Türkiye'mizin çeşitli bölgelerinin ilkçağdaki tarihini ve tarihsel kalıntılarını konu alan yapıtlar-da, bu bölgelerin, ilkçağda yaygın olarak kullanılan adları ile anılması ve hatta incelemenin, ilk-çağdaki ad hangi kapsamdaki bölgeyi belirtiyorsa, o kapsamdaki ülke parçası özel olarak ele alın-makla yapılması gelenekselleşmiştir. Böylece, örneğin İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde uzun zaman öğretim üyeliği etmiş değerli bilim adamı Prof. George E. Bean'ın, ölümünden kısa bir süre sonra, 1978'de yayınlanmış son kitabı, The Lycian Turkey (Lykia'sal Türkiye; düzgün Türkçe ile: "Lykia Türkiyesi" ya da "Türkiye'nin Lykia Bölümü") adını taşır. Prof. Mehmet Özsait, Pisidia yöresinin tarihini ve tarihsel coğrafyasını inceleyen iki kitap yayınlamıştır. Bu tutum, yersiz bir ilkçağ bağnazlığından, aşırı ilkçağcılıktan ileri gelmiyor ve mantıklı bir ne-dene dayanıyor. Gerçekten, ilkçağda bugünkü Türkiye'nin Aiolis, İonia, Mysia, Phrygia, Kana, Lykia gibi adlarla anılan bölgelerinin (kitabımızdaki Çizim 1'e bkz.) her birinde, kendine özgü bir kültür egemendi ve dolayısıyla o bölgelerden her birindeki kültür yapıtlarının kendine has özellik-leri vardı: Lykia türü lahitler ve kaya mezarları, Paphlagonia türü kaya mezarları, kısaca Pontos de-nen Karadeniz Kappadokiası'na özgü (en güzel örnekleri Amasya'da hisarla taçlanmış tepenin Ye-şilırmak yanındaki yüzünde görülen) kaya mezarları, Phrygia'nın geometrik desenlerle bezenmiş açık hava tapkı yeri işlevli anıtsal kabartmalı kayaları, Karia'nın arkhaik Leleg surları, Neandreia ile Larissa kentlerinin kalıntı alanlarında bulunmuş Aiolis türü sütun başlıkları gibi. O bölgelerin her biri, kendine has özellikleri olan ayrı bir inceleme alanı durumundadır.,_ Türkiye'de ülkemizin çeşitli bölgelerinin ilkçağ tarihini, ilkçağ yerleşimlerini ve bunların gü-nümüze ulaşabilmiş kalıntılarını inceleyip anlatan; tarih, arkeoloji ve gezi fotografçılığı düşkünü in-sanlarımıza rehber-kitap hizmeti sunabilecek Türkçe kitap, 1970'lerin sonuna kadar, bazı bölgeler için bir iki tane idi, bölgelerin çoğu için hiç yoktu. Bu nedenle, aslında Türkiye'nin ilkçağ ve orta-çağ tarihi üzerine bilgi birikimi ve (kalıntıların fotoğrafları gibi) malzeme birikimi edinme çabası-nın bir parçası olarak, ilkçağ ve ortaçağ yerleşimleri ile bunların kalıntılarını inceleme çalışmasını yürütürken, o eksikliği de gidermekte yarar gördüm. Sözünü ettiğim çalışmaları, yıllardan beri, bilimsel araştırmaların, akademik mesleğe girişim-den bu yana öğrendiğim, geliştirdiğim, uyguladıgım yöntem ve tekniklerini uygulayarak yürütüyor-dum. Yani, önce dört dilde (Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca) yayınlanmış kaynakçayı sapta-ma çalışması yapıyor; başta Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin zengin kitaplığı olmak üzere çe-şitli kitaplardan yararlanarak, saptadığım kitaplara, makalelere ulaşmaya, her birini okuyup her bi-rinden notlar çıkarmaya, kiminin beni ilgilendiren bölümlerinin fotokopisini almaya çabalıyordurn ve inceleyecegim her bir yere, o yer için önceden bu tür çalışmayı yürütmüş olarak, o yerin ne ya-nında ne bulacağımı bilerek gidiyorum. Hiçbir malzemeden yararlanmaksızın gerçek anlamda keşif gezilerine çıktığım da olmadı değil. Örnegin, George E. Bean'ın Turkey Beyond the Maeander kitabına ekli haritada yeri gösterilen, ama metinde kendisinden tek satırla olsun söz edilmeyen Hyllarima kentinin, Hitit belgelerinde anılan Arzawa kenti Wallarima olması gerektiğini, sanırım ilk olarak ben görmüş ve bu konuda yayın yapmıştım.
Türkiye'mizin çeşitli bölgelerinin ilkçağdaki tarihini ve tarihsel kalıntılarını konu alan yapıtlar-da, bu bölgelerin, ilkçağda yaygın olarak kullanılan adları ile anılması ve hatta incelemenin, ilk-çağdaki ad hangi kapsamdaki bölgeyi belirtiyorsa, o kapsamdaki ülke parçası özel olarak ele alın-makla yapılması gelenekselleşmiştir. Böylece, örneğin İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde uzun zaman öğretim üyeliği etmiş değerli bilim adamı Prof. George E. Bean'ın, ölümünden kısa bir süre sonra, 1978'de yayınlanmış son kitabı, The Lycian Turkey (Lykia'sal Türkiye; düzgün Türkçe ile: "Lykia Türkiyesi" ya da "Türkiye'nin Lykia Bölümü") adını taşır. Prof. Mehmet Özsait, Pisidia yöresinin tarihini ve tarihsel coğrafyasını inceleyen iki kitap yayınlamıştır. Bu tutum, yersiz bir ilkçağ bağnazlığından, aşırı ilkçağcılıktan ileri gelmiyor ve mantıklı bir ne-dene dayanıyor. Gerçekten, ilkçağda bugünkü Türkiye'nin Aiolis, İonia, Mysia, Phrygia, Kana, Lykia gibi adlarla anılan bölgelerinin (kitabımızdaki Çizim 1'e bkz.) her birinde, kendine özgü bir kültür egemendi ve dolayısıyla o bölgelerden her birindeki kültür yapıtlarının kendine has özellik-leri vardı: Lykia türü lahitler ve kaya mezarları, Paphlagonia türü kaya mezarları, kısaca Pontos de-nen Karadeniz Kappadokiası'na özgü (en güzel örnekleri Amasya'da hisarla taçlanmış tepenin Ye-şilırmak yanındaki yüzünde görülen) kaya mezarları, Phrygia'nın geometrik desenlerle bezenmiş açık hava tapkı yeri işlevli anıtsal kabartmalı kayaları, Karia'nın arkhaik Leleg surları, Neandreia ile Larissa kentlerinin kalıntı alanlarında bulunmuş Aiolis türü sütun başlıkları gibi. O bölgelerin her biri, kendine has özellikleri olan ayrı bir inceleme alanı durumundadır.,_ Türkiye'de ülkemizin çeşitli bölgelerinin ilkçağ tarihini, ilkçağ yerleşimlerini ve bunların gü-nümüze ulaşabilmiş kalıntılarını inceleyip anlatan; tarih, arkeoloji ve gezi fotografçılığı düşkünü in-sanlarımıza rehber-kitap hizmeti sunabilecek Türkçe kitap, 1970'lerin sonuna kadar, bazı bölgeler için bir iki tane idi, bölgelerin çoğu için hiç yoktu. Bu nedenle, aslında Türkiye'nin ilkçağ ve orta-çağ tarihi üzerine bilgi birikimi ve (kalıntıların fotoğrafları gibi) malzeme birikimi edinme çabası-nın bir parçası olarak, ilkçağ ve ortaçağ yerleşimleri ile bunların kalıntılarını inceleme çalışmasını yürütürken, o eksikliği de gidermekte yarar gördüm. Sözünü ettiğim çalışmaları, yıllardan beri, bilimsel araştırmaların, akademik mesleğe girişim-den bu yana öğrendiğim, geliştirdiğim, uyguladıgım yöntem ve tekniklerini uygulayarak yürütüyor-dum. Yani, önce dört dilde (Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca) yayınlanmış kaynakçayı sapta-ma çalışması yapıyor; başta Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin zengin kitaplığı olmak üzere çe-şitli kitaplardan yararlanarak, saptadığım kitaplara, makalelere ulaşmaya, her birini okuyup her bi-rinden notlar çıkarmaya, kiminin beni ilgilendiren bölümlerinin fotokopisini almaya çabalıyordurn ve inceleyecegim her bir yere, o yer için önceden bu tür çalışmayı yürütmüş olarak, o yerin ne ya-nında ne bulacağımı bilerek gidiyorum. Hiçbir malzemeden yararlanmaksızın gerçek anlamda keşif gezilerine çıktığım da olmadı değil. Örnegin, George E. Bean'ın Turkey Beyond the Maeander kitabına ekli haritada yeri gösterilen, ama metinde kendisinden tek satırla olsun söz edilmeyen Hyllarima kentinin, Hitit belgelerinde anılan Arzawa kenti Wallarima olması gerektiğini, sanırım ilk olarak ben görmüş ve bu konuda yayın yapmıştım.