#smrgKİTABEVİ İki Cihan Aresinde: Osmanlı Devletinin Kuruluşu -

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Yaylacık Matbaası
Dizi Adı:
Edebiyat Dışı / Deneme Dizisi
ISBN-10:
6053161622
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Savaş Kılıç
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199112435
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
312 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019
Çeviren:
A. Tunç Şen
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
177,50
Havale/EFT ile: 172,18
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199112435
498174
İki Cihan Aresinde: Osmanlı Devletinin Kuruluşu -
İki Cihan Aresinde: Osmanlı Devletinin Kuruluşu - #smrgKİTABEVİ
177.50
İslam ve Bizans coğrafyaları arasında, sadece fiziksel olarak değil, siyasi ve kültürel olarak da iki dünya arasında bir uç mevkiine yerleşmiş küçük bir beyliğin, kendisini dünya Müslümanlarının lideri ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun varisi olarak gören merkezileşmiş bir imparatorluk haline dönüşmesinin izini takip eden İki Cihan Âresinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğuşuna dair özgün bir bakış açısı sunuyor. Cemal Kafadar bu kitabıyla, hem Ortaçağ hem de modern tarih yazıcılığının kimi önkabullerini yeniden inceleme konusu yaparak, Anadolu ve Balkanlardaki iktidar mücadelesinde etnik, kabilevi, dilsel, dini ve siyasi aidiyetlerin nasıl karışmış ve yeniden düzenlenmiş olduğunu gösteriyor.

“Osmanlı'nın kökenleri meselesi hakkında son elli yılda yapılmış ilk büyük çalışma.” - Cornell Fleischer, Chicago Üniversitesi

“Kafadar, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğuşuna dair yorum ve çeşitli anlatıları ustaca sergiliyor… Ek olarak, sanatın durumu hakkındaki açıklamasını, yeni birincil kaynaklarla ve belli başlı kaynaklara getirdiği yepyeni yorumlarla tamamlıyor.” - John E. Woods, Chicago Üniversitesi

İÇİNDEKİLER
Kısaltmalar Listesi
Önsöz
Giriş
Tarihî Zemin ve Umumî Değerlendirme
Milletlerin Tarihinde Kimlik ve Tesir

I. Modernler
Modern Tarihçilikte Osmanlı Devleti'nin Doğuşu Meselesi
Wittek Tezi ve Münekkitleri

II. Kaynaklar
Ortaçağ Anadolusu'ndaki Uç Anlatılarında Gaza ve Gaziler
"Tevârîh-i Âl-i Osmân"lar ve Sundukları Tatlar: Soğan mı Sarımsak mı?

III. Osmanlılar:
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu
Beyliğin İlk Zamanlarında İttifak ve İhtilafların Sevk ve İdaresi
Sahneye Çıkış ve Artan Gerilimler

Sonsöz
İmparatorluğa ait Siyasî Teknoloji ve İdeolojinin İnşası

Kronoloji
Seçilmiş Kaynakça
Dizin

ÖNSÖZDEN
Dünya tarihindeki en uzun ömürlü (takriben 1300'lerden 1922'ye) fakat en az incelenmiş ve anlaşılmış hanedan devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti'nin doğuşu ve yükselişi, konu hakkında nispeten varılmış bir mutabakat ve sessizlikle geçen onlarca yıldan sonra tartışmaya açık bir soru olarak yeniden tarihçilerin gündeminde.

On üçüncü asrın sonlarında Anadolu'nun batı hudutlarında 'Osman adında birinin önderlik ettiği ve "Osman"lı hanedanının kontrolü altında birkaç nesil içinde kendi emperyal kimliğinin farkında merkezî bir devlete dönüşen bu siyasî girişimin büyüleyici inkişafının ardında yatan amilleri ya da (terimin pozitivist dönem sonrasındaki anlamıyla söyleyecek olursak) nedenleri tarif etmek için yirminci yüzyıla kadar herhangi bir teşebbüste bulunulmamıştı.

Yalnızca fizikî değil aynı zamanda siyasî ve kültürel olarak da İslam ve Bizans coğrafyasındaki müesses nizamların dışında kalan Osmanlı Beyliği, bu iki dünya arasında küçük bir uç mevkiini tutarken; Osmanlı İmparatorluğu, 1453'te İstanbul'un fethinden sonra kendisini Doğu Roma İmparatorluğu' nun vârisi ve İslam dünyasının önderi olarak takdim etmişti.

Tarihçiler, ilk kez on beşinci yüzyıl sonlarına doğru, yani Osmanlı hanedanına ismini veren 'Osman'ın (ö. 1324?) tarih sahnesine çıkışından bir buçuk asır sonra yazıya geçirilmiş, uçlarda yani sınır boylarında ağızdan ağıza dolaşan anlatılardaki söylenceleri basitçe tekrarlamaktaydı. Osmanlı gücünün doğuşu hakkında Herber A. Gibbons'ın 1916'da kaleme aldığı tartışmalı bir kitapla başlattığı ilmî münakaşa 1930'larda Fuad Köprülü ve Paul Wittek'in yazdığı iki mühim çalışmanın yayımlanmasına kadar devam etti.

Köprülü ve Wittek'in bu çalışmalarıyla tabiri caizse konu hakkındaki içtihat kapısı kapanmış oldu. Özellikle de Wittek'in, kuruluş devrinde Osmanlılar arasında yaygın olduğunu iddia ettiği gaza ruhuna (ki talihsiz bir şekilde "Kutsal Savaş ideolojisi" olarak çevrildi) hayatî bir önem atfeden "gaza tezi" kısa bir süre içinde ders kitaplarının değişmez doğrusu halini aldı. Bu, Bizans'ın son demlerindeki veya ortaçağ Türk tarihindeki daha geniş gelişmeler bağlamında bu dönemi de kapsayan önemli çalışmaların yapılmadığı anlamına gelmiyor.

Ancak özellikle gaza tezi ile ilk dönem Osmanlılarının tavırlarında sergilediği bizimseyicilik (inclusiveness) ve dinî lakaytlık (latitudinarianism) arasında çelişkiler olduğunu saptayan ve bu çelişkiler temelinde genel kabul görmüş görüşlere itiraz eden bir dizi çalışmanın yayımlandığı 1980' lere kadar -pek akis yaratamamış birkaç örnek müstesna olmak üzere- doğrudan bu konuyla ilgili herhangi bir tartışma gerçekleşmedi ve hiçbir yeni hipotez ortaya konmadı.

Bu kitap kısmen, son derece önemli ve ilginç bir meselenin tarihçilerin gündemine yeniden girdiğini görmekten duyduğum hazzın, kısmen de bu yeni çalışmalarda işaret edilen bazı cihetlerden duyduğum rahatsızlığın sonucu olarak ortaya çıktı.

İslam ve Bizans coğrafyaları arasında, sadece fiziksel olarak değil, siyasi ve kültürel olarak da iki dünya arasında bir uç mevkiine yerleşmiş küçük bir beyliğin, kendisini dünya Müslümanlarının lideri ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun varisi olarak gören merkezileşmiş bir imparatorluk haline dönüşmesinin izini takip eden İki Cihan Âresinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğuşuna dair özgün bir bakış açısı sunuyor. Cemal Kafadar bu kitabıyla, hem Ortaçağ hem de modern tarih yazıcılığının kimi önkabullerini yeniden inceleme konusu yaparak, Anadolu ve Balkanlardaki iktidar mücadelesinde etnik, kabilevi, dilsel, dini ve siyasi aidiyetlerin nasıl karışmış ve yeniden düzenlenmiş olduğunu gösteriyor.

“Osmanlı'nın kökenleri meselesi hakkında son elli yılda yapılmış ilk büyük çalışma.” - Cornell Fleischer, Chicago Üniversitesi

“Kafadar, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğuşuna dair yorum ve çeşitli anlatıları ustaca sergiliyor… Ek olarak, sanatın durumu hakkındaki açıklamasını, yeni birincil kaynaklarla ve belli başlı kaynaklara getirdiği yepyeni yorumlarla tamamlıyor.” - John E. Woods, Chicago Üniversitesi

İÇİNDEKİLER
Kısaltmalar Listesi
Önsöz
Giriş
Tarihî Zemin ve Umumî Değerlendirme
Milletlerin Tarihinde Kimlik ve Tesir

I. Modernler
Modern Tarihçilikte Osmanlı Devleti'nin Doğuşu Meselesi
Wittek Tezi ve Münekkitleri

II. Kaynaklar
Ortaçağ Anadolusu'ndaki Uç Anlatılarında Gaza ve Gaziler
"Tevârîh-i Âl-i Osmân"lar ve Sundukları Tatlar: Soğan mı Sarımsak mı?

III. Osmanlılar:
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu
Beyliğin İlk Zamanlarında İttifak ve İhtilafların Sevk ve İdaresi
Sahneye Çıkış ve Artan Gerilimler

Sonsöz
İmparatorluğa ait Siyasî Teknoloji ve İdeolojinin İnşası

Kronoloji
Seçilmiş Kaynakça
Dizin

ÖNSÖZDEN
Dünya tarihindeki en uzun ömürlü (takriben 1300'lerden 1922'ye) fakat en az incelenmiş ve anlaşılmış hanedan devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti'nin doğuşu ve yükselişi, konu hakkında nispeten varılmış bir mutabakat ve sessizlikle geçen onlarca yıldan sonra tartışmaya açık bir soru olarak yeniden tarihçilerin gündeminde.

On üçüncü asrın sonlarında Anadolu'nun batı hudutlarında 'Osman adında birinin önderlik ettiği ve "Osman"lı hanedanının kontrolü altında birkaç nesil içinde kendi emperyal kimliğinin farkında merkezî bir devlete dönüşen bu siyasî girişimin büyüleyici inkişafının ardında yatan amilleri ya da (terimin pozitivist dönem sonrasındaki anlamıyla söyleyecek olursak) nedenleri tarif etmek için yirminci yüzyıla kadar herhangi bir teşebbüste bulunulmamıştı.

Yalnızca fizikî değil aynı zamanda siyasî ve kültürel olarak da İslam ve Bizans coğrafyasındaki müesses nizamların dışında kalan Osmanlı Beyliği, bu iki dünya arasında küçük bir uç mevkiini tutarken; Osmanlı İmparatorluğu, 1453'te İstanbul'un fethinden sonra kendisini Doğu Roma İmparatorluğu' nun vârisi ve İslam dünyasının önderi olarak takdim etmişti.

Tarihçiler, ilk kez on beşinci yüzyıl sonlarına doğru, yani Osmanlı hanedanına ismini veren 'Osman'ın (ö. 1324?) tarih sahnesine çıkışından bir buçuk asır sonra yazıya geçirilmiş, uçlarda yani sınır boylarında ağızdan ağıza dolaşan anlatılardaki söylenceleri basitçe tekrarlamaktaydı. Osmanlı gücünün doğuşu hakkında Herber A. Gibbons'ın 1916'da kaleme aldığı tartışmalı bir kitapla başlattığı ilmî münakaşa 1930'larda Fuad Köprülü ve Paul Wittek'in yazdığı iki mühim çalışmanın yayımlanmasına kadar devam etti.

Köprülü ve Wittek'in bu çalışmalarıyla tabiri caizse konu hakkındaki içtihat kapısı kapanmış oldu. Özellikle de Wittek'in, kuruluş devrinde Osmanlılar arasında yaygın olduğunu iddia ettiği gaza ruhuna (ki talihsiz bir şekilde "Kutsal Savaş ideolojisi" olarak çevrildi) hayatî bir önem atfeden "gaza tezi" kısa bir süre içinde ders kitaplarının değişmez doğrusu halini aldı. Bu, Bizans'ın son demlerindeki veya ortaçağ Türk tarihindeki daha geniş gelişmeler bağlamında bu dönemi de kapsayan önemli çalışmaların yapılmadığı anlamına gelmiyor.

Ancak özellikle gaza tezi ile ilk dönem Osmanlılarının tavırlarında sergilediği bizimseyicilik (inclusiveness) ve dinî lakaytlık (latitudinarianism) arasında çelişkiler olduğunu saptayan ve bu çelişkiler temelinde genel kabul görmüş görüşlere itiraz eden bir dizi çalışmanın yayımlandığı 1980' lere kadar -pek akis yaratamamış birkaç örnek müstesna olmak üzere- doğrudan bu konuyla ilgili herhangi bir tartışma gerçekleşmedi ve hiçbir yeni hipotez ortaya konmadı.

Bu kitap kısmen, son derece önemli ve ilginç bir meselenin tarihçilerin gündemine yeniden girdiğini görmekten duyduğum hazzın, kısmen de bu yeni çalışmalarda işaret edilen bazı cihetlerden duyduğum rahatsızlığın sonucu olarak ortaya çıktı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat