#smrgSAHAF Kadın ve Mekan: Tutsaklık mı ? - Sultanlık mı ? -
Kadınların mekânlarda nasıl gezindiklerine, ne tür roller ve işlevler üstlendiklerine, mekânlarda kurdukları ilişkilerle mekânları nasıl anlamlandırdıklarına, varoluş biçimleriyle mekânların nasıl bütünleştiğine bakmak istedik. Kadınların, iktidar odakları tarafından yazılmış senaryolarda tanımlanmış rolleri oynarken, bu rolleri nasıl yeniden yorumlayıp yıldızlaştıklarını, sınırlılıkları nasıl sınırsızlıklara dönüştürdüklerini, yoksunluklardan nasıl zengin hayat parçacıkları ürettiklerinin ipuçlarını aramak üzere yola çıktık. Karşı çıkmadan, haykırmadan, başkaldırmadan sınırları esneterek kendilerine nasıl hareket alanları açtıklarını, kendilerini mekânlarda çeşitli biçimlerde konumlandırarak benliklerini nasıl yeniden tanımladıklarını, mekânların da bu serüvende, toplumun kadına bakışı ile kadının kendine bakışı ve yaşantısı arasında nasıl bir aracı olduğunu ele almayı hedefledik...”
Kadın ve Mekân, Yoktan Var Eden Kadınlar, Mekânların Sınırladığı Kadınlar ve Kadın Hallerinden Yansımalar olarak şekillenen üç ana başlık altında her biri alanında öne çıkmış yazarların aydınlatıcı makaleleriyle irdeliyor. Kadın ve mekân etkileşiminin ne kadar farklı ve renkli boyutları olabileceğini sergileyerek ufkumuzu genişletirken mekânsal öğeleri değerlendirme yetimize çok değişik bir bakış açısı kazandırıyor. Kitaba başlarken değerli mimar-yazar Aydın Boysan'ın zihin açıcı aforizmalarla dolu önsözü bizi, ‘hanımlar konusu'na ısındırıyor; ardından mimarlık tarihinin Türkiye'deki öncüsü Doğan Kuban'ın giriş yazısı konunun derinliklerine ilk adımlarımızı atmamızı sağlıyor.
Kadınların mekânlarda nasıl gezindiklerine, ne tür roller ve işlevler üstlendiklerine, mekânlarda kurdukları ilişkilerle mekânları nasıl anlamlandırdıklarına, varoluş biçimleriyle mekânların nasıl bütünleştiğine bakmak istedik. Kadınların, iktidar odakları tarafından yazılmış senaryolarda tanımlanmış rolleri oynarken, bu rolleri nasıl yeniden yorumlayıp yıldızlaştıklarını, sınırlılıkları nasıl sınırsızlıklara dönüştürdüklerini, yoksunluklardan nasıl zengin hayat parçacıkları ürettiklerinin ipuçlarını aramak üzere yola çıktık. Karşı çıkmadan, haykırmadan, başkaldırmadan sınırları esneterek kendilerine nasıl hareket alanları açtıklarını, kendilerini mekânlarda çeşitli biçimlerde konumlandırarak benliklerini nasıl yeniden tanımladıklarını, mekânların da bu serüvende, toplumun kadına bakışı ile kadının kendine bakışı ve yaşantısı arasında nasıl bir aracı olduğunu ele almayı hedefledik...”
Kadın ve Mekân, Yoktan Var Eden Kadınlar, Mekânların Sınırladığı Kadınlar ve Kadın Hallerinden Yansımalar olarak şekillenen üç ana başlık altında her biri alanında öne çıkmış yazarların aydınlatıcı makaleleriyle irdeliyor. Kadın ve mekân etkileşiminin ne kadar farklı ve renkli boyutları olabileceğini sergileyerek ufkumuzu genişletirken mekânsal öğeleri değerlendirme yetimize çok değişik bir bakış açısı kazandırıyor. Kitaba başlarken değerli mimar-yazar Aydın Boysan'ın zihin açıcı aforizmalarla dolu önsözü bizi, ‘hanımlar konusu'na ısındırıyor; ardından mimarlık tarihinin Türkiye'deki öncüsü Doğan Kuban'ın giriş yazısı konunun derinliklerine ilk adımlarımızı atmamızı sağlıyor.