Mimarlık Tarihçisi Prof. Dr. Uğur Tanyeli'nin yazdığı kitapta, İstanbul'un 20. yüzyıldaki dönüşümü ve modernlik/modernleşme kavramları, İstanbul ve İstanbullular ekseninde sorgulanıyor. Tanyeli kitabında, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerinde merkezi yönetimin modernleşme adı altında ortama empoze etmeye çabaladığı değişimlerin tek başına İstanbul'u ve İstanbulluları anlamaya yetmediği tezini öne sürüyor. İstanbulluların bir metropolün olağan çoğulluğu içinde yarattığı kendilerine özgü modernlikleri, konut mimarisi ve kent kültürü üzerinden anlatıyor.
Kentin yozlaşması/çirkinleşmesi olarak betimlenen sürecinin aslında metropole özgü bir çeşitlilik ve çoğulluk üretme süreci olduğunu vurgulayan Tanyeli, "Bu kitabın eksenini -hiçbir kentin olmadığı gibi- Türkiye'nin (hala) tek metropolü İstanbul'un pasif boş bir sahne olmadığı savı oluşturuyor. Gelenekselliği yıkarak Modernliği var eden değişimler metropol insanları tarafından metropolde üretiliyorlar. O insan fiziksel çevresini, kentselliği, kentliliği ve kendisini sürekli değiştiriyor.
Türk tarihyazım alışkanlıklarının ortaya koyduğunun aksine, kendisini fiziksel çevreden, kentsellikten "münezzeh" kılmış, coğrafya-üstü, tarih-üstü ve hatta toplum-üstü bir otorite tarafından değiştirilmiyor; tersine gelişiyor ve değiştiriyor. Kitabın ekseni bu olunca, İstanbul üzerine modernleşmeyi okumanın, bir planlama tarihi kitabı yazmakla sonuçlanmayacağı aşikar. Burada ortaya konmak istenen, bir merkezi otoritenin metropolü nasıl disipline ettiği veya etmeğe çalıştığı olmayacak. Onun teknik altyapısıyla da ilgilenilmeyecek..."
Mimarlık Tarihçisi Prof. Dr. Uğur Tanyeli'nin yazdığı kitapta, İstanbul'un 20. yüzyıldaki dönüşümü ve modernlik/modernleşme kavramları, İstanbul ve İstanbullular ekseninde sorgulanıyor. Tanyeli kitabında, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerinde merkezi yönetimin modernleşme adı altında ortama empoze etmeye çabaladığı değişimlerin tek başına İstanbul'u ve İstanbulluları anlamaya yetmediği tezini öne sürüyor. İstanbulluların bir metropolün olağan çoğulluğu içinde yarattığı kendilerine özgü modernlikleri, konut mimarisi ve kent kültürü üzerinden anlatıyor.
Kentin yozlaşması/çirkinleşmesi olarak betimlenen sürecinin aslında metropole özgü bir çeşitlilik ve çoğulluk üretme süreci olduğunu vurgulayan Tanyeli, "Bu kitabın eksenini -hiçbir kentin olmadığı gibi- Türkiye'nin (hala) tek metropolü İstanbul'un pasif boş bir sahne olmadığı savı oluşturuyor. Gelenekselliği yıkarak Modernliği var eden değişimler metropol insanları tarafından metropolde üretiliyorlar. O insan fiziksel çevresini, kentselliği, kentliliği ve kendisini sürekli değiştiriyor.
Türk tarihyazım alışkanlıklarının ortaya koyduğunun aksine, kendisini fiziksel çevreden, kentsellikten "münezzeh" kılmış, coğrafya-üstü, tarih-üstü ve hatta toplum-üstü bir otorite tarafından değiştirilmiyor; tersine gelişiyor ve değiştiriyor. Kitabın ekseni bu olunca, İstanbul üzerine modernleşmeyi okumanın, bir planlama tarihi kitabı yazmakla sonuçlanmayacağı aşikar. Burada ortaya konmak istenen, bir merkezi otoritenin metropolü nasıl disipline ettiği veya etmeğe çalıştığı olmayacak. Onun teknik altyapısıyla da ilgilenilmeyecek..."