15. ve 16. yüzyıldan günümüze Türk evi geleneğinin en sıradışı örneklerinin vücut bulduğu İstanbul, yakın zamana kadar koruduğu ahşap konut dokusunu ve buna paralel gelişen yaşama kültürünü bugün yitirmiş görünüyor. Bu geleneğin örneklerini eşsiz fotoğraf kareleriyle ölümsüzleşti-ren kitap, bu tipolojiyi ve ortaya çıkardığı konut dokusunu gelecek kuşaklara aktaracak önemli bir belgeleme çalışması olarak dikkat çekiyor.
YEM Yayın'ın hazırladığı kitap, iki ana bölüme ayrılıyor. Birinci kısım ahşap konut yapımının tarihçesinden Türk evi kavramını mimari ve yapım tekniği açısından anlatıyor. Ardından da bu geleneğin günümüze kadar gelebilmiş seç-kin örneklerini planlar, resimler, gravürler ve fotoğraflar eşliğinde sunuyor. İkinci kısım ise Reha Günay tarafından 1960 yılından günümüze kadar farklı tarihlerde çekilmiş 4.000'e yakın fotoğraf arasından seçilen 200'ü aşkın siyah-beyaz fotoğrafla İstanbul konut dokusunun izini semt semt sürmeye çalışıyor.
İstanbul'un Kaybolan Ahşap Konutları, yalnızca bir yapı tipolojisi ya da yapım tekniğinin anlatımının ötesinde, bir dönemin ev yaşantısı ve sosyal ilişkileri hakkında da fikir veren, ayrıca “zamanın değişimini ve toplumun, ekonomi-nin, teknolojinin, kentleşmenin nereden nereye gittiğini gös-teren bir belgeleme çalışması olmayı amaçlıyor.
Prof. Dr. Reha Günay kitapta yer verdiği fotoğrafları şöyle anlatıyor: Fotoğrafları hazırlarken ve seçerken evleri çevre-leriyle beraber vermeye çalıştım. Bazen henüz yapılaşmamış ağaçlı yan parselle, bazen telefon ve elektrik direkleri ve telleriyle, pencerelerden uzanan soba boruları ve altına takı-lan is toplayıcı konserve kutularıyla, bunların bağlantı telle-riyle, ahşap ev kaplamalarındaki çürümüş bir parçayı çıkarıp kendine yuva kurmuş karga ve güvercinleriyle, içinden otlar sarkan küçücük serçe yuvalarıyla daha sonraları çatılara konulan televizyon antenleriyle…
Bütün bunlar o zamanki ev yaşantısının bir parçası olarak tarihe geçecek belgelerdir. Zaman zaman yıkılmış, bozulmuş ev resimleri de göre-ceksiniz. Yıkık evler yapım yöntemi hakkında bize önemli bilgiler verdiğinden benim çok beğendiklerim arasındadır. Ayrıca bozulan daha doğrusu apartmanlaşan bir çevre içinde kalan tek tük evler de o mahallenin eski dokusu hakkında bize bilgi verdiği gibi zamanın değişimini ve toplumun, ekonominin, teknolojinin, kentleşmenin nereden nereye gittiğini gösteren belgelerdir. İster ders alırsınız, ister ‘Deği-şim esastır başka türlüsü olamazdı' der geçersiniz.
15. ve 16. yüzyıldan günümüze Türk evi geleneğinin en sıradışı örneklerinin vücut bulduğu İstanbul, yakın zamana kadar koruduğu ahşap konut dokusunu ve buna paralel gelişen yaşama kültürünü bugün yitirmiş görünüyor. Bu geleneğin örneklerini eşsiz fotoğraf kareleriyle ölümsüzleşti-ren kitap, bu tipolojiyi ve ortaya çıkardığı konut dokusunu gelecek kuşaklara aktaracak önemli bir belgeleme çalışması olarak dikkat çekiyor.
YEM Yayın'ın hazırladığı kitap, iki ana bölüme ayrılıyor. Birinci kısım ahşap konut yapımının tarihçesinden Türk evi kavramını mimari ve yapım tekniği açısından anlatıyor. Ardından da bu geleneğin günümüze kadar gelebilmiş seç-kin örneklerini planlar, resimler, gravürler ve fotoğraflar eşliğinde sunuyor. İkinci kısım ise Reha Günay tarafından 1960 yılından günümüze kadar farklı tarihlerde çekilmiş 4.000'e yakın fotoğraf arasından seçilen 200'ü aşkın siyah-beyaz fotoğrafla İstanbul konut dokusunun izini semt semt sürmeye çalışıyor.
İstanbul'un Kaybolan Ahşap Konutları, yalnızca bir yapı tipolojisi ya da yapım tekniğinin anlatımının ötesinde, bir dönemin ev yaşantısı ve sosyal ilişkileri hakkında da fikir veren, ayrıca “zamanın değişimini ve toplumun, ekonomi-nin, teknolojinin, kentleşmenin nereden nereye gittiğini gös-teren bir belgeleme çalışması olmayı amaçlıyor.
Prof. Dr. Reha Günay kitapta yer verdiği fotoğrafları şöyle anlatıyor: Fotoğrafları hazırlarken ve seçerken evleri çevre-leriyle beraber vermeye çalıştım. Bazen henüz yapılaşmamış ağaçlı yan parselle, bazen telefon ve elektrik direkleri ve telleriyle, pencerelerden uzanan soba boruları ve altına takı-lan is toplayıcı konserve kutularıyla, bunların bağlantı telle-riyle, ahşap ev kaplamalarındaki çürümüş bir parçayı çıkarıp kendine yuva kurmuş karga ve güvercinleriyle, içinden otlar sarkan küçücük serçe yuvalarıyla daha sonraları çatılara konulan televizyon antenleriyle…
Bütün bunlar o zamanki ev yaşantısının bir parçası olarak tarihe geçecek belgelerdir. Zaman zaman yıkılmış, bozulmuş ev resimleri de göre-ceksiniz. Yıkık evler yapım yöntemi hakkında bize önemli bilgiler verdiğinden benim çok beğendiklerim arasındadır. Ayrıca bozulan daha doğrusu apartmanlaşan bir çevre içinde kalan tek tük evler de o mahallenin eski dokusu hakkında bize bilgi verdiği gibi zamanın değişimini ve toplumun, ekonominin, teknolojinin, kentleşmenin nereden nereye gittiğini gösteren belgelerdir. İster ders alırsınız, ister ‘Deği-şim esastır başka türlüsü olamazdı' der geçersiniz.