Malum olduğu üzere İstanbul şehrinin teessüsüne, bu şehrin eski zamanlarda defaat ile muhasara edildiğine ve birkaç defa muvakkaten zapt edilmiş olduğuna ve nihayet İkinci Sultan Mehmed Han Hazretleri tarafından kat'i surette zapt ve feth olunduğuna dair gerek Müslümanlar ve gerek muhtelif gayri müslimler tarafından birçok mufassal eserler yazılmıştır. Bu tarihi eserler, bir hayli malumatı ve bir kısım da ihtilafatı muhtevi bulunmaktadır.
Binaenaleyh biz bu hususlara dair mufassalca malumat vermeyeceğiz. Belki bizim burada maksadımız, İstanbul'un müteaddit muhasaralarına ve son zapt ve fethine dair kısaca bilgi vermektir. Ve bu vesileyle necip, kahraman milletimizin idrak etmiş olduğu beş yüzüncü fetih sene-i devriyesini tes'id ve tebrik etmektir. Ve yine bu vesile ile Hak Teala Hazretlerinin mazhar olduğumuz eltaf-ı Sübhaniyesini bir lisan-ı ubudiyetle yad ederek secde-i şükrana kapanmakla muvazzaf bulunduğumuzu muhterem dindaşlarımıza arz eylemektir.
Evet.. Milletimizin ruhundaki şehameti gösteren İstanbul'un fethi, pek muazzam tarihi bir hadisedir, her veçhile medh ve iftihara layık olan bu hadise, biz İslam Türk milleti için Cenab-ı Hakk'ın bir büyük ihsanıdır. Artık bizlere layık olan odur ki, bu ihsan-ı ilahiyi daima düşünelim, fıtratımızdaki İslam terbiyesini, İslam birliğini, Türk besaletini daima muhafaza edelim, hayatımızın kıymetli günlerini boş yere zayi etmeyelim.
Daima Allah Teala Hazretlerinin mübarek rızasını isticlaba çalışalım, bütün milletlere imtisal numunesi olacak yüksek bir seciye ile mukaddes diyanetle ittisafı bir ganimet bilelim, daima yurdumuzun yükselmesini temine gayret edelim. Nail olduğumuz nimetlerin, nusretlerin şükran vecibesini ancak bu suretle yerine getirebilmiş oluruz.
Nitekim Feth-i Celil-i Kostantiniye ünvanlı eserde de yazılı olduğu üzere vaktiyle Müslümanlar Fatih Sultan Muhammed Han'ın İstanbul'u fethetmiş olduğu güne "Yevm-i Kudüm", "Yevm-i Feth-i Celil" adını verirlerdi. Her sene o gün geldikçe şehitlerin, gazilerin ruhları için hayrat ve hasenat icrasına, Kur'an-ı Kerim tilavetine muvazebet ederlerdi…
Malum olduğu üzere İstanbul şehrinin teessüsüne, bu şehrin eski zamanlarda defaat ile muhasara edildiğine ve birkaç defa muvakkaten zapt edilmiş olduğuna ve nihayet İkinci Sultan Mehmed Han Hazretleri tarafından kat'i surette zapt ve feth olunduğuna dair gerek Müslümanlar ve gerek muhtelif gayri müslimler tarafından birçok mufassal eserler yazılmıştır. Bu tarihi eserler, bir hayli malumatı ve bir kısım da ihtilafatı muhtevi bulunmaktadır.
Binaenaleyh biz bu hususlara dair mufassalca malumat vermeyeceğiz. Belki bizim burada maksadımız, İstanbul'un müteaddit muhasaralarına ve son zapt ve fethine dair kısaca bilgi vermektir. Ve bu vesileyle necip, kahraman milletimizin idrak etmiş olduğu beş yüzüncü fetih sene-i devriyesini tes'id ve tebrik etmektir. Ve yine bu vesile ile Hak Teala Hazretlerinin mazhar olduğumuz eltaf-ı Sübhaniyesini bir lisan-ı ubudiyetle yad ederek secde-i şükrana kapanmakla muvazzaf bulunduğumuzu muhterem dindaşlarımıza arz eylemektir.
Evet.. Milletimizin ruhundaki şehameti gösteren İstanbul'un fethi, pek muazzam tarihi bir hadisedir, her veçhile medh ve iftihara layık olan bu hadise, biz İslam Türk milleti için Cenab-ı Hakk'ın bir büyük ihsanıdır. Artık bizlere layık olan odur ki, bu ihsan-ı ilahiyi daima düşünelim, fıtratımızdaki İslam terbiyesini, İslam birliğini, Türk besaletini daima muhafaza edelim, hayatımızın kıymetli günlerini boş yere zayi etmeyelim.
Daima Allah Teala Hazretlerinin mübarek rızasını isticlaba çalışalım, bütün milletlere imtisal numunesi olacak yüksek bir seciye ile mukaddes diyanetle ittisafı bir ganimet bilelim, daima yurdumuzun yükselmesini temine gayret edelim. Nail olduğumuz nimetlerin, nusretlerin şükran vecibesini ancak bu suretle yerine getirebilmiş oluruz.
Nitekim Feth-i Celil-i Kostantiniye ünvanlı eserde de yazılı olduğu üzere vaktiyle Müslümanlar Fatih Sultan Muhammed Han'ın İstanbul'u fethetmiş olduğu güne "Yevm-i Kudüm", "Yevm-i Feth-i Celil" adını verirlerdi. Her sene o gün geldikçe şehitlerin, gazilerin ruhları için hayrat ve hasenat icrasına, Kur'an-ı Kerim tilavetine muvazebet ederlerdi…