Kitabın adını "İstanbul Resim ve Heykel Müzesi" koymakla iki görevi yerine getiriyoruz: nefis bir baskıyla sunulmuş Türk çağdaş sanatı tarihi, müze gezicilerini aydınlatacak, eserlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak bir kılavuz.
Bu kitap okuyuculara sunulurken memleketimizin en büyük ve en önemli plastik sanatlar müzesi, 1937'den beri büyük Atamızın isteğiyle yerleşmiş bulunduğu Dolmabahçe sarayı veliaht dairesinden çıkmış olmayacaktır. Ve, görünüşe göre, müze, daha uzun yıllar buradan çıkamayacaktır. Modern müzecilik koşullarının hiç birini yerine getirmeyen bu saray, iyi kötü barındırdığı tablo ve heykelleri, ancak onlara lâyık bir mekân yapıldıktan sonra Beşiktaş kıyılarından selâmetleyebilecektir. İstanbul şehrinin, uygar memleketlerdeki benzerlerine uygun bir plastik sanatlar müzesine kavuşması ne kadar da uzak görünse, bu kitabın müzeyi salon salon izleyen "turistik" bir kılavuz olmasını istemedik. Yeni müzemize kavuştuğumuzda koleksiyonlar kimbilir nasıl bir tertip içinde düzenlenecekler? Ama, müzenin yarınki düzeninin bu kitabı etkilememesi gerektiğinden, kısa ömürlü bir kılavuz yerine uzun ömürlü bir çağdaş sanat tarihi sunmuş bulunuyoruz.
Zaten, yarının Resim ve Heykel müzesi ne kadar değişse, yeni mekânı içinde ne kadar başka başka sergileme sistemlerine göre düzenlense, yine de "kronolojik", yani tarih ve devre sıralarına saygı göstermesi gerekecek. Bu saygı, her çeşit ve her koldaki müzelerin şaşmaz prensipidir.
Bu bakımdan çağdaş sanatlarımızı doğuşlarından günümüze izleyen bu kitap, bugün olduğu gibi yarın da Resim ve Heykel müzesinin geniş anlamlı bir kılavuzu kalacaktır.
Okuyuculara, özellikle sanatçılarımıza önemle hatırlatmak istediğimiz bir nokta da, bu kitapta sözü edilen, eserleri basılan ressam ve heykeltıraşların Resim ve Heykel müzesinde temsil edilenlerce sınırlandırılmış olmasıdır. Bugüne kadar sergi açmamış, resmî ve özel sergilere eser vermemiş, ya da memleketimizin sanat hayatından uzak kalmış, bu nedenlerle Müzeye girmemiş olan sanatçıları listelerimizin dışında bırakmak zorunda kaldık. Bu bırakış, değerlerini bildiklerimizin kişilikleri ile ilgisiz bir zorunluktur. Bu kitabın çağdaş plastik sanatlarımızın kısa -ve ister istemez eksik- tarih niteliği, Müzedeki koleksiyonlar temeli üstüne kuruludur. Çağdaş Türk sanatının tam, geniş bir tarihini beklerken bu hatırlatmanın yanlış yorumları önleyeceği kanı ve ümidindeyiz.
Bana, bu eserin hazırlaması fırsatını veren Akbank'a teşekkür ederim. -Nurullah Berk (Önsözden)
Kitabın adını "İstanbul Resim ve Heykel Müzesi" koymakla iki görevi yerine getiriyoruz: nefis bir baskıyla sunulmuş Türk çağdaş sanatı tarihi, müze gezicilerini aydınlatacak, eserlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak bir kılavuz.
Bu kitap okuyuculara sunulurken memleketimizin en büyük ve en önemli plastik sanatlar müzesi, 1937'den beri büyük Atamızın isteğiyle yerleşmiş bulunduğu Dolmabahçe sarayı veliaht dairesinden çıkmış olmayacaktır. Ve, görünüşe göre, müze, daha uzun yıllar buradan çıkamayacaktır. Modern müzecilik koşullarının hiç birini yerine getirmeyen bu saray, iyi kötü barındırdığı tablo ve heykelleri, ancak onlara lâyık bir mekân yapıldıktan sonra Beşiktaş kıyılarından selâmetleyebilecektir. İstanbul şehrinin, uygar memleketlerdeki benzerlerine uygun bir plastik sanatlar müzesine kavuşması ne kadar da uzak görünse, bu kitabın müzeyi salon salon izleyen "turistik" bir kılavuz olmasını istemedik. Yeni müzemize kavuştuğumuzda koleksiyonlar kimbilir nasıl bir tertip içinde düzenlenecekler? Ama, müzenin yarınki düzeninin bu kitabı etkilememesi gerektiğinden, kısa ömürlü bir kılavuz yerine uzun ömürlü bir çağdaş sanat tarihi sunmuş bulunuyoruz.
Zaten, yarının Resim ve Heykel müzesi ne kadar değişse, yeni mekânı içinde ne kadar başka başka sergileme sistemlerine göre düzenlense, yine de "kronolojik", yani tarih ve devre sıralarına saygı göstermesi gerekecek. Bu saygı, her çeşit ve her koldaki müzelerin şaşmaz prensipidir.
Bu bakımdan çağdaş sanatlarımızı doğuşlarından günümüze izleyen bu kitap, bugün olduğu gibi yarın da Resim ve Heykel müzesinin geniş anlamlı bir kılavuzu kalacaktır.
Okuyuculara, özellikle sanatçılarımıza önemle hatırlatmak istediğimiz bir nokta da, bu kitapta sözü edilen, eserleri basılan ressam ve heykeltıraşların Resim ve Heykel müzesinde temsil edilenlerce sınırlandırılmış olmasıdır. Bugüne kadar sergi açmamış, resmî ve özel sergilere eser vermemiş, ya da memleketimizin sanat hayatından uzak kalmış, bu nedenlerle Müzeye girmemiş olan sanatçıları listelerimizin dışında bırakmak zorunda kaldık. Bu bırakış, değerlerini bildiklerimizin kişilikleri ile ilgisiz bir zorunluktur. Bu kitabın çağdaş plastik sanatlarımızın kısa -ve ister istemez eksik- tarih niteliği, Müzedeki koleksiyonlar temeli üstüne kuruludur. Çağdaş Türk sanatının tam, geniş bir tarihini beklerken bu hatırlatmanın yanlış yorumları önleyeceği kanı ve ümidindeyiz.
Bana, bu eserin hazırlaması fırsatını veren Akbank'a teşekkür ederim. -Nurullah Berk (Önsözden)