#smrgKİTABEVİ Kara Perde -
Farisi sinemanın belli başlı filmlerine adlarını veren sözcüklerin anlam bagajı o denli geniştir ki, belki de bu yüzden Ghobadi'nin evreni baştan sona bir Gergedan Mevsimi'dir; Macidi'ninki meşum bilinçlerin ve kusurlu bedenlerin karanlığı içinden devşirilmiş Tanrı'nın Rengi; şehvet yoğunluğuyla köreltilmiş çağcıl aşkları adeta yağmur damlalarının saflığıyla yeniden arıtmayı öneren Baran; Mahmelbaf'ınki ömrü Sükût'a adanmış bir arının her sabah küçük bir cam kavanozda yeni baştan akort ettiği Hayat; Kiarostami'ninki bütün bir agonist çabayı ağızda sulu bir hazza dönüştüren Kirazın Tadı; Penahi'ninki Daire'vi ve tekdüze bir yaşamın metafizik şiddetiyle sendeleyerek farklı bir gerçeğe uyanmış insanların yüzünde parçaladığı bir Ayna; Mehrjui'ninki pastoral nitelikli bir direnişi toplumsal gerçekliğin masalsı diline tercüme eden İnek; Farhadi'ninki ne pahasına olursa olsun hayatta kalma iradesine eşlik eden özgürlük arayışını ahlaksal linç eyleminin doksan derecelik dik açısıyla birleştiren Elly Hakkında ve final sahnesinde ebeveynlerine yönelik yaşadığı seçim yapma zorluğuyla kültürel tercihleri arasında sıkışıp kalmış bir toplumun mütereddit halini somutlayan Bir Ayrılık; son olarak da, Kara Ev'lerin ürperten aydınlığını tozlu Tahran sokaklarının büyülü görselliğiyle harmanlayarak fazladan şiir katan Füruğ, v.s…
Farisi film kahramanlarının her koşulda "yaşamı başarmasının" şiir yüklü dermansızlığına gelince; çaresizlik dolu görüntülerinin kupkuru alevi bile ışıksız kalplere baruttur çoğu zaman; en yakıcı umutsuzlukların meydan okuyucu tavrı karşısındayken bile, umarsızca çekip gitmelerin esrik vapuru gibidirler. Ez cümle, nicedir hayatın yaptığı şaşmaz kurgunun insanda uyandırılabilecek yegâne acayip gerçeklik kurgusu olduğunu fısıldıyor kulağımıza İran sineması…
Unamuno'nun deyişiyle, yaşamın trajik kurgusu yerine, gün geçtikçe daha da ağırlaşan trajik duygusunu…
Farisi sinemanın belli başlı filmlerine adlarını veren sözcüklerin anlam bagajı o denli geniştir ki, belki de bu yüzden Ghobadi'nin evreni baştan sona bir Gergedan Mevsimi'dir; Macidi'ninki meşum bilinçlerin ve kusurlu bedenlerin karanlığı içinden devşirilmiş Tanrı'nın Rengi; şehvet yoğunluğuyla köreltilmiş çağcıl aşkları adeta yağmur damlalarının saflığıyla yeniden arıtmayı öneren Baran; Mahmelbaf'ınki ömrü Sükût'a adanmış bir arının her sabah küçük bir cam kavanozda yeni baştan akort ettiği Hayat; Kiarostami'ninki bütün bir agonist çabayı ağızda sulu bir hazza dönüştüren Kirazın Tadı; Penahi'ninki Daire'vi ve tekdüze bir yaşamın metafizik şiddetiyle sendeleyerek farklı bir gerçeğe uyanmış insanların yüzünde parçaladığı bir Ayna; Mehrjui'ninki pastoral nitelikli bir direnişi toplumsal gerçekliğin masalsı diline tercüme eden İnek; Farhadi'ninki ne pahasına olursa olsun hayatta kalma iradesine eşlik eden özgürlük arayışını ahlaksal linç eyleminin doksan derecelik dik açısıyla birleştiren Elly Hakkında ve final sahnesinde ebeveynlerine yönelik yaşadığı seçim yapma zorluğuyla kültürel tercihleri arasında sıkışıp kalmış bir toplumun mütereddit halini somutlayan Bir Ayrılık; son olarak da, Kara Ev'lerin ürperten aydınlığını tozlu Tahran sokaklarının büyülü görselliğiyle harmanlayarak fazladan şiir katan Füruğ, v.s…
Farisi film kahramanlarının her koşulda "yaşamı başarmasının" şiir yüklü dermansızlığına gelince; çaresizlik dolu görüntülerinin kupkuru alevi bile ışıksız kalplere baruttur çoğu zaman; en yakıcı umutsuzlukların meydan okuyucu tavrı karşısındayken bile, umarsızca çekip gitmelerin esrik vapuru gibidirler. Ez cümle, nicedir hayatın yaptığı şaşmaz kurgunun insanda uyandırılabilecek yegâne acayip gerçeklik kurgusu olduğunu fısıldıyor kulağımıza İran sineması…
Unamuno'nun deyişiyle, yaşamın trajik kurgusu yerine, gün geçtikçe daha da ağırlaşan trajik duygusunu…