#smrgKİTABEVİ İslam Devlet Nazariyesi ve Dini Siyaseti : Erken Memlûklar Dönemi - 2024

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6256967892
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199234512
Boyut:
14x22
Sayfa Sayısı:
144
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
102,00
Havale/EFT ile: 98,94
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199234512
621448
İslam Devlet Nazariyesi ve Dini Siyaseti : Erken Memlûklar Dönemi -        2024
İslam Devlet Nazariyesi ve Dini Siyaseti : Erken Memlûklar Dönemi - 2024 #smrgKİTABEVİ
102.00
Modern öncesi dönemde devlet, insanların ortak hedefleri neticesinde ortaya çıkan, onlara öngörülebilir bir yaşam sunan üst siyasal oluşumdur. Onun ilkel hâli kabile formasyonunda mündemiçtir. Kabile ise ancak dayanışma (asabiyet) sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte ortak hedefler ve dayanışma hâli, siyasal varlık hâline gelebilmek için yeterli değildir. Bunun ötesinde, söz konusu yapılanmanın otorite olarak tanınması gerekmektedir ki haddizatında devlet denilen teşkilatın, toplumun belli bir kesimi tarafından kabul edilmesiyle gerçekleştirildiği görülmektedir. İşte bu çalışma, siyasal varlık hâline gelen devletin toplum tarafından hangi kıstaslar sadedinde kabul edildiğinin perde arkasını incelemektedir.

Modern öncesi dönemde kurulan siyasi oluşumların devlet nazariyeleri, yapıları ve siyasete dair mefhumları hususunda makul değerlendirmede bulunulabilmenin yolu, söz konusu dönemin nasıl bir sosyolojisi ve zihin yapısına sahip olduğunu tebarüz ettirmekten geçmektedir. Bu sosyoloji ve zihin yapısının oluşumunda başat rol oynayan en önemli unsurlardan biri dindir. Bu bakımdan - en azından Modern öncesi dönemde - dinin her alanda etkili olduğu; devletlerin bir yönden dayanak noktasını teşkil ettiği görülmektedir. Bu bağlamda Modern öncesi dönemde devlet hususunda yapılacak teorik incelemelerde din olgusunun ihmal edilmesi, meselenin haddinden fazla tahdit edilmesine yol açacaktır. Dolayısıyla çalışma boyunca bu sorunun önüne geçebilmek amacıyla din-devlet arasında diyalektik bir ilişkinin olduğu hatırda tutulmaktadır.

Bu çalışmanın hareket noktasını din-devlet arasındaki diyalektik ilişki oluşturmaktadır. Memlûkların din merkezli hareket ederek İslam'ın ve Müslümanların koruyucusu oldukları söylemi, dinin meşrulaştırıcı yönünün olduğunu imlemektedir. Bu bakımdan Memlûkların siyasi güç (devlet) olarak tanınmaları Eyyûbîlere boyun eğdirmeleri neticesinde gerçekleşirken, otorite hâline gelmeleri ise din bağlamında tahakkuk etmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada dinin devletler açısından meşrulaştırıcı bir etkisinin olduğu varsayım olarak kabul edilmektedir.

Modern öncesi dönemde devlet, insanların ortak hedefleri neticesinde ortaya çıkan, onlara öngörülebilir bir yaşam sunan üst siyasal oluşumdur. Onun ilkel hâli kabile formasyonunda mündemiçtir. Kabile ise ancak dayanışma (asabiyet) sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte ortak hedefler ve dayanışma hâli, siyasal varlık hâline gelebilmek için yeterli değildir. Bunun ötesinde, söz konusu yapılanmanın otorite olarak tanınması gerekmektedir ki haddizatında devlet denilen teşkilatın, toplumun belli bir kesimi tarafından kabul edilmesiyle gerçekleştirildiği görülmektedir. İşte bu çalışma, siyasal varlık hâline gelen devletin toplum tarafından hangi kıstaslar sadedinde kabul edildiğinin perde arkasını incelemektedir.

Modern öncesi dönemde kurulan siyasi oluşumların devlet nazariyeleri, yapıları ve siyasete dair mefhumları hususunda makul değerlendirmede bulunulabilmenin yolu, söz konusu dönemin nasıl bir sosyolojisi ve zihin yapısına sahip olduğunu tebarüz ettirmekten geçmektedir. Bu sosyoloji ve zihin yapısının oluşumunda başat rol oynayan en önemli unsurlardan biri dindir. Bu bakımdan - en azından Modern öncesi dönemde - dinin her alanda etkili olduğu; devletlerin bir yönden dayanak noktasını teşkil ettiği görülmektedir. Bu bağlamda Modern öncesi dönemde devlet hususunda yapılacak teorik incelemelerde din olgusunun ihmal edilmesi, meselenin haddinden fazla tahdit edilmesine yol açacaktır. Dolayısıyla çalışma boyunca bu sorunun önüne geçebilmek amacıyla din-devlet arasında diyalektik bir ilişkinin olduğu hatırda tutulmaktadır.

Bu çalışmanın hareket noktasını din-devlet arasındaki diyalektik ilişki oluşturmaktadır. Memlûkların din merkezli hareket ederek İslam'ın ve Müslümanların koruyucusu oldukları söylemi, dinin meşrulaştırıcı yönünün olduğunu imlemektedir. Bu bakımdan Memlûkların siyasi güç (devlet) olarak tanınmaları Eyyûbîlere boyun eğdirmeleri neticesinde gerçekleşirken, otorite hâline gelmeleri ise din bağlamında tahakkuk etmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada dinin devletler açısından meşrulaştırıcı bir etkisinin olduğu varsayım olarak kabul edilmektedir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat