Eski İstanbul'dan geriye ne kaldı ki..
Yıkılmayı bekleyen bir kaç yapı ve tarihî dükkân, falan filan.. İstanbul, öylesine akıl almaz bir hızla değişmektedir ki, 'Şurada, şu... Burada, bu vardı.' diye saptamaya kalksan, yetişemezsin.. Bu değişme, nerdeyse günü gününe saptanacak hâle geldi!.. Örneğin, bir bakıyorsun, daha dün önünden geçtiğin eski bir yapı, (belki de tarihî bir yapı) kısa bir süre sonra yok olmuş, yerinde ya bir lahmacuncu, ya köfteci ya da birahane!..
İstanbul, şifa bulmaz bir hasta gibi (!) adeta erimekte, azar azar kaybolup gitmektedir, insanları, yapıları, hatta anılarıyla..
Yok edilmektedir İstanbul.. Yok edilenlerin yerine konanlar, daha doğrusu, 'kondurulanlar' ise, İstanbul'dan en ufak bir iz ve hava taşımamakta ve bu güzelim kent, büyük bir hızla, az gelişmiş bir taşra kasabasına dönüştürülmektedir..
İstanbul üzerine şiirler yazılır, türküler, şarkılar, kantolar söylenirmiş bir vakitler... Şimdi, ağıtlar yakılsa yeridir..
İstanbul'dan son kalan bir kaç yapıyı resimleyerek, geçmiş günlerin İstanbul'undan dilimiz yettiğince söz ederek, bu hazîn serüveni öykülemek istedik..
Bu öykü sona erince, yazıp, saptadıklarımız, belki de çoktan, taş yığınlarına dönüşmüş olacak!.. (Kitaptan)
Eski İstanbul'dan geriye ne kaldı ki..
Yıkılmayı bekleyen bir kaç yapı ve tarihî dükkân, falan filan.. İstanbul, öylesine akıl almaz bir hızla değişmektedir ki, 'Şurada, şu... Burada, bu vardı.' diye saptamaya kalksan, yetişemezsin.. Bu değişme, nerdeyse günü gününe saptanacak hâle geldi!.. Örneğin, bir bakıyorsun, daha dün önünden geçtiğin eski bir yapı, (belki de tarihî bir yapı) kısa bir süre sonra yok olmuş, yerinde ya bir lahmacuncu, ya köfteci ya da birahane!..
İstanbul, şifa bulmaz bir hasta gibi (!) adeta erimekte, azar azar kaybolup gitmektedir, insanları, yapıları, hatta anılarıyla..
Yok edilmektedir İstanbul.. Yok edilenlerin yerine konanlar, daha doğrusu, 'kondurulanlar' ise, İstanbul'dan en ufak bir iz ve hava taşımamakta ve bu güzelim kent, büyük bir hızla, az gelişmiş bir taşra kasabasına dönüştürülmektedir..
İstanbul üzerine şiirler yazılır, türküler, şarkılar, kantolar söylenirmiş bir vakitler... Şimdi, ağıtlar yakılsa yeridir..
İstanbul'dan son kalan bir kaç yapıyı resimleyerek, geçmiş günlerin İstanbul'undan dilimiz yettiğince söz ederek, bu hazîn serüveni öykülemek istedik..
Bu öykü sona erince, yazıp, saptadıklarımız, belki de çoktan, taş yığınlarına dönüşmüş olacak!.. (Kitaptan)