“Gerçeği ne kadar anlatırsak o kadar iyi; ne kadar insan olursak o kadar iyi.”
90'lı yıllar Türkiyesi'ne yargısız infazlar, faili meçhuller, kayıplar, cezaevi direnişleri, köy yakmalar, açlık grevleri ve ölüm oruçları damgasını vurdu. Bu dönemde 12 Mart ve 12 Eylül'ün yol açtığı şiddetten hem nitelik hem nicelik olarak çok daha fazlası uygulandı. Karartılmış kanıtların koyu gölgesinde hak ihlallerinin ve mağdurlarının sayısını bilmek ise neredeyse imkansız.
Milyonlarca insan uygulanan şiddete ya sessiz kaldı ya da bu vahşeti alkışladı. Çünkü 90'lar, empati ve merhametin unutulduğu, unutturulduğu yıllardı…
Bir literatürün oluşmasına katkıda bulunmak ve bir vicdan çağrısı yapmak amacıyla bu kitabı kaleme alan Ali Yılmaz, “Azgınca şahlanan şovenist toplumsal dalgaların ve ölümcül bir öteki düşmanlığının kasıp kavurduğu bu coğrafyanın ruhsuzluğu, belki okumaya bile utandığımız trajedilerin bilinmesiyle biraz olsun azalır” diyor.
90'lı yılları yok saymak mümkün değil, ama bir daha yaşamamak mümkün…
“Gerçeği ne kadar anlatırsak o kadar iyi; ne kadar insan olursak o kadar iyi.”
90'lı yıllar Türkiyesi'ne yargısız infazlar, faili meçhuller, kayıplar, cezaevi direnişleri, köy yakmalar, açlık grevleri ve ölüm oruçları damgasını vurdu. Bu dönemde 12 Mart ve 12 Eylül'ün yol açtığı şiddetten hem nitelik hem nicelik olarak çok daha fazlası uygulandı. Karartılmış kanıtların koyu gölgesinde hak ihlallerinin ve mağdurlarının sayısını bilmek ise neredeyse imkansız.
Milyonlarca insan uygulanan şiddete ya sessiz kaldı ya da bu vahşeti alkışladı. Çünkü 90'lar, empati ve merhametin unutulduğu, unutturulduğu yıllardı…
Bir literatürün oluşmasına katkıda bulunmak ve bir vicdan çağrısı yapmak amacıyla bu kitabı kaleme alan Ali Yılmaz, “Azgınca şahlanan şovenist toplumsal dalgaların ve ölümcül bir öteki düşmanlığının kasıp kavurduğu bu coğrafyanın ruhsuzluğu, belki okumaya bile utandığımız trajedilerin bilinmesiyle biraz olsun azalır” diyor.
90'lı yılları yok saymak mümkün değil, ama bir daha yaşamamak mümkün…