Bekçisinden tulumbacısına, hamalından muhtarına, alafranga gece eğlenceleri düzenleyen Peralı zengin sarraftan, alaturka kıyafetinden vazgeçmek istemeyen mütevazı Levantene, falcı Kokona Elenko'dan Abdülhamid'in muskacısı Ebulhüda'ya kadar, çeşit çeşit İstanbul tiplemesi...
İstanbul'un eşsiz panoramasının 19. yüzyıl sonundaki hali, Yalova, Adalar, banliyöler, Boğaziçi'nden manzaralar, kentin iklimi, ışığı ve kelimelerle tarifi zor sümbüli havası...
Farklı milletlerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin yaşamları, inançları, bayramları, karnavalları, umutları, korkuları...
Bertrand Bareilles'in hem yaşanmış olayların canlılığını, anekdotların sevimli sürükleyiciliğini, hem de kent panoramasını betimlemekteki ustalığı iç içe geçiren anlatımı bizi 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı İstanbul'unda bir geziye çıkarıyor.
Ama herhangi bir seyyahın, bir gözlemcinin yansız bakışı değil söz konusu olan. 20. yüzyılda dünyayı kana ve ateşe boğan ilk büyük hesaplaşmanın, 1. Cihan Harbi'nin taraflarından biri olarak kaleme sarılmış, Batı'nın oryantalist ve emperyalist bakışını kimi zaman her sözcüğünde hissettiren, taraflı bir tanıklık bu. Ama tam da bu açıdan günümüzün kimi bakışlarına, kimi tavır alışlarına da ilginç bir ışık tutuyor, deyim yerindeyse bugünün satır aralarının daha net okunmasına yardımcı oluyor sanki.
Bekçisinden tulumbacısına, hamalından muhtarına, alafranga gece eğlenceleri düzenleyen Peralı zengin sarraftan, alaturka kıyafetinden vazgeçmek istemeyen mütevazı Levantene, falcı Kokona Elenko'dan Abdülhamid'in muskacısı Ebulhüda'ya kadar, çeşit çeşit İstanbul tiplemesi...
İstanbul'un eşsiz panoramasının 19. yüzyıl sonundaki hali, Yalova, Adalar, banliyöler, Boğaziçi'nden manzaralar, kentin iklimi, ışığı ve kelimelerle tarifi zor sümbüli havası...
Farklı milletlerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin yaşamları, inançları, bayramları, karnavalları, umutları, korkuları...
Bertrand Bareilles'in hem yaşanmış olayların canlılığını, anekdotların sevimli sürükleyiciliğini, hem de kent panoramasını betimlemekteki ustalığı iç içe geçiren anlatımı bizi 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı İstanbul'unda bir geziye çıkarıyor.
Ama herhangi bir seyyahın, bir gözlemcinin yansız bakışı değil söz konusu olan. 20. yüzyılda dünyayı kana ve ateşe boğan ilk büyük hesaplaşmanın, 1. Cihan Harbi'nin taraflarından biri olarak kaleme sarılmış, Batı'nın oryantalist ve emperyalist bakışını kimi zaman her sözcüğünde hissettiren, taraflı bir tanıklık bu. Ama tam da bu açıdan günümüzün kimi bakışlarına, kimi tavır alışlarına da ilginç bir ışık tutuyor, deyim yerindeyse bugünün satır aralarının daha net okunmasına yardımcı oluyor sanki.