#smrgSAHAF Iğrıpçı İMZALI ve İTHAFLI -
Sayın Faruk Şüyun'a
saygı ile
28/8/2000
İMZA
Prof. dr. İ. Reşat Özkan
Ekim 1944... Avrupa'da savaş yılları. Alman işgaline ve özellikle Gestapo'ya karşı bir onur ve yaşam savaşı vermekte olan Midillili Yunan direnişçilere, Anadolu'nun Ege kıyılarından yola çıkan, içi erzak ve silah yüklü bir çatana, aynı zamanda umut da taşıyor. Tarih , iki komşu halk arasındaki br dayanışmaya tanıklık etmektedir. Bu görevle adaya giden ve Gestapo'nun eline düşerek işkenceye de uğrayan, Türk Emniyet Görevlisi Remzi ile Adalı kız Nefeli arasında , tutku ve ihanetin de yer aldığı karmaşık duygularla örülmüş ve kimine göre de çılgınca bir aşka tanık olmaktadır,o acı dolu ve kara günler. Türkiye'ye döndüğünde, kendini, 'Çeteleşme'ye kadar varan bir yığın entrikanın içinde, tam ortasına bulur, ama yine de vazgeçmez insanları sevmekten ve de onlara güvenmekten, güzelliklerin tutsağı bu genç adam. Birbiri içine girmiş hızla gelişen olaylara koşut aşk serüvenleri de geçer başından, ancak onun asıl kararsızlığı, uzatmalı sevgilisi, güzel ve gizemli Ferhunde'ye duydğu çelişkilerle dolu derin aşkında gizlidir... Bir akşam Pera Palas'ta '... bir eksikliği duyumsamak, bir boşlukta yaşamak tek başına ve yapayalnız; size ait olan çok özel duyguları canlı tutacak anlardan yoksunluk... Bana göre, aşkın karşıtı bu. Peki, ya aşkın kendisi ne? Midedeki bir kazıntı mı, ya da göğüs boşluğuna sıkışan bir nefes ? Terleyen eller, kulaklarda kopan gümbürtüler mi? Gözlerin önünde uçuşan pespembe tüller mi yoksa? Bir nota mı, bir bakış, bir dokunuş mu aşk? Evet, evet belki de yalnızca bir dokunuş aşk; gönülden gönüle, düşünceden düşünceye,tenden tene. Kalpte kopan fırtınaları kızaran bir yüzün ardına gizlemeye çalışan, ya da dile kilit vuran bir utangaçlık mı? Belki cesaretin en budalaca olanını yaptıran bir büyü, bir denetimsizlik, bir akıntıya terk edişi insanın kendin... İnsan kalbi, bir yangının başka bir yangınla söndürülebildiği tek yerdir... ' diye konuşan yaşlı profesör Cahit Hoca'nın bu anlatımı, ona göre de doğruydu...
... Bu roman, duygularının ve görevinin karmaşık inişli ve çıkışlı ikileminde, bildiği gibi, adam gibi yaşamaya çalışan sevdalı bir gönül adamının ve onunla birlikte ötekilerinin de öyküsüdür...
Sayın Faruk Şüyun'a
saygı ile
28/8/2000
İMZA
Prof. dr. İ. Reşat Özkan
Ekim 1944... Avrupa'da savaş yılları. Alman işgaline ve özellikle Gestapo'ya karşı bir onur ve yaşam savaşı vermekte olan Midillili Yunan direnişçilere, Anadolu'nun Ege kıyılarından yola çıkan, içi erzak ve silah yüklü bir çatana, aynı zamanda umut da taşıyor. Tarih , iki komşu halk arasındaki br dayanışmaya tanıklık etmektedir. Bu görevle adaya giden ve Gestapo'nun eline düşerek işkenceye de uğrayan, Türk Emniyet Görevlisi Remzi ile Adalı kız Nefeli arasında , tutku ve ihanetin de yer aldığı karmaşık duygularla örülmüş ve kimine göre de çılgınca bir aşka tanık olmaktadır,o acı dolu ve kara günler. Türkiye'ye döndüğünde, kendini, 'Çeteleşme'ye kadar varan bir yığın entrikanın içinde, tam ortasına bulur, ama yine de vazgeçmez insanları sevmekten ve de onlara güvenmekten, güzelliklerin tutsağı bu genç adam. Birbiri içine girmiş hızla gelişen olaylara koşut aşk serüvenleri de geçer başından, ancak onun asıl kararsızlığı, uzatmalı sevgilisi, güzel ve gizemli Ferhunde'ye duydğu çelişkilerle dolu derin aşkında gizlidir... Bir akşam Pera Palas'ta '... bir eksikliği duyumsamak, bir boşlukta yaşamak tek başına ve yapayalnız; size ait olan çok özel duyguları canlı tutacak anlardan yoksunluk... Bana göre, aşkın karşıtı bu. Peki, ya aşkın kendisi ne? Midedeki bir kazıntı mı, ya da göğüs boşluğuna sıkışan bir nefes ? Terleyen eller, kulaklarda kopan gümbürtüler mi? Gözlerin önünde uçuşan pespembe tüller mi yoksa? Bir nota mı, bir bakış, bir dokunuş mu aşk? Evet, evet belki de yalnızca bir dokunuş aşk; gönülden gönüle, düşünceden düşünceye,tenden tene. Kalpte kopan fırtınaları kızaran bir yüzün ardına gizlemeye çalışan, ya da dile kilit vuran bir utangaçlık mı? Belki cesaretin en budalaca olanını yaptıran bir büyü, bir denetimsizlik, bir akıntıya terk edişi insanın kendin... İnsan kalbi, bir yangının başka bir yangınla söndürülebildiği tek yerdir... ' diye konuşan yaşlı profesör Cahit Hoca'nın bu anlatımı, ona göre de doğruydu...
... Bu roman, duygularının ve görevinin karmaşık inişli ve çıkışlı ikileminde, bildiği gibi, adam gibi yaşamaya çalışan sevdalı bir gönül adamının ve onunla birlikte ötekilerinin de öyküsüdür...