Ülkeler, bölgeler ve kentler egemen üretim tarzı yanı sıra özgün tarihsel ve toplumsal geçmişleri ile gelenek, görenek ve yaşam biçimlerinin de etkisiyle birbirinden oldukça farklı kentsel yapılara ve kentsel alan büyüklüklerine sahip olabilmektedirler. Nitekim ülkemizde son yarım asırlık süre içinde bile imar mevzuatında yer alan ve asgari olarak nitelendirilen kentsel alan büyüklüklerinin sıklıkla değiştirildiğine tanık olmaktayız.
Diğer bir deyişle, her durumda bu alanda evrensellik kazanmış “standart” değerlerden söz etmenin olanaklı olmadığı belirtilmelidir. Bu kitapla amaçlanan, farklı ülke ve yerleşmelerde aynı bir kentsel arazi kullanımı için kişi başına düşen alan büyüklüklerinin çeşitliliğinin ve bu farklı değerler arasındaki sapmanın büyüklüğünün plancılar tarafından bilinmesi yanı sıra, yasal düzenlemelerde belirtilen asgari değerlerin ne düzeylere kadar aşabileceğinin ipuçlarını da vermektir.
Ülkeler, bölgeler ve kentler egemen üretim tarzı yanı sıra özgün tarihsel ve toplumsal geçmişleri ile gelenek, görenek ve yaşam biçimlerinin de etkisiyle birbirinden oldukça farklı kentsel yapılara ve kentsel alan büyüklüklerine sahip olabilmektedirler. Nitekim ülkemizde son yarım asırlık süre içinde bile imar mevzuatında yer alan ve asgari olarak nitelendirilen kentsel alan büyüklüklerinin sıklıkla değiştirildiğine tanık olmaktayız.
Diğer bir deyişle, her durumda bu alanda evrensellik kazanmış “standart” değerlerden söz etmenin olanaklı olmadığı belirtilmelidir. Bu kitapla amaçlanan, farklı ülke ve yerleşmelerde aynı bir kentsel arazi kullanımı için kişi başına düşen alan büyüklüklerinin çeşitliliğinin ve bu farklı değerler arasındaki sapmanın büyüklüğünün plancılar tarafından bilinmesi yanı sıra, yasal düzenlemelerde belirtilen asgari değerlerin ne düzeylere kadar aşabileceğinin ipuçlarını da vermektir.