Krishnamurti, bilinç ile ilgili fikirler ve kuramlar ile hiç ilgilenmemiştir, ancak psişenin, yani kişinin varlığının bizzat özünün anlık koşulunu doğrudan anlamak peşindedir. Her tür kuram, felsefe ve dinsel inanç, bu dolaysızlığı yadsıyan birer soyutlayıştır.
Kitabın ikinci bölümünde Krishnamurti, zihnin sürekli olarak düşünmek ile meşgul olduğuna ve bu yüzden kendi özündeki koşullanmamuş özgürlük ile bağının koptuğuna dikkat çekmektedir; düşünüş sürecinde zihin zamana bağlıdır ve boşluk da, kimlik şeklinde daralmıştır. Zihin düşünmekten özgürleştiğinde, geniş bir uzayı kaplar ve zamanın anlamı değişir-zihin, aydınlık içren bir hale girer ve sevginin ne olduğunu bilir.
Krishnamurti, bilinç ile ilgili fikirler ve kuramlar ile hiç ilgilenmemiştir, ancak psişenin, yani kişinin varlığının bizzat özünün anlık koşulunu doğrudan anlamak peşindedir. Her tür kuram, felsefe ve dinsel inanç, bu dolaysızlığı yadsıyan birer soyutlayıştır.
Kitabın ikinci bölümünde Krishnamurti, zihnin sürekli olarak düşünmek ile meşgul olduğuna ve bu yüzden kendi özündeki koşullanmamuş özgürlük ile bağının koptuğuna dikkat çekmektedir; düşünüş sürecinde zihin zamana bağlıdır ve boşluk da, kimlik şeklinde daralmıştır. Zihin düşünmekten özgürleştiğinde, geniş bir uzayı kaplar ve zamanın anlamı değişir-zihin, aydınlık içren bir hale girer ve sevginin ne olduğunu bilir.