Reyhânî, adı geçen kitabını 1922 yılında Bağdat'ı ilk ziyaretinden sonra, siyâset, edebiyat ve kültürün o dönemdeki en önemli temsilcileriyle görüşmeler yaptıktan sonra yazmıştır. Reyhânî, işgalci İngilizlerin yönetim ve egemenliği Iraklılara devretmeyi kabul ettiği büyük devrimden sonra Irak'ı ziyaret etmiş ve Bağdat'ta görkemli bir törenle karşılanmıştır. Çünkü Arap halkı onu her şeye isyan eden bir Arap yazar olarak görüyordu; içinde yetiştiği topluma karşı çıkan, terk ettiği Doğu'ya ve göç ettiği Batı'ya karşı isyan bayrağını açan birisiydi o. Otuz yıldan daha fazla bir süre önce Reyhânî, Irak'ın Kalbi'nde güzel gördüğü veya çirkin bulduğu görüşlerine yer vermiştir. Yazar, Bağdat'ın ruhunu şu sözlerle dile getirmektedir: "Bağdat'ın ruhu la havle çekerek her şeye sabır göstermek ve kadere teslim olmaktır. Huzursuzluk ve azgınlıktır. Allah korkusu ve günahtan sakınma duygusudur. Bağdat'ın ruhu günümüzde ise petroldür. (Arka kapaktan)
Reyhânî, adı geçen kitabını 1922 yılında Bağdat'ı ilk ziyaretinden sonra, siyâset, edebiyat ve kültürün o dönemdeki en önemli temsilcileriyle görüşmeler yaptıktan sonra yazmıştır. Reyhânî, işgalci İngilizlerin yönetim ve egemenliği Iraklılara devretmeyi kabul ettiği büyük devrimden sonra Irak'ı ziyaret etmiş ve Bağdat'ta görkemli bir törenle karşılanmıştır. Çünkü Arap halkı onu her şeye isyan eden bir Arap yazar olarak görüyordu; içinde yetiştiği topluma karşı çıkan, terk ettiği Doğu'ya ve göç ettiği Batı'ya karşı isyan bayrağını açan birisiydi o. Otuz yıldan daha fazla bir süre önce Reyhânî, Irak'ın Kalbi'nde güzel gördüğü veya çirkin bulduğu görüşlerine yer vermiştir. Yazar, Bağdat'ın ruhunu şu sözlerle dile getirmektedir: "Bağdat'ın ruhu la havle çekerek her şeye sabır göstermek ve kadere teslim olmaktır. Huzursuzluk ve azgınlıktır. Allah korkusu ve günahtan sakınma duygusudur. Bağdat'ın ruhu günümüzde ise petroldür. (Arka kapaktan)