#smrgKİTABEVİ İstanbul Kırmızısı - 2021
Yönetmen Ferzan Özpetek'in ilk romanı ‘Rosso İstanbul ' (İstanbul Kırmızısı), İtalya'daki raflarda yerini aldı. 30 yılı aşkın süreden bu yana İtalya'da yaşamını sürdüren ve doğduğu kent İstanbul'da geçen bir roman kaleme alan Özpetek, 3-4 günlüğüne Türkiye'ye annesini ziyarete giden ancak 1 ay kalan bir yönetmenin hikâyesini anlatıyor.
Kitabın kapağında annesine ait bir fotoğrafı kullanan Özpetek, ‘İstanbul Kırmızısı' adının nerden geldiğini ise şöyle anlatıyor: “Kitabın ismi annemin benden istediği kırmızı ojeden geliyor. Ama aslında içinde bir sürü kırmızılar var. Kitabı okuyanların içinde bulacağı kırmızılar bunlar. Kitabı yazarken bu arada Gezi olayları oldu mesela ve orada kırmızılı kadın vardı. Bir de İstanbul'da benim evimden gördüğüm İstanbul'un mavi ile kırmızıya karışan bir gökyüzü vardır. Aslında İstanbul'u hep mavi olarak düşünürüz. O kırmızının, o gökyüzüne karışması benim çok hoşuma gider hep.”
Kitabın nasıl eleştiriler alacağı konusunda endişeli olmadığını anlatan Özpetek, "‘Şöyle bir yazarım, böyle bir yazarım' diye geçinen bir insan değilim, benim için bu güzel bir değişiklik oldu” diyor.
Çocukluğundakiyle şimdiki İstanbul arasında gidip- gelen, gerçekle hayal arasında dolaşan bir esere imza attığını söyleyen ünlü yönetmen, “Hayal ürünüyle gerçeğin bir arada olması yayınevinin çok hoşuna gitti. Yani film gibi bir kitap oldu ama bunun haricinde arkadaşlar, karşılaştığım insanlar. Bir otobiyografi değil, ama içerisinde benimle alakalı çok şey var ama olmayabilir de. Yani hep böyle havada bırakıyorum her şeyi” ifadelerini kullandı.
Özpetek ‘İstanbul Kırmızısı'nın, ileride filmini de yapacağını belirtti.
Ferzan Özpetek, doğup büyüdüğü şehir olan İstanbul'u yıllardır uzaktan gözlemliyor. Bu sevginin ve hüznün romanı olan İstanbul Kırmızısı, sanatçının sinema eğitimi için İtalya'ya gidişine kadarki İstanbul yaşantısından izler taşıyor. Mesafelerle ölçülebilen uzaklığın kişiyi bir şehre ait olmaktan alıkoyamayacağını, önemli olanın şehirde yaşamak değil, şehri yaşatmak olduğunu gösteriyor.
Filmleriyle tüm dünyada adından söz ettiren Ferzan Özpetek, romancılıkta da bir o kadar iddialı.
Yönetmen Ferzan Özpetek'in ilk romanı ‘Rosso İstanbul ' (İstanbul Kırmızısı), İtalya'daki raflarda yerini aldı. 30 yılı aşkın süreden bu yana İtalya'da yaşamını sürdüren ve doğduğu kent İstanbul'da geçen bir roman kaleme alan Özpetek, 3-4 günlüğüne Türkiye'ye annesini ziyarete giden ancak 1 ay kalan bir yönetmenin hikâyesini anlatıyor.
Kitabın kapağında annesine ait bir fotoğrafı kullanan Özpetek, ‘İstanbul Kırmızısı' adının nerden geldiğini ise şöyle anlatıyor: “Kitabın ismi annemin benden istediği kırmızı ojeden geliyor. Ama aslında içinde bir sürü kırmızılar var. Kitabı okuyanların içinde bulacağı kırmızılar bunlar. Kitabı yazarken bu arada Gezi olayları oldu mesela ve orada kırmızılı kadın vardı. Bir de İstanbul'da benim evimden gördüğüm İstanbul'un mavi ile kırmızıya karışan bir gökyüzü vardır. Aslında İstanbul'u hep mavi olarak düşünürüz. O kırmızının, o gökyüzüne karışması benim çok hoşuma gider hep.”
Kitabın nasıl eleştiriler alacağı konusunda endişeli olmadığını anlatan Özpetek, "‘Şöyle bir yazarım, böyle bir yazarım' diye geçinen bir insan değilim, benim için bu güzel bir değişiklik oldu” diyor.
Çocukluğundakiyle şimdiki İstanbul arasında gidip- gelen, gerçekle hayal arasında dolaşan bir esere imza attığını söyleyen ünlü yönetmen, “Hayal ürünüyle gerçeğin bir arada olması yayınevinin çok hoşuna gitti. Yani film gibi bir kitap oldu ama bunun haricinde arkadaşlar, karşılaştığım insanlar. Bir otobiyografi değil, ama içerisinde benimle alakalı çok şey var ama olmayabilir de. Yani hep böyle havada bırakıyorum her şeyi” ifadelerini kullandı.
Özpetek ‘İstanbul Kırmızısı'nın, ileride filmini de yapacağını belirtti.
Ferzan Özpetek, doğup büyüdüğü şehir olan İstanbul'u yıllardır uzaktan gözlemliyor. Bu sevginin ve hüznün romanı olan İstanbul Kırmızısı, sanatçının sinema eğitimi için İtalya'ya gidişine kadarki İstanbul yaşantısından izler taşıyor. Mesafelerle ölçülebilen uzaklığın kişiyi bir şehre ait olmaktan alıkoyamayacağını, önemli olanın şehirde yaşamak değil, şehri yaşatmak olduğunu gösteriyor.
Filmleriyle tüm dünyada adından söz ettiren Ferzan Özpetek, romancılıkta da bir o kadar iddialı.