#smrgKİTABEVİ İstanbulum 54: Bomonti'den Harbiye'ye -
On sekiz yılın ardından bir on yıl da Harbiye'de oturmam bu yüzdendi belki. Bu semtlerin simyasına bir tedirginlik yükü, ürkütücü tozlar, titreten eriyikler karışmıştı sanki. Ürpertiyle beslenen tedirginlik, zihnimi kimi durumlara ve konum alışlara karşı tetikte tutuyor, buna karşılık ruhumun açmazlarına bir bir değiyor, en karanlık kuyuya usulca dokunup orayı ferahlatıyordu. Evimizin penceresinden görülen Fransız Fakirhanesi'nin çanı her saat başı vurduğunda, kendimi bir ortaçağ kasabasında, fantastik bir masalın ortasında hissederdim.
Ürküten, içine çeken ve kışkırtan mekânlarıyla Bomonti'ye dair kurguladığım fantazyanın derinliklerindeki gizem ve karabasanlar, romantik bir başkaldırıyı da temsil ederdi aynı zamanda.
On sekiz yılın ardından bir on yıl da Harbiye'de oturmam bu yüzdendi belki. Bu semtlerin simyasına bir tedirginlik yükü, ürkütücü tozlar, titreten eriyikler karışmıştı sanki. Ürpertiyle beslenen tedirginlik, zihnimi kimi durumlara ve konum alışlara karşı tetikte tutuyor, buna karşılık ruhumun açmazlarına bir bir değiyor, en karanlık kuyuya usulca dokunup orayı ferahlatıyordu. Evimizin penceresinden görülen Fransız Fakirhanesi'nin çanı her saat başı vurduğunda, kendimi bir ortaçağ kasabasında, fantastik bir masalın ortasında hissederdim.
Ürküten, içine çeken ve kışkırtan mekânlarıyla Bomonti'ye dair kurguladığım fantazyanın derinliklerindeki gizem ve karabasanlar, romantik bir başkaldırıyı da temsil ederdi aynı zamanda.