#smrgKİTABEVİ İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt - 2013
Yukarıdaki alıntıdan yola çıkarsak Atilla Birkiye, hayallerinin İstanbul'uyla günümüz İstanbul'unu iç içe geçirmiş, biz okurlara sunmuş. Kent için bir şeyler düşünmeye, yazmaya başlayınca ister istemez pencereden sokağa bakıyorsunuz, sokaktan diğerlerine, caddelerden meydanlara çıkıyorsunuz. Muhakkak ki o anki düşünceleriniz belirleyicidir, ama o sokak, o gördükleriniz belli anlamda bir sorgulamaya yol açıyor. Sahi, daha dün bu beton yığını bina yerine ağaçlar vardı burada, kuşlar cıvıldaşırdı üzerinde…
İstanbul gibi kültürler mozaiği, medeniyetler beşiği bir kenti yazar “mavi” olarak nitelemiş. Hazin gerçekler ağır basınca da ister istemez “tereddüt” olmuş. İçinden geçen Boğaz ile yaşamını bir şekilde muhakkak kesiştiren Atilla Birkiye, aslında belki bu tereddüdüyle yazı yazmanın insanı nasıl da rahatlattığını anlatıyor. Bu tereddütte, iki önemli nokta var, aşılması gereken. Birini zaten biz -mümkün değil- aşamayız, yeniden yaşanabilir bir kent olması… Beton ormanından sıyrılmış; havası, suyu temiz, tarihi ve doğal güzellikleri sergilenmiş bir İstanbul tereddüdü. Diğeri ise “Ey, okur, sen de yaz gördüklerini, yaşadıklarını… anlat. Tereddütlü de olsa belli bir coşku, heyecan, umut taşıyor. Hem zaten değil mi ki okurun kafasında şekillenecek. Hem zaten değil mi ki hayal kurarak yaşıyoruz.
İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt, otuz beş yıllık bir yazma serüveni olan bir yazarın en son verimi. Aşkından asla vazgeçemediği İstanbul'unu büyük bir şevkle anlatırken, şair gibi harfleri sihirli sözcüklere dönüştürebilen, romance gibi kendi yaşamöyküsünü merak duygusuyla okuyacağınız bir serüven haline getiren ve hepsini edebiyatın gözbebeği denemede buluşturarak, okuyucuya sayfaları çevirdikçe ağızda bıraktığı tadı çok sevecekleri bir ziyafet sunan bir yazarın yapıtı.
Yalnızca bu yönüyle bile edebiyata gönül verenlerin kayıtsız kalamayacağı bir kitap, elinizdeki. Mavinin bin bir tonunda günden geceye dönen Boğaz görüntüsünde, zamansız öten bir horozun, sıradana yenik düşen bir şehrin, sıkıntı kapısı önünde bekleyişini sürdüren bir hayatın, kalabalığa kafa tutan bir köpeğin, beyaz köpükleriyle süzülüp giden vapurların, motorların yanı sıra martıların yer aldığı bir kitap İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt. Aynı zamanda gözlemlerle, yaşanmışlıklarla, tanıklıklarla İstanbul'un çeşitli semtlerinde şimdi ile geçmişi buluşturan bir deneme İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt. İçinden İstanbul geçen mavi bir şarkı, İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt.
Yukarıdaki alıntıdan yola çıkarsak Atilla Birkiye, hayallerinin İstanbul'uyla günümüz İstanbul'unu iç içe geçirmiş, biz okurlara sunmuş. Kent için bir şeyler düşünmeye, yazmaya başlayınca ister istemez pencereden sokağa bakıyorsunuz, sokaktan diğerlerine, caddelerden meydanlara çıkıyorsunuz. Muhakkak ki o anki düşünceleriniz belirleyicidir, ama o sokak, o gördükleriniz belli anlamda bir sorgulamaya yol açıyor. Sahi, daha dün bu beton yığını bina yerine ağaçlar vardı burada, kuşlar cıvıldaşırdı üzerinde…
İstanbul gibi kültürler mozaiği, medeniyetler beşiği bir kenti yazar “mavi” olarak nitelemiş. Hazin gerçekler ağır basınca da ister istemez “tereddüt” olmuş. İçinden geçen Boğaz ile yaşamını bir şekilde muhakkak kesiştiren Atilla Birkiye, aslında belki bu tereddüdüyle yazı yazmanın insanı nasıl da rahatlattığını anlatıyor. Bu tereddütte, iki önemli nokta var, aşılması gereken. Birini zaten biz -mümkün değil- aşamayız, yeniden yaşanabilir bir kent olması… Beton ormanından sıyrılmış; havası, suyu temiz, tarihi ve doğal güzellikleri sergilenmiş bir İstanbul tereddüdü. Diğeri ise “Ey, okur, sen de yaz gördüklerini, yaşadıklarını… anlat. Tereddütlü de olsa belli bir coşku, heyecan, umut taşıyor. Hem zaten değil mi ki okurun kafasında şekillenecek. Hem zaten değil mi ki hayal kurarak yaşıyoruz.
İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt, otuz beş yıllık bir yazma serüveni olan bir yazarın en son verimi. Aşkından asla vazgeçemediği İstanbul'unu büyük bir şevkle anlatırken, şair gibi harfleri sihirli sözcüklere dönüştürebilen, romance gibi kendi yaşamöyküsünü merak duygusuyla okuyacağınız bir serüven haline getiren ve hepsini edebiyatın gözbebeği denemede buluşturarak, okuyucuya sayfaları çevirdikçe ağızda bıraktığı tadı çok sevecekleri bir ziyafet sunan bir yazarın yapıtı.
Yalnızca bu yönüyle bile edebiyata gönül verenlerin kayıtsız kalamayacağı bir kitap, elinizdeki. Mavinin bin bir tonunda günden geceye dönen Boğaz görüntüsünde, zamansız öten bir horozun, sıradana yenik düşen bir şehrin, sıkıntı kapısı önünde bekleyişini sürdüren bir hayatın, kalabalığa kafa tutan bir köpeğin, beyaz köpükleriyle süzülüp giden vapurların, motorların yanı sıra martıların yer aldığı bir kitap İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt. Aynı zamanda gözlemlerle, yaşanmışlıklarla, tanıklıklarla İstanbul'un çeşitli semtlerinde şimdi ile geçmişi buluşturan bir deneme İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt. İçinden İstanbul geçen mavi bir şarkı, İstanbul'da Mavi Bir Tereddüt.