İmalat sanayisinde çalışan kadın işçilerin kültürel-sosyal sermayesi üzerine yapılan çalışmalar Türkiye'de son derece sınırlıdır. Öte yandan sanayileşme süreciyle birlikte aktif çalışma yaşamında yer alan kadınlar son yıllarda özellikle imalat sanayisinde çalışma yaşamına daha fazla katılmaları ve bu alanda koşullar ve uygulamalar açısından onların dezavantajlı konumlarının pekiştirilmesine yol açmaktadır. Ancak kadınların imalat sanayisinde çalışmayı seçmek zorunda kalmalarında ekonomik koşulların oldukça önemli bir etken olduğu görülmektedir. Dolayısıyla kadın işçilerin sahip oldukları sosyal sınıfın yaşam standartlarını içeren zorluklar, çalışma hayatlarının yaşam standartları üzerinde nasıl bir etkiye yol açtığı hakkında oldukça önemli ipuçları sunmaktadır. Kadın işçilerin düşük yaşam standartları imalat sanayisinde çalışmalarının ardında yatan temel etkenlerden biri olduğunu söylemek olanaklıdır.
Kadın işçilerin kültürel sermaye ve habitus aracılığıyla da sınıfsal yapıları belirlenebilirken aynı zamanda imalat sanayiinde çalışan kadınların kültürel ve sosyal sermayelerinin de benzerlik taşıdığını ifade etmek mümkündür. Kadın işçilerin kendilerinin ve ailelerinin Bourdieu'nun kültürel sermaye tanımına göre düşük olması ve bunun yeniden üretilmesi sürecinde de sosyal sermayelerinin düşük olmasına neden olurken bu durumun daha sonraki kuşağın insan sermayesini doğrudan etkilediği de görülmektedir.