#smrgKİTABEVİ İncirlik Romanı - Küçük Amerika 3: İnceleme, Fantastik Anlatı - 2016
Alacağım kararın ilk maddesi halkıma, ülkeme hizmet bağlamında vazgeçilemez bir öneri gelmediği takdirde gazetecilik çalışmalarımı kurumsal çerçevede sürdürmemek olmalıydı. Bundan sonra kendimi bütünüyle edebiyata yazına vermeli, notları yıllardır masamın üzerinde bekleyen öykülerle romanlara yoğunlaşmalıydım. Gazetecilikle ilişkilerimi araştırma inceleme çalışmaları, arada bir makale, fıkra yazımı çizgisinde, zaman zaman gelmesi olası çalışmalarda görev alarak sürdürmeliydim. (ÇÜ İletişim Fakül-tesinde "Habercilik", NHKM Adana'da "Yazınevi / kurmaca yazın" deneyimleri tasarılarım arasında yoktu.)
Artık "gazeteci yazar" değil, "yazar gazeteci" nitemine uygun bir çalışma dünyası kurmalıydım. Söz konusu mahsuplaşmada yaptığım kapsamlı çalışmaları düşününce İncirlik'i yazmadığımın ayrımına vardım. Bu durumda, önce İncirlik'i yazmalı, daha sonra öykü tepecikleriyle roman dağları arasındaki bana ait o dünyaya girmeliydim; bir daha hiç çıkmamacasına. Hemen İncirlik notlarımı derlemeye, alan çalışması yapmaya ba'ladım. Çalışmanın bu aşamasını büyük oranda bitirdim de.
Ne ki, hayatın gerçekleri, her zaman olduğu gibi, yine yüreğimin gazetecilik tartımıyla atan yanını yakaladı. "Başkan" kitabı elime doğdu adeta. Yazmasam olmazdı; halkıma karşı suçluluk duygusu boğardı beni. Böylece "Küçük Amerika" üst başlığı kendini dayattı. İncirlik, ikinci kitap olacakken "Başkan", "Kumpas"ı çağırınca üçüncülüğe ertelendi. Kumpas'ı da yazmasam olmazdı.
Gazetecilik deneyimlerimle yazınsal birikimim, gerçeklik konusundaki düşüncelerimi kökten değiştirmişti. İncirlik nasılsa oradaydı. Bir yere gitmeyeceği gibi işlevinde herhangi değişiklik de olmayacaktı. İncirlik gerçekliğini nasıl yazarsam yazayım, yazacaklarım her çevrenin kendi yapılanmasına, bakış açısına göre değerlendirilecekti, nasılsa... Önceki iki kitap gibi bu da bilimsel bir çalışma olmayacaktı. Gazeteci, edebiyatçı kimliğimin sunduğu özgür olanaklarla biçimlendirilecekti. Yazınsal bir dil öncelendiği, biçemin de buna göre kurgulandığı kitabın kim-liği neden "İncirlik söylenceleri" baskın bir anlatı, inceleme çalışması olmasındı… Söylence, gerçeklikle ilgisiz şeyler, diye nitelenebilir hemen.
Ne ki, İncirlik konusunda "en hakiki", "en has" ya da "en gerçek" gerçekler diye yazsam bile köktenci suçlamaların, yalanlamaların yanı sıra kimilerinin en azından "yok canım"la başlayan tümceler kurması kaçınılmazdı. Ben de, bu durumda, peşin yanıt olarak söylencelerle biçimlendirilmiş bir "fantastik anlatı" yazmalıyım, diye düşündüm. Okuyan, algıladığı, dilediği gerçekliğe uygun çıkarsamalarda bulunabilmeliydi. Bir roman olmamasına karşın, bir romanda kullanılabilecek pek çok veri olduğuna, ağırlıklı olarak böyle bir üst dil yeğlendiğine göre, dileyen, kitabı İncirlik romanı niyetine de okuyabilmeliydi.
Alacağım kararın ilk maddesi halkıma, ülkeme hizmet bağlamında vazgeçilemez bir öneri gelmediği takdirde gazetecilik çalışmalarımı kurumsal çerçevede sürdürmemek olmalıydı. Bundan sonra kendimi bütünüyle edebiyata yazına vermeli, notları yıllardır masamın üzerinde bekleyen öykülerle romanlara yoğunlaşmalıydım. Gazetecilikle ilişkilerimi araştırma inceleme çalışmaları, arada bir makale, fıkra yazımı çizgisinde, zaman zaman gelmesi olası çalışmalarda görev alarak sürdürmeliydim. (ÇÜ İletişim Fakül-tesinde "Habercilik", NHKM Adana'da "Yazınevi / kurmaca yazın" deneyimleri tasarılarım arasında yoktu.)
Artık "gazeteci yazar" değil, "yazar gazeteci" nitemine uygun bir çalışma dünyası kurmalıydım. Söz konusu mahsuplaşmada yaptığım kapsamlı çalışmaları düşününce İncirlik'i yazmadığımın ayrımına vardım. Bu durumda, önce İncirlik'i yazmalı, daha sonra öykü tepecikleriyle roman dağları arasındaki bana ait o dünyaya girmeliydim; bir daha hiç çıkmamacasına. Hemen İncirlik notlarımı derlemeye, alan çalışması yapmaya ba'ladım. Çalışmanın bu aşamasını büyük oranda bitirdim de.
Ne ki, hayatın gerçekleri, her zaman olduğu gibi, yine yüreğimin gazetecilik tartımıyla atan yanını yakaladı. "Başkan" kitabı elime doğdu adeta. Yazmasam olmazdı; halkıma karşı suçluluk duygusu boğardı beni. Böylece "Küçük Amerika" üst başlığı kendini dayattı. İncirlik, ikinci kitap olacakken "Başkan", "Kumpas"ı çağırınca üçüncülüğe ertelendi. Kumpas'ı da yazmasam olmazdı.
Gazetecilik deneyimlerimle yazınsal birikimim, gerçeklik konusundaki düşüncelerimi kökten değiştirmişti. İncirlik nasılsa oradaydı. Bir yere gitmeyeceği gibi işlevinde herhangi değişiklik de olmayacaktı. İncirlik gerçekliğini nasıl yazarsam yazayım, yazacaklarım her çevrenin kendi yapılanmasına, bakış açısına göre değerlendirilecekti, nasılsa... Önceki iki kitap gibi bu da bilimsel bir çalışma olmayacaktı. Gazeteci, edebiyatçı kimliğimin sunduğu özgür olanaklarla biçimlendirilecekti. Yazınsal bir dil öncelendiği, biçemin de buna göre kurgulandığı kitabın kim-liği neden "İncirlik söylenceleri" baskın bir anlatı, inceleme çalışması olmasındı… Söylence, gerçeklikle ilgisiz şeyler, diye nitelenebilir hemen.
Ne ki, İncirlik konusunda "en hakiki", "en has" ya da "en gerçek" gerçekler diye yazsam bile köktenci suçlamaların, yalanlamaların yanı sıra kimilerinin en azından "yok canım"la başlayan tümceler kurması kaçınılmazdı. Ben de, bu durumda, peşin yanıt olarak söylencelerle biçimlendirilmiş bir "fantastik anlatı" yazmalıyım, diye düşündüm. Okuyan, algıladığı, dilediği gerçekliğe uygun çıkarsamalarda bulunabilmeliydi. Bir roman olmamasına karşın, bir romanda kullanılabilecek pek çok veri olduğuna, ağırlıklı olarak böyle bir üst dil yeğlendiğine göre, dileyen, kitabı İncirlik romanı niyetine de okuyabilmeliydi.