ÖNSÖZ
Şoto Rustaveli, Gürcüstan'ın XII. asırda yetiştirdiği en büyük şairlerindendir. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Onun bu asırda yaşadığını belgeleyen, günümüze intikal eden yegane eserdir. Eserin gerek giriş, gerekse netice kısımında Tamara, David, Tmogveli, Hose Honeli gibi tarihi isimlerden bahsetmesi, onun yaşadığı devri sabitleşmektedir. Bilindiği gibi, hükümdar Tamara 1184-1213 yılları arasında Gürcüstan hakimi olmuş, onun hakimiyeti yıllarında Gürcüstan, tarihte en parlak devrini yaşamıştır. Güzelliği ile dillere destan olan bu Gürcü hükümdarı, David Soslan ile evlendikten sonra hakimiyeti ona devretmiş, David ise 1189-1207 yılları arasında hükümdarlık ederken, en büyük desteği güzel karısından görmüştür. Bu devir, Gürcüstan'ın kültür ve sanatta da zirveye ulaştığı dönemdir. Şavetli, Tmogveli, Mose Honeli gibi şairler bu yüzyılda yetişmiştir.
Şairin asıl adı Şota'dır. Rustaveli ise, doğduğu yerin adıdır. Gürcüstan'da halen Rustavi adlı iki yerleşim yeri vardır. Bunlardan biri Ahıska yöresinde, Ahalsık'la Aspinza arasında, yani Mesheti, diğeri ise Tiflis yakınlarındaki Rustavi şehridir. Bu şehir, daha ziyade bir sanayi şehri olmasıyla tanınmaktadır. Şairin hangi Rustavi'de doğup büyüdüğü hakkında bilgiler kesin olmamakla birlikte, eserin bazı nüshalarında “Ben, Meshi şair Rustaveli şiirle yazdım” mısrasından hareketle, onun Ahıska yöresindeki Rustavi'den olduğuna hükmedenler vardır.
Şota Rustaveli, ömrünün son yıllarını Kudüs'teki Gürcü manastırında geçirmiş, orada da ölmüştür. Ancak ölüm tarihi belli değildir. Sözü edilen manastırda 19602da yapılan araştırmalar neticesinde, duvar resimleri arasında şairin resmi de çıkmış ve adının Şota olduğu bu resmin altındaki yazıların yardımıyla tam kesinlik kazanmıştır. Şota Rustaveli'nin Kudüs'e hangi maksatla gittiği kesin olmamakla birlikte, bu hususta halk arasında bazı rivayetler dolaşmaktadır. Bu rivayetlerden şeklin altındaki yazıya dayanılarak oluşmuştur. Yazıda, Şota'nın Tamara devrinde, yetkili memur sıfatıyla hazinede çalıştığı kaydı vardır. Bu kayıttan hareketle, şairin bizzat hükümdar Tamara tarafından Kudüs'deki Gürcü manastırını layıkıyla tamir ettirip, Gürcü kültür ve sanatının ulaştığı seviyeyi dünyaya göstermesi için görevlendirdiği rivayet edilmektedir. Bir başka rivayete göre, şair, Tamara'ya aşık olmuş, fakat, bunu hükümdara söyleyecek cesareti kendisinde bulamamış, aşkını kalbine gömmüştür. Bundan dolayı Kudüs'e gidip, ömrün geriye kalan yıllarını orada manastırda geçirmek istemiştir. Hatırı sayılır bir şahsiyet olmasından dolayı, duvar resimleri arsında onun resmine de yer verilmiştir.
Şairin muhtemel doğum tarihi 1166 olarak kabul edilmiş ve doğumunun 800. yıldönümü UNESCO tarafından 1966'da başta Gürcüstan olmak üzere, birçok ülkede kutlanmıştır.
Şota Rustaveli, zamanın Şark ve Garp klasiklerini çok iyi takip etmiş, eserinde onlardan da istifade etmiştir. Kaplan Postlu Şövalye, büyük bir ihtimalle onun olgunluk döneminin mahsulüdür. Bundan önce kendisinin de “Tamara için çok kıymetli kasideler” mısrasında ifade ettiği gibi başka eserler yazdığı muhakkaktır. Ancak onların hiç birisi günümüze kadar ulaşmamıştır.
Türkiye Türkçesi'ne Kaplan postlu Şövalye adıyla tercüme ettiğimiz esere gelince; eser, Rustaveli'nin bize kadar gelebilen yegane eserdir. Şairin de belirttiği gibi, hükümdar Tamara'ya takdim edilmiştir. Tamamı 1671 dörtlükten ibaret olan eserin özeti şöyledir:
Hindistan ordu komutanı genç Tariyel ile Hindistan şahı Farsadan'ın güzel kızı Nestan-Darecan birbirini sevmektedir. Fakat Farsadan, kızını Harezm şehzadesine vermek ister. Bunu haber alan Tariyel, şehzadeyi öldürür. Bu olayı tasvip etmeyen padişah ise, ceza olarak kızını, gayet sağlam olan Gaceti kalesine gönderir. Böylece iki sevgili birbirinden ayrılmış olur. Nestan'ı büyük bir aşkla seven Tariyel, onu aramaya başlar. Toplumdan ve hayattan küsen Tariyel, bir mağarada yaşamaya başlar. Ona sadece Nestan'ın hükümdarı Restevan'nın erkek evladı olmadığı için, idareyi güzel kızı Tantana'ya bırakmıştır. Başkomutan Avtandil ile Tantana birbirlerine aşıktır.
Avrtandil ile Restevan Şah, bir av esnasında, pınar başında gözü yaşlı ve gayet üzgün bir halde oturan bir yiğide rastlarlar. Bu yiğit, Tariyel'dir. Şah onunla tanışmak ister fakat Tariyel istemez. Şah, onu yakalatmak isterse de, o, şahin epeyce askerini öldürüp, oradan uzaklaşır. Restevan buna çok üzülür. Olayı Tantana öğrenir ve onu bulup, babasının üzüntüsüne son vermesi için sevgilisi Avtandil'e talimat verir. Avtandil, üç yıl aradıktan sonra Tariyel'i bulup onun derdini öğrenir. Tariyel'e yardım etmek arzusundadır. Bunu ondan sevgilisi Tantana da istemektedir. Nihayet uzun araştırmalardan sonra Avtandil, Nestan Darecan'ın hapsedildiği kaleyi öğrenir. Tariyel, Avtandil ve Feridun kaleye hücum edip, kızı kurtarırlar. Daha sonra vatanlarına dönen kahramanlar, sevgilileri ile evlenip, ülkelerini idare ederler.
Hece vezinin 16'lı kalıbıyla yazılan eserin orijinalinde dörtlükleri meydana getiren mısralar, kendi aralarında kafiyelidir. Fakat tercüme ederken, hem anlatım tekniği, hemde muhtevayı muhafaza etmek için, zaman zaman şekilden taviz vermek zorunda kaldık.
Eser, birlik, beraberlik, dostluk, sevgi, sadakat, fedakarlık, vatan sevgisi., vs. gibi yüce duygular üzerine inşa edilmiş olsada, esas mevzuyu aşk teşkil etmektedir. Eserde Gürcü halkının bütün özellikleri bulmak mümkündür. Eserin ilk neşri 1712 ‘de Gürcü hükümdarı VI Vahtang tarafından yapılır. Bu tarihten itibaren çeşitli çevrelerinin dikkaktını çeken eserin, kısa sürede İnglizce, Almaca ve Fransızca tercümeleri yapılır. Daha sonra Polyak, Rum-Yunan, Çin, İspanyol dillerine çevrilir. Gürcüstan, Rus hakimiyeti altına girdikten sonra, eserin Rusçaya birçok tercümesi yapılır. Bu arada Sovyetler Birliği'ni oluşturan diğer milletlerin dillerine de çevrilen eser, kendisine dünya klasikleri arasında saygın bir yer bulmuştur.
ÖNSÖZ
Şoto Rustaveli, Gürcüstan'ın XII. asırda yetiştirdiği en büyük şairlerindendir. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Onun bu asırda yaşadığını belgeleyen, günümüze intikal eden yegane eserdir. Eserin gerek giriş, gerekse netice kısımında Tamara, David, Tmogveli, Hose Honeli gibi tarihi isimlerden bahsetmesi, onun yaşadığı devri sabitleşmektedir. Bilindiği gibi, hükümdar Tamara 1184-1213 yılları arasında Gürcüstan hakimi olmuş, onun hakimiyeti yıllarında Gürcüstan, tarihte en parlak devrini yaşamıştır. Güzelliği ile dillere destan olan bu Gürcü hükümdarı, David Soslan ile evlendikten sonra hakimiyeti ona devretmiş, David ise 1189-1207 yılları arasında hükümdarlık ederken, en büyük desteği güzel karısından görmüştür. Bu devir, Gürcüstan'ın kültür ve sanatta da zirveye ulaştığı dönemdir. Şavetli, Tmogveli, Mose Honeli gibi şairler bu yüzyılda yetişmiştir.
Şairin asıl adı Şota'dır. Rustaveli ise, doğduğu yerin adıdır. Gürcüstan'da halen Rustavi adlı iki yerleşim yeri vardır. Bunlardan biri Ahıska yöresinde, Ahalsık'la Aspinza arasında, yani Mesheti, diğeri ise Tiflis yakınlarındaki Rustavi şehridir. Bu şehir, daha ziyade bir sanayi şehri olmasıyla tanınmaktadır. Şairin hangi Rustavi'de doğup büyüdüğü hakkında bilgiler kesin olmamakla birlikte, eserin bazı nüshalarında “Ben, Meshi şair Rustaveli şiirle yazdım” mısrasından hareketle, onun Ahıska yöresindeki Rustavi'den olduğuna hükmedenler vardır.
Şota Rustaveli, ömrünün son yıllarını Kudüs'teki Gürcü manastırında geçirmiş, orada da ölmüştür. Ancak ölüm tarihi belli değildir. Sözü edilen manastırda 19602da yapılan araştırmalar neticesinde, duvar resimleri arasında şairin resmi de çıkmış ve adının Şota olduğu bu resmin altındaki yazıların yardımıyla tam kesinlik kazanmıştır. Şota Rustaveli'nin Kudüs'e hangi maksatla gittiği kesin olmamakla birlikte, bu hususta halk arasında bazı rivayetler dolaşmaktadır. Bu rivayetlerden şeklin altındaki yazıya dayanılarak oluşmuştur. Yazıda, Şota'nın Tamara devrinde, yetkili memur sıfatıyla hazinede çalıştığı kaydı vardır. Bu kayıttan hareketle, şairin bizzat hükümdar Tamara tarafından Kudüs'deki Gürcü manastırını layıkıyla tamir ettirip, Gürcü kültür ve sanatının ulaştığı seviyeyi dünyaya göstermesi için görevlendirdiği rivayet edilmektedir. Bir başka rivayete göre, şair, Tamara'ya aşık olmuş, fakat, bunu hükümdara söyleyecek cesareti kendisinde bulamamış, aşkını kalbine gömmüştür. Bundan dolayı Kudüs'e gidip, ömrün geriye kalan yıllarını orada manastırda geçirmek istemiştir. Hatırı sayılır bir şahsiyet olmasından dolayı, duvar resimleri arsında onun resmine de yer verilmiştir.
Şairin muhtemel doğum tarihi 1166 olarak kabul edilmiş ve doğumunun 800. yıldönümü UNESCO tarafından 1966'da başta Gürcüstan olmak üzere, birçok ülkede kutlanmıştır.
Şota Rustaveli, zamanın Şark ve Garp klasiklerini çok iyi takip etmiş, eserinde onlardan da istifade etmiştir. Kaplan Postlu Şövalye, büyük bir ihtimalle onun olgunluk döneminin mahsulüdür. Bundan önce kendisinin de “Tamara için çok kıymetli kasideler” mısrasında ifade ettiği gibi başka eserler yazdığı muhakkaktır. Ancak onların hiç birisi günümüze kadar ulaşmamıştır.
Türkiye Türkçesi'ne Kaplan postlu Şövalye adıyla tercüme ettiğimiz esere gelince; eser, Rustaveli'nin bize kadar gelebilen yegane eserdir. Şairin de belirttiği gibi, hükümdar Tamara'ya takdim edilmiştir. Tamamı 1671 dörtlükten ibaret olan eserin özeti şöyledir:
Hindistan ordu komutanı genç Tariyel ile Hindistan şahı Farsadan'ın güzel kızı Nestan-Darecan birbirini sevmektedir. Fakat Farsadan, kızını Harezm şehzadesine vermek ister. Bunu haber alan Tariyel, şehzadeyi öldürür. Bu olayı tasvip etmeyen padişah ise, ceza olarak kızını, gayet sağlam olan Gaceti kalesine gönderir. Böylece iki sevgili birbirinden ayrılmış olur. Nestan'ı büyük bir aşkla seven Tariyel, onu aramaya başlar. Toplumdan ve hayattan küsen Tariyel, bir mağarada yaşamaya başlar. Ona sadece Nestan'ın hükümdarı Restevan'nın erkek evladı olmadığı için, idareyi güzel kızı Tantana'ya bırakmıştır. Başkomutan Avtandil ile Tantana birbirlerine aşıktır.
Avrtandil ile Restevan Şah, bir av esnasında, pınar başında gözü yaşlı ve gayet üzgün bir halde oturan bir yiğide rastlarlar. Bu yiğit, Tariyel'dir. Şah onunla tanışmak ister fakat Tariyel istemez. Şah, onu yakalatmak isterse de, o, şahin epeyce askerini öldürüp, oradan uzaklaşır. Restevan buna çok üzülür. Olayı Tantana öğrenir ve onu bulup, babasının üzüntüsüne son vermesi için sevgilisi Avtandil'e talimat verir. Avtandil, üç yıl aradıktan sonra Tariyel'i bulup onun derdini öğrenir. Tariyel'e yardım etmek arzusundadır. Bunu ondan sevgilisi Tantana da istemektedir. Nihayet uzun araştırmalardan sonra Avtandil, Nestan Darecan'ın hapsedildiği kaleyi öğrenir. Tariyel, Avtandil ve Feridun kaleye hücum edip, kızı kurtarırlar. Daha sonra vatanlarına dönen kahramanlar, sevgilileri ile evlenip, ülkelerini idare ederler.
Hece vezinin 16'lı kalıbıyla yazılan eserin orijinalinde dörtlükleri meydana getiren mısralar, kendi aralarında kafiyelidir. Fakat tercüme ederken, hem anlatım tekniği, hemde muhtevayı muhafaza etmek için, zaman zaman şekilden taviz vermek zorunda kaldık.
Eser, birlik, beraberlik, dostluk, sevgi, sadakat, fedakarlık, vatan sevgisi., vs. gibi yüce duygular üzerine inşa edilmiş olsada, esas mevzuyu aşk teşkil etmektedir. Eserde Gürcü halkının bütün özellikleri bulmak mümkündür. Eserin ilk neşri 1712 ‘de Gürcü hükümdarı VI Vahtang tarafından yapılır. Bu tarihten itibaren çeşitli çevrelerinin dikkaktını çeken eserin, kısa sürede İnglizce, Almaca ve Fransızca tercümeleri yapılır. Daha sonra Polyak, Rum-Yunan, Çin, İspanyol dillerine çevrilir. Gürcüstan, Rus hakimiyeti altına girdikten sonra, eserin Rusçaya birçok tercümesi yapılır. Bu arada Sovyetler Birliği'ni oluşturan diğer milletlerin dillerine de çevrilen eser, kendisine dünya klasikleri arasında saygın bir yer bulmuştur.