Karanlık hastane koridorlarından rutubetli bodrum katlarına, gölgeli arka bahçelerden gece yalnızı lunaparklara, yaması yarabandı eski fotoğraflardan sıkıntılı ev içlerine, radyo cızırtısından suskun ve nemrut kahvelere... Küçücük bir ânı, kaçamak bir bakışı, bir anlık dalgınlığı, aralık kapıların ardındaki “mümkün”leri ya da belki artık mümkünü olmayan “keşke”leri kelimelerle mühürlüyor Doğan Yarıcı yeni öykülerinde: Kimi zaman ketum, kimi zaman çığlık çığlığa bir dil kuruyor; geçmişi bugünde, bugünü geçmişte parçalıyor ve sonra zaman her şeyi bütünlüyor.
Doğan Yarıcı, İs Odası ile kocaman bir “an” bırakıyor okurunun avcuna.
Karanlık hastane koridorlarından rutubetli bodrum katlarına, gölgeli arka bahçelerden gece yalnızı lunaparklara, yaması yarabandı eski fotoğraflardan sıkıntılı ev içlerine, radyo cızırtısından suskun ve nemrut kahvelere... Küçücük bir ânı, kaçamak bir bakışı, bir anlık dalgınlığı, aralık kapıların ardındaki “mümkün”leri ya da belki artık mümkünü olmayan “keşke”leri kelimelerle mühürlüyor Doğan Yarıcı yeni öykülerinde: Kimi zaman ketum, kimi zaman çığlık çığlığa bir dil kuruyor; geçmişi bugünde, bugünü geçmişte parçalıyor ve sonra zaman her şeyi bütünlüyor.
Doğan Yarıcı, İs Odası ile kocaman bir “an” bırakıyor okurunun avcuna.