Yumuşak kanarya otlarının, küçük dikenli çalıların arasından geçerek evin ön yüzündeki kanatlı pencereleri yokladım, sımsıkı kapalıydılar; içeriden daha güçlü bir karanlığın soluğu duyuluyordu. Böyle bir sessizliğin ortasında bağırmak ya da pencereye taş atmak çok çirkin bir şeydi. Ama ayışığında sessizce, yalnız başına, gizliden gizliye beklemek daha da çirkindi. Çiyle örtülü toprağın üzerinde biraz yürüdüm; evin duvarından sıyrılan ince, lâcivert gölgem gizlice ardımdan geliyordu. Evin yan yüzü de tepeden tırnağa karanlıktı, çevresini dişbudak fidanlarıyla, genç mürver ağaçları almıştı, pencereler açık olsa bile uzanılacak gibi değildi. Bu oluruna bırakılmış otların boylarına bakarak kaç yıldır kuzeye gelmediğimi çıkarmaya çalıştım; altı yıl olmalıydı. (Kitaptan)
Yumuşak kanarya otlarının, küçük dikenli çalıların arasından geçerek evin ön yüzündeki kanatlı pencereleri yokladım, sımsıkı kapalıydılar; içeriden daha güçlü bir karanlığın soluğu duyuluyordu. Böyle bir sessizliğin ortasında bağırmak ya da pencereye taş atmak çok çirkin bir şeydi. Ama ayışığında sessizce, yalnız başına, gizliden gizliye beklemek daha da çirkindi. Çiyle örtülü toprağın üzerinde biraz yürüdüm; evin duvarından sıyrılan ince, lâcivert gölgem gizlice ardımdan geliyordu. Evin yan yüzü de tepeden tırnağa karanlıktı, çevresini dişbudak fidanlarıyla, genç mürver ağaçları almıştı, pencereler açık olsa bile uzanılacak gibi değildi. Bu oluruna bırakılmış otların boylarına bakarak kaç yıldır kuzeye gelmediğimi çıkarmaya çalıştım; altı yıl olmalıydı. (Kitaptan)