yürütmeye başlamıştır. Hukuk müşavirliği görevi, İbrahim Hakkı'nın devletin merkez teşkilatında tanınmaya başlamasının ilk adımı olmuştur. Hukuki ihtilaflar karşısında ortaya koyduğu isabetli tahlil ve yaklaşımlar onun tanınmasını ve kendisine itibar edilmesini sağlamış olup devletin merkez teşkilatında Padişah ve Sadrazam'ın dikkatini çekmeye başlamıştır. Devlet adamı olarak İbrahim Hakkı Paşa, sırasıyla; Maarif Nazırlığı, Dâhiliye Nazırlığı, Roma Büyükelçiliği, Sadrazamlık (Bir süre Hariciye Nazırlığı görevini de aynı anda uhdesine almıştır) ile Berlin Büyükelçiliği görevlerini üstlenmiştir. Hukuk müşavirliği ve ilmi hayatta gösterdiği üstün performansını, devlet adamlığında gösteremediği hatta devlet yönetiminde ciddi hatalar yaptığı gerekçesiyle oldukça sert eleştirilere muhatap olmuştur. Sadrazam olduğunda hükümet programını adl ü ihsan olarak belirlemiş ve bu politika ile özdeşleşmiştir. Bir süre sonra içerde adl ü ihsan politikasını hayata geçiremediği gerekçesiyle eleştirilen İbrahim Hakkı Paşa, dış politika konusunda da Kiliseler Kanunu ve Trablusgarp Meselesi başta olmak üzere ciddi eleştirilerin hedefi haline gelmiş olup ilmi alanda elde ettiği başarıyı devlet hayatına yansıtamamıştır. Hatta Trablusgarp Savaşında işgale zemin hazırlayan sebeplere yol açtığı gerekçesiyle vatan haini suçlamasıyla Divân-ı Âlî'de yargılanması talep edilmiştir. İlmî yönü oldukça kuvvetli olan İbrahim Hakkı Paşa, 19. yüzyılın sonunda kendinden bahsedilen Osmanlı aydınları arasında yer almıştır. Hukukçuluğuna ilaveten tarihçi yönü de söz konusudur. Ancak her ne kadar Târih-i Umûmî ve Muhtasar İslam Tarihi gibi kitaplar kaleme alsa da İbnülemin Mahmud Kemal'in de ifade ettiği üzere tarihçilik noktasında hukukçuluğu kadar mütehassıs değildir. Devletlerarası hukuk üzerine yazdığı Hukûk-ı Düvel, Medhal-i Hukûk-ı Beyne'd-düvel, Târih-i Hukûk-ı Beyne'd-düvel ve idare hukuku üzerine yazdığı Hukûk-ı İdâre eserleriyle ön plandadır. Hukûk-ı İdare Türkiye'de kaleme alınmış ilk idare hukuku kitabıdır. Beş kısım ve 18 fasıldan oluşan bu eser Maârif Nezaretinin talebi üzerine Mekteb-i Hukûk-ı Şahane ve Mekteb-i Mülkiye'de ders kitabı olarak okutulmuştur. Eserin yazılış amacı, alandaki ders kitabı ihtiyacını karşılamak ve devletin hukuk bilen bürokrat açığını kapatmaktır. Eserde Fransız etkisi kendisini gösterir. Eser hakkında değerlendirme yapılırken bugünden bakışla anakronizme düşülmemelidir. Eser kendisinden sonra yazılan diğer çalışmalara kaynaklık yapmış onları yöntem ve içerik açısından etkilemiştir. Çalışmamızın “Giriş” bölümünde İbrahim Hakkı Paşa'nın hayatı, şahsiyeti ve ilmî yönü genişçe ele alınmış; daha sonra Hukûk-ı İdâre adlı eserinin transliterasyonu yapılmıştır. Transliterasyon yapılırken ana metne sadık kalınmış, bununla birlikte metinde anlaşılamayacağı düşünülen kelimelerin ilk geçtiği yerde anlamları verilmiştir. Bu kelimeler daha sonra toplu olarak çalışmanın sonundaki “Sözlükçe”de bir araya getirilmiştir. Hukûk-ı İdâre üzerine daha önce bir çalışma yapılmış olsa da metnin esasına tesir edecek bazı okuma hataları ile eser ve müellifi üzerine yüzeysel olsa dahi herhangi bir bilgi verilmemesi, metnin yeniden ele alınması noktasında çıkış noktamız olmuştur. Bunların yanı sıra ilgili çalışmada eserin ikinci baskısı esas alındığı için ilk baskıda yer alan bazı kısımların eksik olduğu tespit edilmiş, bu kısımlar da okunarak “Ek” olarak çalışma sonunda verilmiştir. Siyasi, hukuki, bürokratik, tarihî ve ilmî yönleri ile bir devre yön veren simalardan biri olan İbrahim Hakkı Paşa ve eserinin bir bütün olarak ele alındığı bu çalışma ile hukuk tarihimiz için kaynak bir eser okuyucu ile buluşturulmuş olacaktır. Eserin sonuna metinden istifadeyi kolaylaştırabilmek adına yayım öncesi “Özel Adlar, Yer Adları ve Kavramlar Dizini” eklenilecektir.
İbrahim Hakkı Paşa, Mekteb-i Mülkiyeyi aliyyü'l-âlâ derecesiyle bitirmiş ve 1882 yılında mezun olmuştur. Önce Hariciye Tahrîrat Kalemine bir yıl sonra ise Mâbeyin mütercimliğine (Fransızca) tayin edilmiştir. Bu görev uhdesinde bırakılmak kaydıyla bir süre sonra Bâb-ı âlî hukuk müşavirliği görevini de yürütmeye başlamıştır. Hukuk müşavirliği görevi, İbrahim Hakkı'nın devletin merkez teşkilatında tanınmaya başlamasının ilk adımı olmuştur. Hukuki ihtilaflar karşısında ortaya koyduğu isabetli tahlil ve yaklaşımlar onun tanınmasını ve kendisine itibar edilmesini sağlamış olup devletin merkez teşkilatında Padişah ve Sadrazam'ın dikkatini çekmeye başlamıştır. Devlet adamı olarak İbrahim Hakkı Paşa, sırasıyla; Maarif Nazırlığı, Dâhiliye Nazırlığı, Roma Büyükelçiliği, Sadrazamlık (Bir süre Hariciye Nazırlığı görevini de aynı anda uhdesine almıştır) ile Berlin Büyükelçiliği görevlerini üstlenmiştir. Hukuk müşavirliği ve ilmi hayatta gösterdiği üstün performansını, devlet adamlığında gösteremediği hatta devlet yönetiminde ciddi hatalar yaptığı gerekçesiyle oldukça sert eleştirilere muhatap olmuştur. Sadrazam olduğunda hükümet programını adl ü ihsan olarak belirlemiş ve bu politika ile özdeşleşmiştir. Bir süre sonra içerde adl ü ihsan politikasını hayata geçiremediği gerekçesiyle eleştirilen İbrahim Hakkı Paşa, dış politika konusunda da Kiliseler Kanunu ve Trablusgarp Meselesi başta olmak üzere ciddi eleştirilerin hedefi haline gelmiş olup ilmi alanda elde ettiği başarıyı devlet hayatına yansıtamamıştır. Hatta Trablusgarp Savaşında işgale zemin hazırlayan sebeplere yol açtığı gerekçesiyle vatan haini suçlamasıyla Divân-ı Âlî'de yargılanması talep edilmiştir. İlmî yönü oldukça kuvvetli olan İbrahim Hakkı Paşa, 19. yüzyılın sonunda kendinden bahsedilen Osmanlı aydınları arasında yer almıştır. Hukukçuluğuna ilaveten tarihçi yönü de söz konusudur. Ancak her ne kadar Târih-i Umûmî ve Muhtasar İslam Tarihi gibi kitaplar kaleme alsa da İbnülemin Mahmud Kemal'in de ifade ettiği üzere tarihçilik noktasında hukukçuluğu kadar mütehassıs değildir. Devletlerarası hukuk üzerine yazdığı Hukûk-ı Düvel, Medhal-i Hukûk-ı Beyne'd-düvel, Târih-i Hukûk-ı Beyne'd-düvel ve idare hukuku üzerine yazdığı Hukûk-ı İdâre eserleriyle ön plandadır. Hukûk-ı İdare Türkiye'de kaleme alınmış ilk idare hukuku kitabıdır. Beş kısım ve 18 fasıldan oluşan bu eser Maârif Nezaretinin talebi üzerine Mekteb-i Hukûk-ı Şahane ve Mekteb-i Mülkiye'de ders kitabı olarak okutulmuştur. Eserin yazılış amacı, alandaki ders kitabı ihtiyacını karşılamak ve devletin hukuk bilen bürokrat açığını kapatmaktır. Eserde Fransız etkisi kendisini gösterir. Eser hakkında değerlendirme yapılırken bugünden bakışla anakronizme düşülmemelidir. Eser kendisinden sonra yazılan diğer çalışmalara kaynaklık yapmış onları yöntem ve içerik açısından etkilemiştir. Çalışmamızın “Giriş” bölümünde İbrahim Hakkı Paşa'nın hayatı, şahsiyeti ve ilmî yönü genişçe ele alınmış; daha sonra Hukûk-ı İdâre adlı eserinin transliterasyonu yapılmıştır. Transliterasyon yapılırken ana metne sadık kalınmış, bununla birlikte metinde anlaşılamayacağı düşünülen kelimelerin ilk geçtiği yerde anlamları verilmiştir. Bu kelimeler daha sonra toplu olarak çalışmanın sonundaki “Sözlükçe”de bir araya getirilmiştir. Hukûk-ı İdâre üzerine daha önce bir çalışma yapılmış olsa da metnin esasına tesir edecek bazı okuma hataları ile eser ve müellifi üzerine yüzeysel olsa dahi herhangi bir bilgi verilmemesi, metnin yeniden ele alınması noktasında çıkış noktamız olmuştur. Bunların yanı sıra ilgili çalışmada eserin ikinci baskısı esas alındığı için ilk baskıda yer alan bazı kısımların eksik olduğu tespit edilmiş, bu kısımlar da okunarak “Ek” olarak çalışma sonunda verilmiştir. Siyasi, hukuki, bürokratik, tarihî ve ilmî yönleri ile bir devre yön veren simalardan biri olan İbrahim Hakkı Paşa ve eserinin bir bütün olarak ele alındığı bu çalışma ile hukuk tarihimiz için kaynak bir eser okuyucu ile buluşturulmuş olacaktır. Eserin sonuna metinden istifadeyi kolaylaştırabilmek adına yayım öncesi “Özel Adlar, Yer Adları ve Kavramlar Dizini” eklenilecektir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.