Batı romanına Sokrates'in Atina pazar meydanında yaptığı gibi "hakikat ebeliği" yapmış karnavalcı yaşam ve yazın türlerini, Türkçe yazında yaşam bulmuş özgün karnavalcı yaşam öğeleriyle, mevsimlik bayramlarla, yağmur törenleriyle, halk hikayeleriyle, iktidar yağdanlığı, "varıp sahibine haber vereyim" telaşındaki taklitçi, züppe Hacivat karşısında tüm iktidar söylemlerini tepetaklak etmeye can atan Karagöz dobralığıyla. Keloğlan, Nasreddin Hoca gülmecesiyle, Bektaşi kayıtsızlık ve hoşgörüsüyle, meddah geleneğiyle yan yana ve karşı karşıya irdelemeye alabilmek, Goethe'nin 150 yıl önce ortaya attığı Weltliteratur (Dünya Edebiyatı) kavramına ulaşmada en önemli olanakları da önümüze getirecektir... Roman türü, bu olanakların en çok sunulduğu, göze göründüğü alan olarak belirmektedir. Bu doğrultuda, Ernst Bloch'un "Erbe" (miras) sorunu diye adlandırıp üzerine gittiği geçmişteki kültürel birikimle geleceğin yapılanması arasında kurmak istediği ilişkinin ipuçları da Bahtin'in roman kuramında aydınlanmaktadır. Lukâcs'ın "büyük burjuva roman" tanımlaması ile çelişir gibi duran bu yol olmadan, bir dünya edebiyatı oluşturabilmek olanaklı görünmüyor. (Arka kapaktan)
Batı romanına Sokrates'in Atina pazar meydanında yaptığı gibi "hakikat ebeliği" yapmış karnavalcı yaşam ve yazın türlerini, Türkçe yazında yaşam bulmuş özgün karnavalcı yaşam öğeleriyle, mevsimlik bayramlarla, yağmur törenleriyle, halk hikayeleriyle, iktidar yağdanlığı, "varıp sahibine haber vereyim" telaşındaki taklitçi, züppe Hacivat karşısında tüm iktidar söylemlerini tepetaklak etmeye can atan Karagöz dobralığıyla. Keloğlan, Nasreddin Hoca gülmecesiyle, Bektaşi kayıtsızlık ve hoşgörüsüyle, meddah geleneğiyle yan yana ve karşı karşıya irdelemeye alabilmek, Goethe'nin 150 yıl önce ortaya attığı Weltliteratur (Dünya Edebiyatı) kavramına ulaşmada en önemli olanakları da önümüze getirecektir... Roman türü, bu olanakların en çok sunulduğu, göze göründüğü alan olarak belirmektedir. Bu doğrultuda, Ernst Bloch'un "Erbe" (miras) sorunu diye adlandırıp üzerine gittiği geçmişteki kültürel birikimle geleceğin yapılanması arasında kurmak istediği ilişkinin ipuçları da Bahtin'in roman kuramında aydınlanmaktadır. Lukâcs'ın "büyük burjuva roman" tanımlaması ile çelişir gibi duran bu yol olmadan, bir dünya edebiyatı oluşturabilmek olanaklı görünmüyor. (Arka kapaktan)