#smrgKİTABEVİ İslam Medeniyetinin Dinamikleri: Hoşgörü, Bilim, Erdem ve İrfan -
İslâm medeniyetinin geleceği, geleneğinden kopartılmadan hoşgörü, erdem ve irfan üzerine bina ve inşa edilmelidir. Bu yapılmadan bilim ve teknolojideki gelişim ve dönüşüm, mekanik ve maddî olmaktan öteye gitmeyecektir. Cemiyet ve ferdin cisim ve ruhu, zihin ve kalbi, akıl ve inancı birbiriyle uyumlu bir harmoni oluşturmalıdır. Böyle bir uyum ve harmoni oluşturmadan inşa edilen her istikbal, ruhunu yitirmiş, mekanik ve maddî bir gelişmeyle sınırlı kalacaktır.
Kadim uygarlıkların fâili olan İslâm medeniyeti için böyle bir gelecek tasavvuru düşünmek, onun tarihî misyon ve tecrübesiyle uyumlu bir öngörü olmayacaktır. Hoşgörü, bilim, erdem ve irfan medeniyeti olan İslâm medeniyetini, bu maddî ve manevî- dinamikler şekillendirecek ve ihyâ edecektir. Medeniyetimiz için böyle bir gelecek algısı ve tasavvuru, ütopik bir tavır değildir. Zira bir defa gerçekleşenin bir kez daha gerçekleşmesi ilâhî evrensel bir ilkedir. Nihayetinde bu eser, İslâm medeniyetinin kurucu kimlik dinamikleri/referansları olan hoşgörü, bilim, erdem ve irfanı, ayrı ayrı birer medeniyet tecrübesi olarak günümüz insanlarına hatırlatmayı ve geleceğin Müslüman medeniyetini inşa etmede mütevazı bir katkı olmayı hedeflemektedir.
İslâm medeniyetinin geleceği, geleneğinden kopartılmadan hoşgörü, erdem ve irfan üzerine bina ve inşa edilmelidir. Bu yapılmadan bilim ve teknolojideki gelişim ve dönüşüm, mekanik ve maddî olmaktan öteye gitmeyecektir. Cemiyet ve ferdin cisim ve ruhu, zihin ve kalbi, akıl ve inancı birbiriyle uyumlu bir harmoni oluşturmalıdır. Böyle bir uyum ve harmoni oluşturmadan inşa edilen her istikbal, ruhunu yitirmiş, mekanik ve maddî bir gelişmeyle sınırlı kalacaktır.
Kadim uygarlıkların fâili olan İslâm medeniyeti için böyle bir gelecek tasavvuru düşünmek, onun tarihî misyon ve tecrübesiyle uyumlu bir öngörü olmayacaktır. Hoşgörü, bilim, erdem ve irfan medeniyeti olan İslâm medeniyetini, bu maddî ve manevî- dinamikler şekillendirecek ve ihyâ edecektir. Medeniyetimiz için böyle bir gelecek algısı ve tasavvuru, ütopik bir tavır değildir. Zira bir defa gerçekleşenin bir kez daha gerçekleşmesi ilâhî evrensel bir ilkedir. Nihayetinde bu eser, İslâm medeniyetinin kurucu kimlik dinamikleri/referansları olan hoşgörü, bilim, erdem ve irfanı, ayrı ayrı birer medeniyet tecrübesi olarak günümüz insanlarına hatırlatmayı ve geleceğin Müslüman medeniyetini inşa etmede mütevazı bir katkı olmayı hedeflemektedir.