Şunu hemen ifade edeyim: İlhami Algör, ilk kitabı Müzeyyen...'de ve ikinci kitabı Albayım...'da dile öyle meftun ki, onu en çapkın, en kıvrak, en konuşulur, en akıcı haline öylesine sokmak istiyor ve başarıyor ki, arada, romanlarının kurgusunu ihmal edebiliyor. Ama bunun çok da önemi yok. Barthes, Proust için şöyle demez mi: "Canım sıkıldığında açıyorum rastgele bir sayfa, okuyorum".
Açın İlhami'nin kitaplarından bir sayfa: "Oh! dünya varmış," diyecek, neşeleneceksiniz. Ama isterseniz hüzünlene de bilirsiniz. Demek istediğim edebî demokrattır İlhami Algör, seçenek sunar. Bu mizacı ile ilgilidir. Her şeye mesafelidir. Kendine dahi.
Kalfa ile Kıralıça'da ise, "üfür üfür ipe diz" tekniğini kullanmıştır. Kitap ne mi anlatıyor? İpten ne alacağınıza bağlı...
Şunu hemen ifade edeyim: İlhami Algör, ilk kitabı Müzeyyen...'de ve ikinci kitabı Albayım...'da dile öyle meftun ki, onu en çapkın, en kıvrak, en konuşulur, en akıcı haline öylesine sokmak istiyor ve başarıyor ki, arada, romanlarının kurgusunu ihmal edebiliyor. Ama bunun çok da önemi yok. Barthes, Proust için şöyle demez mi: "Canım sıkıldığında açıyorum rastgele bir sayfa, okuyorum".
Açın İlhami'nin kitaplarından bir sayfa: "Oh! dünya varmış," diyecek, neşeleneceksiniz. Ama isterseniz hüzünlene de bilirsiniz. Demek istediğim edebî demokrattır İlhami Algör, seçenek sunar. Bu mizacı ile ilgilidir. Her şeye mesafelidir. Kendine dahi.
Kalfa ile Kıralıça'da ise, "üfür üfür ipe diz" tekniğini kullanmıştır. Kitap ne mi anlatıyor? İpten ne alacağınıza bağlı...