#smrgKİTABEVİ İlk Sosyolog İbn-i Haldun ve Batı'ya Düşen Gölgesi - 2023
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6253971564
Kargoya Teslim Süresi:
6&9
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
86
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
104,00
Havale/EFT ile:
100,88
Siparişiniz 6&9 iş günü arasında kargoda
1199214786
601342
https://www.simurgkitabevi.com/ilk-sosyolog-ibn-i-haldun-ve-batiya-dusen-golgesi-2023
İlk Sosyolog İbn-i Haldun ve Batı'ya Düşen Gölgesi - 2023 #smrgKİTABEVİ
104.00
“Işık, Doğu'dan yükselir”.
Kendi tarihimizi unutarak sosyolojinin Batılı bir bilim olduğuna inandık. İtalyanlar, Giambatista Vico'yu tarih felsefesi ve sosyolojinin kurucusu; Fransızlar, Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Saint Simon, Auguste Comte veya Emile Durkheim'ı sosyolojinin kurucusu; Almanlar, Karl Marx veya Max Weber'i sosyolojinin kurucusu ilan ederken biz sadece bunların hangisinin haklı olabileceğine odaklandık ve sosyolojinin aslında bizim toplumumuzdan doğan bir bilim olduğunu göremedik.
Evet, bu konuda da ışık Doğu'dan yükselmiştir. Ne Doğu'da ne de Batı'da henüz sosyolojinin olmadığı bir dönemde (14. yüzyılda) yaşamış olan İbn-i Haldun; Dünya Tarihi (el- İber) isimli devasa eserinin birinci kitabı olan Mukaddime'de (Başlangıç) çok açık bir şekilde “umran bilimi"nin (sosyoloji) inceleme konusunu tanımlamış, yöntemini belirlemiş, temel kavramlarını ortaya koymuş ve böylece bu yeni bilimin (sosyolojinin) kurucusu olmuştur.
İbn-i Haldun'u ilk sosyolog olarak kabul eden Ludwig Gumplowicz, İbn-i Haldun'un Mukaddime ile sadece Auguste Comte'tan evvel değil İtalyanların ilk sosyolog olarak göstermeye çalıştığı Giambattista Vico'dan da çok önce toplumsal hadiseleri tetkik ettiğini ve bu konuda derin fikirler ortaya koyduğunu belirtmiştir.
Diğer bir Batılı bilim insanı S. Frederic Dale'ye göre de “Güçlü rasyonalist geleneklere sahip Fransızlar, ilk olarak İbn-i Haldun'un 14. yüzyılda tasavvur edip tasarladığı tekerleği yeniden icat etmişlerdir”. İbn-i Haldun'un toplumların ve devletlerin sürekli evrilen koşullarına dair farkındalığı, onun sosyolog olarak görülmesini gerektiren nedenlerden biridir.
Kendi tarihimizi unutarak sosyolojinin Batılı bir bilim olduğuna inandık. İtalyanlar, Giambatista Vico'yu tarih felsefesi ve sosyolojinin kurucusu; Fransızlar, Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Saint Simon, Auguste Comte veya Emile Durkheim'ı sosyolojinin kurucusu; Almanlar, Karl Marx veya Max Weber'i sosyolojinin kurucusu ilan ederken biz sadece bunların hangisinin haklı olabileceğine odaklandık ve sosyolojinin aslında bizim toplumumuzdan doğan bir bilim olduğunu göremedik.
Evet, bu konuda da ışık Doğu'dan yükselmiştir. Ne Doğu'da ne de Batı'da henüz sosyolojinin olmadığı bir dönemde (14. yüzyılda) yaşamış olan İbn-i Haldun; Dünya Tarihi (el- İber) isimli devasa eserinin birinci kitabı olan Mukaddime'de (Başlangıç) çok açık bir şekilde “umran bilimi"nin (sosyoloji) inceleme konusunu tanımlamış, yöntemini belirlemiş, temel kavramlarını ortaya koymuş ve böylece bu yeni bilimin (sosyolojinin) kurucusu olmuştur.
İbn-i Haldun'u ilk sosyolog olarak kabul eden Ludwig Gumplowicz, İbn-i Haldun'un Mukaddime ile sadece Auguste Comte'tan evvel değil İtalyanların ilk sosyolog olarak göstermeye çalıştığı Giambattista Vico'dan da çok önce toplumsal hadiseleri tetkik ettiğini ve bu konuda derin fikirler ortaya koyduğunu belirtmiştir.
Diğer bir Batılı bilim insanı S. Frederic Dale'ye göre de “Güçlü rasyonalist geleneklere sahip Fransızlar, ilk olarak İbn-i Haldun'un 14. yüzyılda tasavvur edip tasarladığı tekerleği yeniden icat etmişlerdir”. İbn-i Haldun'un toplumların ve devletlerin sürekli evrilen koşullarına dair farkındalığı, onun sosyolog olarak görülmesini gerektiren nedenlerden biridir.
“Işık, Doğu'dan yükselir”.
Kendi tarihimizi unutarak sosyolojinin Batılı bir bilim olduğuna inandık. İtalyanlar, Giambatista Vico'yu tarih felsefesi ve sosyolojinin kurucusu; Fransızlar, Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Saint Simon, Auguste Comte veya Emile Durkheim'ı sosyolojinin kurucusu; Almanlar, Karl Marx veya Max Weber'i sosyolojinin kurucusu ilan ederken biz sadece bunların hangisinin haklı olabileceğine odaklandık ve sosyolojinin aslında bizim toplumumuzdan doğan bir bilim olduğunu göremedik.
Evet, bu konuda da ışık Doğu'dan yükselmiştir. Ne Doğu'da ne de Batı'da henüz sosyolojinin olmadığı bir dönemde (14. yüzyılda) yaşamış olan İbn-i Haldun; Dünya Tarihi (el- İber) isimli devasa eserinin birinci kitabı olan Mukaddime'de (Başlangıç) çok açık bir şekilde “umran bilimi"nin (sosyoloji) inceleme konusunu tanımlamış, yöntemini belirlemiş, temel kavramlarını ortaya koymuş ve böylece bu yeni bilimin (sosyolojinin) kurucusu olmuştur.
İbn-i Haldun'u ilk sosyolog olarak kabul eden Ludwig Gumplowicz, İbn-i Haldun'un Mukaddime ile sadece Auguste Comte'tan evvel değil İtalyanların ilk sosyolog olarak göstermeye çalıştığı Giambattista Vico'dan da çok önce toplumsal hadiseleri tetkik ettiğini ve bu konuda derin fikirler ortaya koyduğunu belirtmiştir.
Diğer bir Batılı bilim insanı S. Frederic Dale'ye göre de “Güçlü rasyonalist geleneklere sahip Fransızlar, ilk olarak İbn-i Haldun'un 14. yüzyılda tasavvur edip tasarladığı tekerleği yeniden icat etmişlerdir”. İbn-i Haldun'un toplumların ve devletlerin sürekli evrilen koşullarına dair farkındalığı, onun sosyolog olarak görülmesini gerektiren nedenlerden biridir.
Kendi tarihimizi unutarak sosyolojinin Batılı bir bilim olduğuna inandık. İtalyanlar, Giambatista Vico'yu tarih felsefesi ve sosyolojinin kurucusu; Fransızlar, Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Saint Simon, Auguste Comte veya Emile Durkheim'ı sosyolojinin kurucusu; Almanlar, Karl Marx veya Max Weber'i sosyolojinin kurucusu ilan ederken biz sadece bunların hangisinin haklı olabileceğine odaklandık ve sosyolojinin aslında bizim toplumumuzdan doğan bir bilim olduğunu göremedik.
Evet, bu konuda da ışık Doğu'dan yükselmiştir. Ne Doğu'da ne de Batı'da henüz sosyolojinin olmadığı bir dönemde (14. yüzyılda) yaşamış olan İbn-i Haldun; Dünya Tarihi (el- İber) isimli devasa eserinin birinci kitabı olan Mukaddime'de (Başlangıç) çok açık bir şekilde “umran bilimi"nin (sosyoloji) inceleme konusunu tanımlamış, yöntemini belirlemiş, temel kavramlarını ortaya koymuş ve böylece bu yeni bilimin (sosyolojinin) kurucusu olmuştur.
İbn-i Haldun'u ilk sosyolog olarak kabul eden Ludwig Gumplowicz, İbn-i Haldun'un Mukaddime ile sadece Auguste Comte'tan evvel değil İtalyanların ilk sosyolog olarak göstermeye çalıştığı Giambattista Vico'dan da çok önce toplumsal hadiseleri tetkik ettiğini ve bu konuda derin fikirler ortaya koyduğunu belirtmiştir.
Diğer bir Batılı bilim insanı S. Frederic Dale'ye göre de “Güçlü rasyonalist geleneklere sahip Fransızlar, ilk olarak İbn-i Haldun'un 14. yüzyılda tasavvur edip tasarladığı tekerleği yeniden icat etmişlerdir”. İbn-i Haldun'un toplumların ve devletlerin sürekli evrilen koşullarına dair farkındalığı, onun sosyolog olarak görülmesini gerektiren nedenlerden biridir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.