#smrgKİTABEVİ İslam Devlet Nazariyesi ve Dini Siyaseti : Erken Memlûklar Dönemi - 2024
Modern öncesi dönemde kurulan siyasi oluşumların devlet nazariyeleri, yapıları ve siyasete dair mefhumları hususunda makul değerlendirmede bulunulabilmenin yolu, söz konusu dönemin nasıl bir sosyolojisi ve zihin yapısına sahip olduğunu tebarüz ettirmekten geçmektedir. Bu sosyoloji ve zihin yapısının oluşumunda başat rol oynayan en önemli unsurlardan biri dindir. Bu bakımdan - en azından Modern öncesi dönemde - dinin her alanda etkili olduğu; devletlerin bir yönden dayanak noktasını teşkil ettiği görülmektedir. Bu bağlamda Modern öncesi dönemde devlet hususunda yapılacak teorik incelemelerde din olgusunun ihmal edilmesi, meselenin haddinden fazla tahdit edilmesine yol açacaktır. Dolayısıyla çalışma boyunca bu sorunun önüne geçebilmek amacıyla din-devlet arasında diyalektik bir ilişkinin olduğu hatırda tutulmaktadır.
Bu çalışmanın hareket noktasını din-devlet arasındaki diyalektik ilişki oluşturmaktadır. Memlûkların din merkezli hareket ederek İslam'ın ve Müslümanların koruyucusu oldukları söylemi, dinin meşrulaştırıcı yönünün olduğunu imlemektedir. Bu bakımdan Memlûkların siyasi güç (devlet) olarak tanınmaları Eyyûbîlere boyun eğdirmeleri neticesinde gerçekleşirken, otorite hâline gelmeleri ise din bağlamında tahakkuk etmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada dinin devletler açısından meşrulaştırıcı bir etkisinin olduğu varsayım olarak kabul edilmektedir.
Modern öncesi dönemde kurulan siyasi oluşumların devlet nazariyeleri, yapıları ve siyasete dair mefhumları hususunda makul değerlendirmede bulunulabilmenin yolu, söz konusu dönemin nasıl bir sosyolojisi ve zihin yapısına sahip olduğunu tebarüz ettirmekten geçmektedir. Bu sosyoloji ve zihin yapısının oluşumunda başat rol oynayan en önemli unsurlardan biri dindir. Bu bakımdan - en azından Modern öncesi dönemde - dinin her alanda etkili olduğu; devletlerin bir yönden dayanak noktasını teşkil ettiği görülmektedir. Bu bağlamda Modern öncesi dönemde devlet hususunda yapılacak teorik incelemelerde din olgusunun ihmal edilmesi, meselenin haddinden fazla tahdit edilmesine yol açacaktır. Dolayısıyla çalışma boyunca bu sorunun önüne geçebilmek amacıyla din-devlet arasında diyalektik bir ilişkinin olduğu hatırda tutulmaktadır.
Bu çalışmanın hareket noktasını din-devlet arasındaki diyalektik ilişki oluşturmaktadır. Memlûkların din merkezli hareket ederek İslam'ın ve Müslümanların koruyucusu oldukları söylemi, dinin meşrulaştırıcı yönünün olduğunu imlemektedir. Bu bakımdan Memlûkların siyasi güç (devlet) olarak tanınmaları Eyyûbîlere boyun eğdirmeleri neticesinde gerçekleşirken, otorite hâline gelmeleri ise din bağlamında tahakkuk etmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada dinin devletler açısından meşrulaştırıcı bir etkisinin olduğu varsayım olarak kabul edilmektedir.