Personel yönetimi alanını “çalışanları güdülemenin bilgisi”ne ya da “personelin beyninde gömülü bilgi ve yeteneği çekip çıkarmanın becerisi”ne erişmeyi sağlayan bir inceleme alanı olarak görmek mümkün. Mümkün olmaktan çok, bu “yöneten cephesi”nden bakış en yaygın olanı... Ve öylesine etkili ki, günümüzde alanın adını dahi değiştirdi; personel yönetimine artık “insan sermayesi yönetimi” deniyor. Bu bakış kamu için özgün bir yaklaşım geliştirmeyi gereksiz görür. Şirketlerde ne yapılıyorsa, kamu kurumlarında da aynı yöntemlerin geçerli kılınmasını önerir. Akademik dünyada “ideolojisi” bu kadar açıkta duran bir başka alan bulmak zordur.
Kamu personel sistemi ve yönetimi konusunun, “güdüleme” ile “beyindekini emme” zanaatlarını öğrenmeyle bir ilgisi yoktur. Modern devletin bir buçuk yüzyıllık deneyimi gösteriyor ki, kamu personel sistemi ve yönetimi, her şeyden çok bir “devlet sorunu”dur. Türkiye'nin son elli yıllık deneyimi de gösteriyor ki, kamu personeli sistemi ve yönetimi yalnızca ulusal-iç dünyayla değil, aynı zamanda dünyanın düzeniyle de bağlantılı bir sorundur.
Kamu Personeli: Sistem ve Yönetim, Türkiye'de kamu personel sistemini ve yönetimini tarihsel gelişimi içinde güncel liberal reformlarla birlikte değerlendirerek üç temel tercihi ve bunların mekanizmalarını irdeliyor. Liyakat sistemi mi, kayırmacılık sistemi mi? Kariyer düzeni mi, kadro düzeni mi? Sosyal ücret mi, eşit işe eşit ücret mi? Modern devlet tarihinde ve Türkiye'de yüz elli yıldır işleyen bu tercihler, kamu yönetiminden ne beklendiğine bağlı olarak değişiyor: Genel kamu yararı mı, piyasa çıkarı mı? Eşitlik mi, serbestlik mi? Bağımsızlık mı, eklemlenme mi?