#smrgKİTABEVİ İpekli Mendil: Öykümüzde Nesneler, Karakterler, Mekânlar ve Daha Fazlası -
Yekta Kopan'ın Eşik Cini dergisinde başlayıp işinin ehli bir ekiple, uzun uğraşlar neticesinde genişlettiği bir çalışma İpekli Mendil. Tanzimat döneminden bugünün genç yazarlarına yüzlerce ismi, öykülerinden alıntılanmış maddeler çerçevesinde, sözlükçü titizliğiyle bir araya getiriyor. Tanıdığımız isimlere yeni bir gözle bakmamızı sağlarken gözden kaçırdığımıza hayıflanacağımız eski ustalarla tanıştırıyor ve nihayet bugünün genç ustalarını bize takdim ediyor.
İpekli Mendil, Türkçe öykünün gelişim serüvenini, yüzyıllar içinde değişen çehresini, değişmeyen dertlerini 300 farklı öykücüden örneklerle gösteren bir başucu kitabı.
“Bir öykü sözlüğü yapmak istiyorum, öykümüzün nesnelerini, renklerini, kavramlarını ve karakterlerini maddeleştiren bir sözlük olacak bu” diyerek yola çıkan Yekta Kopan'la, editörlüğünü yaptığı öykü sözlüğü İpekli Mendil'i konuştuk.
Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Fikir ilk olarak, yıllar önce yayınlanan Eşik Cini dergisinde çıktı. Ama benim okurluk maceram boyunca hep yanımda olan bir düşünceydi. Bir öyküyü, romanı ya da kurmaca bir metni okurken, içindeki nesnelere, atmosfere, yan karakterlere ve renklere odaklanan bir okurum. Eşik Cini, kapandı ama ben kendi blogumda sözlük işine devam ettim. Fakat bunların bir kitap olmasını istiyordum. Bunun da ötesinde Cumhuriyet dönemi Türkiye öykücülüğü üzerinden bir “sivil tarih” oluşturmak arzusundaydım. Daha sonra öğrencilerimde de o ışığı görünce; geldik İpekli Mendil'e…
Bu çalışma içersinde Türkiye'de öykücülüğün gelişimini de görmüş oldunuz. Hangi dönemden itibaren aldınız öyküleri?
Tanzimat döneminden başladık ve tam anlamıyla bugün gelen bir yolculuk oldu İpekli Mendil. Şunu söyleyebilirim ki; Türkiye'de öykücülük çok güçlü, hikâyesi, karakteri, rengi, dokusu bol. Öte yandan anlatım dili de gayet etkileyici bir yapıya sahip. Tabii ki dönem dönem düşüşler ve yükselişler yaşanmış ama bu tüm dünyada her sanatsal üretim için geçerli. Kişisel olarak benim için de güzel bir yolculuk oldu.
Peki, araştırma yaparken daha önce hiç adını, sanını duymadığınız öyküler ve yazarlar oldu mu?
Elbette, ama yazardan çok bildiğim yazarların, “bilmediğim öyküleri” ya da öykü kitaplarıyla tanışmış oldum. Öte yandan antolojiler, öykü yayımlamaya devam eden kararlı yayınevleri, öykü dergileri ve sahaflar olmasa açıkçası bu araştırmaları yapmak çok zor olurdu.
Birçok okurun yeni tanışacağı, öykü ve öykücüler var kitapta…
Okurun tanımadığı bir yazarı ya da bildiği bir yazarın, bilmedik bir öyküsüyle tanışmasını çok istedik. Ben kendi yazarlığımda da başka yazarlarda da tamamlanmış bitmiş eserlerden çok okurda devam eden hikâyeleri seviyorum. İpekli Mendil, bu isteğin karşılığını verebildiğimiz bir çalışma oldu. Adını duymadığınız bir kişinin öyküsünden okuyacağınız bir parça, sizi o yazarı tanımaya sevk edebilir.
Peki, kelimeleri neye göre seçtiniz?
Kelimeleri, öykülerin içinden seçerken bu coğrafyayı bize anlatmasına dikkat ettik. Nazar boncuğundan İstiklal Caddesi'ne, Nişantaşı'ndan Şahmaran'a, Cumartesi Anneleri'nden depreme… Kelimeler üzerinden maddeleri oluştururken, bu coğrafyanın dinamiklerinin, öykülerde nasıl karşılık bulduğunu görmek istedik. - Suzan Demir, Taraf Gazetesi
Yekta Kopan'ın Eşik Cini dergisinde başlayıp işinin ehli bir ekiple, uzun uğraşlar neticesinde genişlettiği bir çalışma İpekli Mendil. Tanzimat döneminden bugünün genç yazarlarına yüzlerce ismi, öykülerinden alıntılanmış maddeler çerçevesinde, sözlükçü titizliğiyle bir araya getiriyor. Tanıdığımız isimlere yeni bir gözle bakmamızı sağlarken gözden kaçırdığımıza hayıflanacağımız eski ustalarla tanıştırıyor ve nihayet bugünün genç ustalarını bize takdim ediyor.
İpekli Mendil, Türkçe öykünün gelişim serüvenini, yüzyıllar içinde değişen çehresini, değişmeyen dertlerini 300 farklı öykücüden örneklerle gösteren bir başucu kitabı.
“Bir öykü sözlüğü yapmak istiyorum, öykümüzün nesnelerini, renklerini, kavramlarını ve karakterlerini maddeleştiren bir sözlük olacak bu” diyerek yola çıkan Yekta Kopan'la, editörlüğünü yaptığı öykü sözlüğü İpekli Mendil'i konuştuk.
Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Fikir ilk olarak, yıllar önce yayınlanan Eşik Cini dergisinde çıktı. Ama benim okurluk maceram boyunca hep yanımda olan bir düşünceydi. Bir öyküyü, romanı ya da kurmaca bir metni okurken, içindeki nesnelere, atmosfere, yan karakterlere ve renklere odaklanan bir okurum. Eşik Cini, kapandı ama ben kendi blogumda sözlük işine devam ettim. Fakat bunların bir kitap olmasını istiyordum. Bunun da ötesinde Cumhuriyet dönemi Türkiye öykücülüğü üzerinden bir “sivil tarih” oluşturmak arzusundaydım. Daha sonra öğrencilerimde de o ışığı görünce; geldik İpekli Mendil'e…
Bu çalışma içersinde Türkiye'de öykücülüğün gelişimini de görmüş oldunuz. Hangi dönemden itibaren aldınız öyküleri?
Tanzimat döneminden başladık ve tam anlamıyla bugün gelen bir yolculuk oldu İpekli Mendil. Şunu söyleyebilirim ki; Türkiye'de öykücülük çok güçlü, hikâyesi, karakteri, rengi, dokusu bol. Öte yandan anlatım dili de gayet etkileyici bir yapıya sahip. Tabii ki dönem dönem düşüşler ve yükselişler yaşanmış ama bu tüm dünyada her sanatsal üretim için geçerli. Kişisel olarak benim için de güzel bir yolculuk oldu.
Peki, araştırma yaparken daha önce hiç adını, sanını duymadığınız öyküler ve yazarlar oldu mu?
Elbette, ama yazardan çok bildiğim yazarların, “bilmediğim öyküleri” ya da öykü kitaplarıyla tanışmış oldum. Öte yandan antolojiler, öykü yayımlamaya devam eden kararlı yayınevleri, öykü dergileri ve sahaflar olmasa açıkçası bu araştırmaları yapmak çok zor olurdu.
Birçok okurun yeni tanışacağı, öykü ve öykücüler var kitapta…
Okurun tanımadığı bir yazarı ya da bildiği bir yazarın, bilmedik bir öyküsüyle tanışmasını çok istedik. Ben kendi yazarlığımda da başka yazarlarda da tamamlanmış bitmiş eserlerden çok okurda devam eden hikâyeleri seviyorum. İpekli Mendil, bu isteğin karşılığını verebildiğimiz bir çalışma oldu. Adını duymadığınız bir kişinin öyküsünden okuyacağınız bir parça, sizi o yazarı tanımaya sevk edebilir.
Peki, kelimeleri neye göre seçtiniz?
Kelimeleri, öykülerin içinden seçerken bu coğrafyayı bize anlatmasına dikkat ettik. Nazar boncuğundan İstiklal Caddesi'ne, Nişantaşı'ndan Şahmaran'a, Cumartesi Anneleri'nden depreme… Kelimeler üzerinden maddeleri oluştururken, bu coğrafyanın dinamiklerinin, öykülerde nasıl karşılık bulduğunu görmek istedik. - Suzan Demir, Taraf Gazetesi