#smrgKİTABEVİ Kahraman Doğa İnsana Karşı - 2024
Yalnızca sağlığını değil, insanoğlu elindeki diğer değerlerini de kaybetmeden önemlerini anlayamıyor, aklı başına gelmiyor, nelere sahip olduğunu bilemiyor. Depremde evimiz yıkılıyor, değerini anlıyoruz; savaşta en yakınlarımızı yitiriyoruz, ne kadar değerli olduklarını hatırlıyoruz; işimizi kaybediyoruz, çalışmanın yalnızca bir kazanç kapısı değil yaşamımızın bir parçası olduğunu fark ediyoruz.
Peki, insanoğlunun sahip olduğu en değerli, hiç vazgeçilemez olan şey nedir?
Eminim, büyük çoğunluk bu soruya, canıdır, malıdır, ailesidir, işidir, sağlığıdır gibi yanıtlar verecektir. Çünkü insanoğlu “ben” merkezli, yalnızca kendisinin sahip olduklarının farkında; onları yitirmek istemiyor. Böyle olunca, asıl büyük çerçeveyi, sahip olduğu en değerli şeyi göremiyor; onsuz yaşayamayacağının farkında değil.
O şey, üzerinde yaşadığımız Dünyadır; soluduğumuz havadır; içtiğimiz sudur; bir parçası oluğumuz ve keyif aldığımız doğadır. Doğa bozulursa, tahrip edilirse, Dünya yaşanamaz bir küre haline gelirse, insanoğlu yok olur. Ama insanoğlu yok olursa, Dünya dönmeye devam edecektir; hatta daha mutlu bir şekilde. Çünkü Dünya insanoğlunun zulmünden çok çekiyor; ormanları yandıkça, suları kirlendikçe, okyanusları çöplüğe dönüştükçe, buzulları eridikçe, atmosferi yok oldukça, toprağının altı üstüne geldikçe çok canı yanıyor. Doğa, bu bozulmaları düzeltebilmek için kahramanca çabalıyor; insanoğlu ile mücadele ediyor. Ama insanoğlu o kadar vurdumduymaz, o kadar bencil, o kadar acımasız, geleceği görmekten, yaklaşan kıyameti sezebilmekten o kadar aciz ki, doğa giderek daha fazla tahrip ediliyor, kirleniyor, barındırdığı canlıları, güzelliklerini kaybediyor; bu duruma karşı koymakta zorlanıyor. Kendi başına bırakılsa kendini toparlayacak, tahrip olan kısımlarını onaracak, fakat insanoğlu ona bu şansı vermiyor,..” -Önsözden.
Yalnızca sağlığını değil, insanoğlu elindeki diğer değerlerini de kaybetmeden önemlerini anlayamıyor, aklı başına gelmiyor, nelere sahip olduğunu bilemiyor. Depremde evimiz yıkılıyor, değerini anlıyoruz; savaşta en yakınlarımızı yitiriyoruz, ne kadar değerli olduklarını hatırlıyoruz; işimizi kaybediyoruz, çalışmanın yalnızca bir kazanç kapısı değil yaşamımızın bir parçası olduğunu fark ediyoruz.
Peki, insanoğlunun sahip olduğu en değerli, hiç vazgeçilemez olan şey nedir?
Eminim, büyük çoğunluk bu soruya, canıdır, malıdır, ailesidir, işidir, sağlığıdır gibi yanıtlar verecektir. Çünkü insanoğlu “ben” merkezli, yalnızca kendisinin sahip olduklarının farkında; onları yitirmek istemiyor. Böyle olunca, asıl büyük çerçeveyi, sahip olduğu en değerli şeyi göremiyor; onsuz yaşayamayacağının farkında değil.
O şey, üzerinde yaşadığımız Dünyadır; soluduğumuz havadır; içtiğimiz sudur; bir parçası oluğumuz ve keyif aldığımız doğadır. Doğa bozulursa, tahrip edilirse, Dünya yaşanamaz bir küre haline gelirse, insanoğlu yok olur. Ama insanoğlu yok olursa, Dünya dönmeye devam edecektir; hatta daha mutlu bir şekilde. Çünkü Dünya insanoğlunun zulmünden çok çekiyor; ormanları yandıkça, suları kirlendikçe, okyanusları çöplüğe dönüştükçe, buzulları eridikçe, atmosferi yok oldukça, toprağının altı üstüne geldikçe çok canı yanıyor. Doğa, bu bozulmaları düzeltebilmek için kahramanca çabalıyor; insanoğlu ile mücadele ediyor. Ama insanoğlu o kadar vurdumduymaz, o kadar bencil, o kadar acımasız, geleceği görmekten, yaklaşan kıyameti sezebilmekten o kadar aciz ki, doğa giderek daha fazla tahrip ediliyor, kirleniyor, barındırdığı canlıları, güzelliklerini kaybediyor; bu duruma karşı koymakta zorlanıyor. Kendi başına bırakılsa kendini toparlayacak, tahrip olan kısımlarını onaracak, fakat insanoğlu ona bu şansı vermiyor,..” -Önsözden.