İnci!, veteriner hekim ve eczacı Vural Bilgin'in, Malatya'nın ilk kadın eczacısı İnci (Uslu) Bilgin'e gönderdiği mektup sağanağından oluşuyor.
Kimi aynı kentte bir eczaneden diğerine yollanmış otel, eczane antetli kâğıtlara yazılı satırlar, yazılmaya başladıkları tarihten kırk dört, Vural Bilgin'in ölümünden yirmi yedi yıl sonra bir kitapta. Mektuplar, Vural Bilgin ile İnci'nin evlendiği 1963 yılında başlıyor. Yalova'da öldüğü 1979 yılına kadar sürüyor. Vural Bilgin'in "İnci!" diye başladığı satırlarda inatla, sabırla, kimi zaman takıntılı bir ısrarla istediği iki şey var: 'Bir konu olarak' ciddiye alınmak. Ciddiyetle ele alındığı için de unutulmamak. 'İnci'ye seslenilen satırlarda şiirin, kimyanın, hatta geometrinin diliyle söylenenler var da, 'havadis'lerin arasına sıkıştırılmış, arkasına saklanmış tek bir ifade bile yok.
Bu tuhaf, tuhaflığı ölçüsünde hakiki mektupların karşılıkları kitapta yer almıyor. Dağılmış olabilirler. Yok edilmiş de olabilirler. Kitapta 'İnci'nin sesini, iki kez duyuyoruz. Biri Malatya'ya doğru yola çıkan ikilinin kendisini Diyarbakır'da bulmasıyla ilgili bölüm. Her iki yazıda da geçmiş, öylesine berrak ve canlı ki, insan "Yaşanırken de üzerinde ciddiyetle durulmuş olmalı" diye düşünüyor, "Bu yüzden de unutulamıyorlar." Oğuz Atay'ın sesini bulacağınız mektuplar, sizi bir dönemin ve bir kuşağın ta kalbine götürecek.
İnci!, veteriner hekim ve eczacı Vural Bilgin'in, Malatya'nın ilk kadın eczacısı İnci (Uslu) Bilgin'e gönderdiği mektup sağanağından oluşuyor.
Kimi aynı kentte bir eczaneden diğerine yollanmış otel, eczane antetli kâğıtlara yazılı satırlar, yazılmaya başladıkları tarihten kırk dört, Vural Bilgin'in ölümünden yirmi yedi yıl sonra bir kitapta. Mektuplar, Vural Bilgin ile İnci'nin evlendiği 1963 yılında başlıyor. Yalova'da öldüğü 1979 yılına kadar sürüyor. Vural Bilgin'in "İnci!" diye başladığı satırlarda inatla, sabırla, kimi zaman takıntılı bir ısrarla istediği iki şey var: 'Bir konu olarak' ciddiye alınmak. Ciddiyetle ele alındığı için de unutulmamak. 'İnci'ye seslenilen satırlarda şiirin, kimyanın, hatta geometrinin diliyle söylenenler var da, 'havadis'lerin arasına sıkıştırılmış, arkasına saklanmış tek bir ifade bile yok.
Bu tuhaf, tuhaflığı ölçüsünde hakiki mektupların karşılıkları kitapta yer almıyor. Dağılmış olabilirler. Yok edilmiş de olabilirler. Kitapta 'İnci'nin sesini, iki kez duyuyoruz. Biri Malatya'ya doğru yola çıkan ikilinin kendisini Diyarbakır'da bulmasıyla ilgili bölüm. Her iki yazıda da geçmiş, öylesine berrak ve canlı ki, insan "Yaşanırken de üzerinde ciddiyetle durulmuş olmalı" diye düşünüyor, "Bu yüzden de unutulamıyorlar." Oğuz Atay'ın sesini bulacağınız mektuplar, sizi bir dönemin ve bir kuşağın ta kalbine götürecek.