Yönetenlerin arzı endam ettiği kırmızı halıyı kaygan zemine çeviren mizah, iktidara kafa tutanlara da ilaç gibi gelir. Yürüyüşler, film gösterimleri, sokaklar yasaklanır; kamusal alandan sürülen ötekiler mizahın kamusal alanında buluşur. Velhasıl, mizahsız yaşanmaz!
Peki, hegemonik olandan hiç mi etkilenmez mizah? Mesela, cinsiyetçi ve heteronormatif stereotipleri kullanmaz mı? Kadınları ve LGBTİ'leri dışarıda bırakan espri, mizah olabilir mi?
Mizah aynı zamanda çok kuvvetli bir araçtır da. Bir anda değiştiriverir gökyüzünün rengini. Yarattığı ufacık bir gülümseme ile bir anda taşır başka başka alemlere. Gullüm de böyle değil midir zaten? En çıkışsız görünen anda, en ama en çaresiz hissedilen zamanda atılan şen bir kahkaha, afilli bir madikoli… Bu sayıda peşine düştüğümüz soru da bu: Heteronormatif toplumun kara mizahını gökkuşağı renkleriyle boyamak mümkün müdür?
Karşısına geçip alay edilerek gülünen olmak yerine hep beraber gülsek daha iyi olmaz mı?
Peki ya transların deneyimlerinden yola çıkarak hazırladıkları Cadının Bohçası, Küründen Kabare ve daha niceleri ana akım mizahın neresine düşer? Mizahın da mizahçıların da kendi içinde gizli ya da açık bir hiyerarşisi mi var? Bizim kabarelerimiz, bohçalarımız her yerde açılsa hep beraber daha güzel gülmez miyiz?
Yanıtlarınız ne olursa olsun, mizah her yerde… Arkadaş Zekai Özger'in vurulan yusufçuğunda (Orman), Ankara'da kalbi kırılan dönmelerin hesabını soran bir duvar yazısında, "Yürütmezlerse, dağılırız! Bütün sokaklara dağılırız!" diyen yasaklı Onur Yürüyüşü'nde…
Mizah dosyamızda karikatür dergilerinin kapaklarından, sinemaya; tiyatrodan sosyal medyaya her alanda gullüm'ün izini sürdük.
Umut Erdem, "Zalimin Zulmü Varsa Direnenin Mizahı Var!" diyerek karikatür dergilerindeki heteroseksizm ve cinsiyetçiliğin peşine düştü. Atlas Boysan Oğuz, "Bu Kimin Mizahı" diye sordu.
Seyhan Arman ve Esmeray, sahne deneyimleri üzerinden sorularımızı yanıtladı. "Up and Out" karikatür serisinin yaratıcı Julia Kaye, trans geçiş süreci ile harmanladığı çizgi roman serüvenini anlattı.
Hormonlu Domates Ödülleri'nin ortaya çıkışını ise Bawer Çakır ve Yener Bayramoğlu'dan dinledik. Dergi kapaklarında toplumsal cinsiyet araştırması; karikatür dergilerinde homofobi, transfobi ve cinsiyetçilik; heteroseksist olmayan karikatürcülük izine düştüğümüz başlıklardan sadece birkaçı.
Bu sayıdaki konuklarımız arasında sivri diliyle Tanju Tar'iz ve Mübo da yer aldı. Kuir (Queer) Karikatürler Facebook grubunu ise yaratıcıları anlattı. Bayan Yanı ve Leman dergilerinin çizeri İpek Özsüslü sorularımızı yanıtladı. İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz "Queer Mizah" atölyesinin yuvarlak masa notları da okurla buluşmayı bekliyor.
Dosya dışı güncel sayfalarda ise Ankara Valiliği'nin LGBTİ+ yasakları, dergimiz kurucularından Ali Erol'un gözaltına alınması, yasaklara rağmen Kuirfest ve Kaos GL'nin sergisi koloni yer alıyor. Hayatını kaybeden dostumuz Kürşad Kahramanoğlu'nu bir kez daha andık.
Güncel sayfaların bir diğer konuğu Semih Özkarakaş, Vega'nın son albümünü lubunyalara sordu.
Hollanda'dan sendikacı Marten van den Berge, Amsterdam Kanalı Onur Geçidi'ne şirketlerin katılımını yazdı. Yaşar Gülmez, 'Stonewall emektarı, sanatçı, dilenci, fahişe, warhol modeli' Marsha P. Johnson'ı anlattı. Hem Nazi Almanyası hem de savaş sonrası Batı Almanya'da tutuklanan, eşcinselliği yasaklayan yasaların mağdurlarından Wolfgang Lauinger'in hayatı da sayfalarımızda…
Özge Arslan ve Zeynep Acar Yıldırım, Kaos GL'de sosyal hizmet deneyimlerini aktarırken; Hasan Basri Çifçi, "Sapma Günlüğü" yazı dizisine başladı. Dergimizin 156. sayısında "Pardon O Masa Rezerve" yazısının fotoğraflarının da yazarı Aysun Öner'e ait olduğu yazılmamış. Okurlarımızdan ve yazarından özür dileriz.
Bu sayı sizlere ulaştığı sıralarda biz de "Yaşlılık" dosya konusuyla çıkacak 160. sayımıza hazırlanıyor olacağız. Katkılarınızı 15 Nisan'a kadar editor@kaosgl.org a bekliyoruz!
İyi okumalar!
Yönetenlerin arzı endam ettiği kırmızı halıyı kaygan zemine çeviren mizah, iktidara kafa tutanlara da ilaç gibi gelir. Yürüyüşler, film gösterimleri, sokaklar yasaklanır; kamusal alandan sürülen ötekiler mizahın kamusal alanında buluşur. Velhasıl, mizahsız yaşanmaz!
Peki, hegemonik olandan hiç mi etkilenmez mizah? Mesela, cinsiyetçi ve heteronormatif stereotipleri kullanmaz mı? Kadınları ve LGBTİ'leri dışarıda bırakan espri, mizah olabilir mi?
Mizah aynı zamanda çok kuvvetli bir araçtır da. Bir anda değiştiriverir gökyüzünün rengini. Yarattığı ufacık bir gülümseme ile bir anda taşır başka başka alemlere. Gullüm de böyle değil midir zaten? En çıkışsız görünen anda, en ama en çaresiz hissedilen zamanda atılan şen bir kahkaha, afilli bir madikoli… Bu sayıda peşine düştüğümüz soru da bu: Heteronormatif toplumun kara mizahını gökkuşağı renkleriyle boyamak mümkün müdür?
Karşısına geçip alay edilerek gülünen olmak yerine hep beraber gülsek daha iyi olmaz mı?
Peki ya transların deneyimlerinden yola çıkarak hazırladıkları Cadının Bohçası, Küründen Kabare ve daha niceleri ana akım mizahın neresine düşer? Mizahın da mizahçıların da kendi içinde gizli ya da açık bir hiyerarşisi mi var? Bizim kabarelerimiz, bohçalarımız her yerde açılsa hep beraber daha güzel gülmez miyiz?
Yanıtlarınız ne olursa olsun, mizah her yerde… Arkadaş Zekai Özger'in vurulan yusufçuğunda (Orman), Ankara'da kalbi kırılan dönmelerin hesabını soran bir duvar yazısında, "Yürütmezlerse, dağılırız! Bütün sokaklara dağılırız!" diyen yasaklı Onur Yürüyüşü'nde…
Mizah dosyamızda karikatür dergilerinin kapaklarından, sinemaya; tiyatrodan sosyal medyaya her alanda gullüm'ün izini sürdük.
Umut Erdem, "Zalimin Zulmü Varsa Direnenin Mizahı Var!" diyerek karikatür dergilerindeki heteroseksizm ve cinsiyetçiliğin peşine düştü. Atlas Boysan Oğuz, "Bu Kimin Mizahı" diye sordu.
Seyhan Arman ve Esmeray, sahne deneyimleri üzerinden sorularımızı yanıtladı. "Up and Out" karikatür serisinin yaratıcı Julia Kaye, trans geçiş süreci ile harmanladığı çizgi roman serüvenini anlattı.
Hormonlu Domates Ödülleri'nin ortaya çıkışını ise Bawer Çakır ve Yener Bayramoğlu'dan dinledik. Dergi kapaklarında toplumsal cinsiyet araştırması; karikatür dergilerinde homofobi, transfobi ve cinsiyetçilik; heteroseksist olmayan karikatürcülük izine düştüğümüz başlıklardan sadece birkaçı.
Bu sayıdaki konuklarımız arasında sivri diliyle Tanju Tar'iz ve Mübo da yer aldı. Kuir (Queer) Karikatürler Facebook grubunu ise yaratıcıları anlattı. Bayan Yanı ve Leman dergilerinin çizeri İpek Özsüslü sorularımızı yanıtladı. İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz "Queer Mizah" atölyesinin yuvarlak masa notları da okurla buluşmayı bekliyor.
Dosya dışı güncel sayfalarda ise Ankara Valiliği'nin LGBTİ+ yasakları, dergimiz kurucularından Ali Erol'un gözaltına alınması, yasaklara rağmen Kuirfest ve Kaos GL'nin sergisi koloni yer alıyor. Hayatını kaybeden dostumuz Kürşad Kahramanoğlu'nu bir kez daha andık.
Güncel sayfaların bir diğer konuğu Semih Özkarakaş, Vega'nın son albümünü lubunyalara sordu.
Hollanda'dan sendikacı Marten van den Berge, Amsterdam Kanalı Onur Geçidi'ne şirketlerin katılımını yazdı. Yaşar Gülmez, 'Stonewall emektarı, sanatçı, dilenci, fahişe, warhol modeli' Marsha P. Johnson'ı anlattı. Hem Nazi Almanyası hem de savaş sonrası Batı Almanya'da tutuklanan, eşcinselliği yasaklayan yasaların mağdurlarından Wolfgang Lauinger'in hayatı da sayfalarımızda…
Özge Arslan ve Zeynep Acar Yıldırım, Kaos GL'de sosyal hizmet deneyimlerini aktarırken; Hasan Basri Çifçi, "Sapma Günlüğü" yazı dizisine başladı. Dergimizin 156. sayısında "Pardon O Masa Rezerve" yazısının fotoğraflarının da yazarı Aysun Öner'e ait olduğu yazılmamış. Okurlarımızdan ve yazarından özür dileriz.
Bu sayı sizlere ulaştığı sıralarda biz de "Yaşlılık" dosya konusuyla çıkacak 160. sayımıza hazırlanıyor olacağız. Katkılarınızı 15 Nisan'a kadar editor@kaosgl.org a bekliyoruz!
İyi okumalar!