#smrgSAHAF İsyanbul : Direniş Öyküleri - 2013
Kucaklayanlara bakarsak, Gezi'nin ne olduğunu iyi anladığını düşünenler bile gizli gizli lider/liderler ya da yönetici akıl aramaktadır. Yani "Bu şahane kitleyi kazananın sırtı yere gelmeyecektir". Oysa Gezi Parkı'nda 20 gün yaşamış bir genç arkadaşın söylediği çarpıcıdır: "Kimse burayı yönetmeye kalkmasın, yönetilemez. Yapılması gereken kendi yönetim biçimlerinde Gezi'yi örnek almaktır. Gezi'de yaratılan ütopya, aslında bizlerin nasıl bir ülke istediğinin bir modellemesidir. Bu model içerisinde birlikte yaşama, ekonomi, tarım, ekoloji, sağlık, kültür, sanat, spor politikaları mevcuttur. Gezinin hukuku ise evrensel ahlaktır".
Reddedenlere bakarsak, her ne kadar Gezi'yi marjinalleştirmeye çalışsalar, Gezi'nin komplo teorilerinin bir ürünü olduğunu iddia etseler, "hükümete darbe yapmak isteyen uluslararası destekli projelerin küçük ve aşırı sol grupları kullanarak karışıklık çıkarması" gibi bahanelere sığınsalar da bu kalkışma rüzgârının etkisinden kurtulamayacaklar. Öncelikle genç nesil için bir merak hatta cazibe konusu olmuştur. Gezi'nin alt üst ettiği günlük dil, mizah, eylem yapış tarzı, siyasete bakış, kuşkusuz ki reddeden kesimin gençlerinin de toplumsal muhalefet dilini değiştirecektir. Ruhunu reddetseler de üsluba yansımasından kurtuluş yoktur.
12 yıldır mükemmel bir iletişim aklı ile yönetilen iktidarın, Gezi sonrası iletişim dilinin eskimesi, gündem oluşturma güçlüğü çekmeye başlaması, reddettiği, küçümsediği, marjinalleştirmeye çalıştığı Gezi'yi ilgili ilgisiz her türlü ortamda dile getirmesi, bir türlü unutamaması, unutturmaması göz önüne alındığında şu cümle kesinlikle kurulabilir:
Evet, Gezi görevini layıkıyla yerine getirmiştir.
Gezi bir devrim midir, evet devrimdir. Ama beyinlerde gerçekleşmiştir. Bunun yansımaları 21. Yüzyılın siyaset yapma tarzına ve toplumsal muhalefet tarzına damga vuracaktır.
Kaybettiğimiz 5 can ve güzel gözlerin anısına saygı ve böyle bir muhalif ruhun varlığını bize gösterenlere sevgiyle...
-Melda Onur-
Kucaklayanlara bakarsak, Gezi'nin ne olduğunu iyi anladığını düşünenler bile gizli gizli lider/liderler ya da yönetici akıl aramaktadır. Yani "Bu şahane kitleyi kazananın sırtı yere gelmeyecektir". Oysa Gezi Parkı'nda 20 gün yaşamış bir genç arkadaşın söylediği çarpıcıdır: "Kimse burayı yönetmeye kalkmasın, yönetilemez. Yapılması gereken kendi yönetim biçimlerinde Gezi'yi örnek almaktır. Gezi'de yaratılan ütopya, aslında bizlerin nasıl bir ülke istediğinin bir modellemesidir. Bu model içerisinde birlikte yaşama, ekonomi, tarım, ekoloji, sağlık, kültür, sanat, spor politikaları mevcuttur. Gezinin hukuku ise evrensel ahlaktır".
Reddedenlere bakarsak, her ne kadar Gezi'yi marjinalleştirmeye çalışsalar, Gezi'nin komplo teorilerinin bir ürünü olduğunu iddia etseler, "hükümete darbe yapmak isteyen uluslararası destekli projelerin küçük ve aşırı sol grupları kullanarak karışıklık çıkarması" gibi bahanelere sığınsalar da bu kalkışma rüzgârının etkisinden kurtulamayacaklar. Öncelikle genç nesil için bir merak hatta cazibe konusu olmuştur. Gezi'nin alt üst ettiği günlük dil, mizah, eylem yapış tarzı, siyasete bakış, kuşkusuz ki reddeden kesimin gençlerinin de toplumsal muhalefet dilini değiştirecektir. Ruhunu reddetseler de üsluba yansımasından kurtuluş yoktur.
12 yıldır mükemmel bir iletişim aklı ile yönetilen iktidarın, Gezi sonrası iletişim dilinin eskimesi, gündem oluşturma güçlüğü çekmeye başlaması, reddettiği, küçümsediği, marjinalleştirmeye çalıştığı Gezi'yi ilgili ilgisiz her türlü ortamda dile getirmesi, bir türlü unutamaması, unutturmaması göz önüne alındığında şu cümle kesinlikle kurulabilir:
Evet, Gezi görevini layıkıyla yerine getirmiştir.
Gezi bir devrim midir, evet devrimdir. Ama beyinlerde gerçekleşmiştir. Bunun yansımaları 21. Yüzyılın siyaset yapma tarzına ve toplumsal muhalefet tarzına damga vuracaktır.
Kaybettiğimiz 5 can ve güzel gözlerin anısına saygı ve böyle bir muhalif ruhun varlığını bize gösterenlere sevgiyle...
-Melda Onur-