#smrgSAHAF İnsan Hakları ve Avrupa Birliği ( Çelişkiler ve Yorumlar ) -

Stok Kodu:
1199070478
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
120 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199070478
456380
İnsan Hakları ve Avrupa Birliği ( Çelişkiler ve Yorumlar ) -
İnsan Hakları ve Avrupa Birliği ( Çelişkiler ve Yorumlar ) - #smrgSAHAF
0.00
İnsan hakları bugün bir ideoloji ve liberal-demokratik sistemlerin kurucu unsuru. Çünkü insan hakları, toplumun ve "hukuk"un örgütlenişini yönlendiren değerler bütününün adı… Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. "İnsan hakları" ve "iktidar", gerçekte bir birine zıt doğaya sahip kavramlar. Denklem oldukça basit aslında: insan haklarını genişletmek devlet iktidarını sınırlandırmak; devlet iktidarını güçlendirmekse insan haklarını zayıflatmak demek. Bu denklem kendisini en açık biçimde Osmanlı'nın son yüzyılında göstermiş; Sened-i İttifak'tan başlayarak insan hakları ve iktidarın sınırlandırılmasına ilişkin metinler Osmanlı'nın çözülme sürecini hızlandırmıştı. Bugün AB sürecinde yaşadığımız süreç Osmanlı'nın son yüzyılını hatırlatıyor… Ve kritik soru, "insan hakları/iktidar" denkleminin nasıl kurulması gerektiği sorusu. Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK'ın çalışması ise bu soruya yanıtlar getirme amacında… -Süleyman ŞENSOY / TASAM Başkanı

Bana göre insan hakları, "bireysel ve toplumsal hakların birlikte yürütüldüğü bir ortamda" gelişebilir. İktisadî, sosyal ve hukukî boyutları ile bir bütündür. İnsan hakları ile demokrasi arasında bütünleşmenin sağlanabilmesi için insan haklarının, "sosyal ve sınıfsal demokrasi" ile örtüşmesi gerekir. İnsan hakları, bu nitelikten yoksunsa, boşlukta kalır ve göstermelik bir kavram olmaktan öteye geçmez. Türkiye-AB ilişkileri yukarıda ifade etmek istediğim tanımlama çerçevesinde düşünüldüğünde, bugün yürütülmekte olan görüşmeler sürecinin çarpıklıkları daha iyi anlaşılır. Türkiye-AB ilişkileri bugün tek yanlılığın egemen olduğu bir yapılanma içinde yürütülmektedir. Türkiye tarafından bakıldığında ülkenin siyasî, iktisadî, sosyal ve hukukî olarak AB'ye bağlanmakta olduğunu görürüz. Bu süreç ilginç bir biçimde, plânlı ve programlı biçimde yürütülen bir oluşumdur. Esas sebebi, Türkiye'de gerçek demokrasinin işlememesidir. Bunun sonucu olarak da "bireysel haklarla toplumsal haklar arasındaki dengesizlikler artmakta" sömürgeleşmeyi, demokrasi gibi sunan bir oluşum ortaya çıkmaktadır. Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK kitabında bu çelişkileri açık bir şekilde yorumlamaktadır. -Prof. Dr. Erol MANİSALI (Arka kapaktan)

İnsan hakları bugün bir ideoloji ve liberal-demokratik sistemlerin kurucu unsuru. Çünkü insan hakları, toplumun ve "hukuk"un örgütlenişini yönlendiren değerler bütününün adı… Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. "İnsan hakları" ve "iktidar", gerçekte bir birine zıt doğaya sahip kavramlar. Denklem oldukça basit aslında: insan haklarını genişletmek devlet iktidarını sınırlandırmak; devlet iktidarını güçlendirmekse insan haklarını zayıflatmak demek. Bu denklem kendisini en açık biçimde Osmanlı'nın son yüzyılında göstermiş; Sened-i İttifak'tan başlayarak insan hakları ve iktidarın sınırlandırılmasına ilişkin metinler Osmanlı'nın çözülme sürecini hızlandırmıştı. Bugün AB sürecinde yaşadığımız süreç Osmanlı'nın son yüzyılını hatırlatıyor… Ve kritik soru, "insan hakları/iktidar" denkleminin nasıl kurulması gerektiği sorusu. Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK'ın çalışması ise bu soruya yanıtlar getirme amacında… -Süleyman ŞENSOY / TASAM Başkanı

Bana göre insan hakları, "bireysel ve toplumsal hakların birlikte yürütüldüğü bir ortamda" gelişebilir. İktisadî, sosyal ve hukukî boyutları ile bir bütündür. İnsan hakları ile demokrasi arasında bütünleşmenin sağlanabilmesi için insan haklarının, "sosyal ve sınıfsal demokrasi" ile örtüşmesi gerekir. İnsan hakları, bu nitelikten yoksunsa, boşlukta kalır ve göstermelik bir kavram olmaktan öteye geçmez. Türkiye-AB ilişkileri yukarıda ifade etmek istediğim tanımlama çerçevesinde düşünüldüğünde, bugün yürütülmekte olan görüşmeler sürecinin çarpıklıkları daha iyi anlaşılır. Türkiye-AB ilişkileri bugün tek yanlılığın egemen olduğu bir yapılanma içinde yürütülmektedir. Türkiye tarafından bakıldığında ülkenin siyasî, iktisadî, sosyal ve hukukî olarak AB'ye bağlanmakta olduğunu görürüz. Bu süreç ilginç bir biçimde, plânlı ve programlı biçimde yürütülen bir oluşumdur. Esas sebebi, Türkiye'de gerçek demokrasinin işlememesidir. Bunun sonucu olarak da "bireysel haklarla toplumsal haklar arasındaki dengesizlikler artmakta" sömürgeleşmeyi, demokrasi gibi sunan bir oluşum ortaya çıkmaktadır. Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK kitabında bu çelişkileri açık bir şekilde yorumlamaktadır. -Prof. Dr. Erol MANİSALI (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat