#smrgKİTABEVİ Kerkük Güldestesi - 2023
Güldestede yer alan mısralar, samimi ve içten gelen duygularla ifade edilen, birbirinden sıcak ve içli deyişlerdir. Bir toprak parçası için bu kadar özlem duyan, yakaran, gözyaşı döken, içini çeken, samimi duygularla terennüm eden candan, mert ve yiğit bir topluluk yaşadıkça; kısacası gönlünü Kerkük'e bağlayan idealist kişiler var oldukça, Irak Türklüğü davası da mutlaka ama mutlaka, günün birinde sonuca ulaşacaktır.
O günleri yaşayacak olan kuşaklara, şimdiden ne mutlu.
Kerkük'te henüz lise öğrencisi iken, Türkçe'ye olan susuzluğumuzu gidermek için elimize geçen kitap ve gazeteleri sonsuz bir zevk ve iştiyakla okurduk. Bu sıralarda elime küçücük bir kitap geçti: Kerkük Üzerine Söylenmiş Şiirler. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nün ilk kitabı olarak 1964 yılında yayımlanan bu eser, yeryüzünde yaşayan en içli Kerkük sevdalısı İzzettin Kerkük tarafından hazırlanmıştı.
Uzun yıllar elden düşüremediğim bu can dostu şiir kitabı, bizim kuşağın hayallerini süsleyen ve davamızın romantizmini besleyen önemli bir kaynaktı. Ayrıca bu kitap sayesinde, romantik yanı olmayan hiç bir dava veya ideolojinin iflah olma şansının mevcut bulunmadığını anlamış oldum. Şunu da anlamış oldum ki, şiiri olmayan bir davanın da başarıya ulaşma şansı, hemen hemen yok gibidir. Bu hususu en güzel ve en şairce ifade eden Mehmet Emin Yurdakul olmuştur:
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir
Tarihte varlık gösteren milletlerin milli destan sahibi olmalarının temelinde de bu yatıyor galiba. O günden beri de Irak Türklüğü üzerine söylenen şiirleri bir araya toplamaya başladım. Böylece elinizde bulunan Kerkük Güldestesi adlı kitap meydana geldi. Hemen şunu ifade edeyim ki, kitaba Kerkük Güldestesi adının verilmesi hiç kimseyi şaşırtmasın. Kerkük denilmişse de, bu şiirlerin sadece ve sadece Kerkük'le sınırh olduğu biçiminde algılanmasın.
Burada Kerkük, Irak Türklüğünün bir sembolü, bir özdeşi olarak benimsenmiştir. Başka bir deyimle Kerkük, Bağdat, Erbil, Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Kifri, Hanekin, Kızlarbat, Karatepe, Mendeli, Dakuk (Tavuk), Altunköprü, Tazehurmatu, Tisin, Beşir, Leylan, KümbetIer, Yayçı, Çardağlı, Amıriı, Bastamh ve Çardağlı gibi yerleşme birimleri; Dicle, Fırat, Hasa çayı, Aksu ve Zap gibi akarsular; Babagurgur, Taşköprü, Kale, Kışla, Meydan, Ağahk, Topkapı, Yedikızlar, İmam Kasım, Korya, Oyaka, Buyaka, Musaıla, Seyidkızı, Piryadı, Çukur, Çay, Şaturlu, Begler, Cınt Meydanı, Molla Abdullah Tepesi, Danyal Peygamber, Helvacılar, Ağa Bağı, Şıh (Şeyh) Bahri, Sona Gölü, İmam Ahmet gibi mahalle, semt, cami, yatır, mezarlık ve mesire yeri gibi tarihi ve folklorik adların hepsinin, Kerkük'ü sembolize ettiğini var sayıyoruz. Nitekim şiirlerde geçen bu özel adların, mahallî deyimlerin hepsi, kitabın sonunda alfabetik olarak açıklanmıştır.
Kerkük'ü benimsememizin ikinci bir önemli yanı da, Irak Türklüğü'nün kültür merkezi ve kalbi olan bu kentin üzerinde oynanan oyunlara karşı, bu sembolü daha bir kalın vurgulayarak, öne çıkarmaktır. Önemli petrol yataklarına sahip olan bu kentin başına gelenler ve orada yaşayan Türkmenlerin günümüze kadar kesilmeyen çileleri, dost ve düşman diye bilinen pek çok gücün tasallutundan kaynaklanmaktadır. Özellikle Kerkük'ün adı ile birlikte orada yaşayan insanların Türklüğünü haritadan silmek ve ortadan kaldırmak isteyenlere karşı Kerkük, aynı zamanda bir direnişin de simgesi olmaktadır.
Toplanan şiirlerin hemen hemen hepsi, denilebilir ki, genellikle Irak, özellikle de Kerkük için dile getirilen hasret, ayrılık, hicran, ilgi, sevgi, şefkat, çaresizlik, umutsuzluk, ağlayış, matem, feryat ve isyandır.
Irak Türklüğüne yananlar, yani Kerkük için ağlayanlar, ona gözyaşı dökenler, Türkmenlerin en sıkıntılı günlerinde yanlarında olanlar ve dertlerine ortak olanlar, hiç şüphesiz, her hangi bir karşılık beklemeden, bu davaya gönül veren en samimi, en duyarlı ve karagün dostu diyebileceğimiz binlerce insanın temsilcileri olan yiğit kişilerdir.
Bu güldestede yer alan bazı isimlerin, belki hiç bir zaman şairlik iddiaları da almamıştır. Ancak burada yer alan mısralar, samimi ve içten gelen duygularla ifade edildikleri için, hepsi de birbirinden sıcak ve içli deyişlerdir. Bir toprak parçası için bu kadar özlem duyan, yakaran, gözyaşı döken, içini çeken, samimi duygularla terennüm eden candan, mert ve yiğit bir topluluk yaşadıkça ve İzzettin Kerkük gibi sesini, nefesini ve hevesini Kerkük'e bağlayan idealist kişiler var oldukça, Irak Türklüğü davası da, mutlaka ama mutlaka, günün birinde sonuca ulaşacaktır. O günleri yaşayacak olan kuşaklara, şimdiden ne mutlu. - Suphi Saatçi - İstanbul, Şubat 1997
Güldestede yer alan mısralar, samimi ve içten gelen duygularla ifade edilen, birbirinden sıcak ve içli deyişlerdir. Bir toprak parçası için bu kadar özlem duyan, yakaran, gözyaşı döken, içini çeken, samimi duygularla terennüm eden candan, mert ve yiğit bir topluluk yaşadıkça; kısacası gönlünü Kerkük'e bağlayan idealist kişiler var oldukça, Irak Türklüğü davası da mutlaka ama mutlaka, günün birinde sonuca ulaşacaktır.
O günleri yaşayacak olan kuşaklara, şimdiden ne mutlu.
Kerkük'te henüz lise öğrencisi iken, Türkçe'ye olan susuzluğumuzu gidermek için elimize geçen kitap ve gazeteleri sonsuz bir zevk ve iştiyakla okurduk. Bu sıralarda elime küçücük bir kitap geçti: Kerkük Üzerine Söylenmiş Şiirler. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nün ilk kitabı olarak 1964 yılında yayımlanan bu eser, yeryüzünde yaşayan en içli Kerkük sevdalısı İzzettin Kerkük tarafından hazırlanmıştı.
Uzun yıllar elden düşüremediğim bu can dostu şiir kitabı, bizim kuşağın hayallerini süsleyen ve davamızın romantizmini besleyen önemli bir kaynaktı. Ayrıca bu kitap sayesinde, romantik yanı olmayan hiç bir dava veya ideolojinin iflah olma şansının mevcut bulunmadığını anlamış oldum. Şunu da anlamış oldum ki, şiiri olmayan bir davanın da başarıya ulaşma şansı, hemen hemen yok gibidir. Bu hususu en güzel ve en şairce ifade eden Mehmet Emin Yurdakul olmuştur:
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir
Tarihte varlık gösteren milletlerin milli destan sahibi olmalarının temelinde de bu yatıyor galiba. O günden beri de Irak Türklüğü üzerine söylenen şiirleri bir araya toplamaya başladım. Böylece elinizde bulunan Kerkük Güldestesi adlı kitap meydana geldi. Hemen şunu ifade edeyim ki, kitaba Kerkük Güldestesi adının verilmesi hiç kimseyi şaşırtmasın. Kerkük denilmişse de, bu şiirlerin sadece ve sadece Kerkük'le sınırh olduğu biçiminde algılanmasın.
Burada Kerkük, Irak Türklüğünün bir sembolü, bir özdeşi olarak benimsenmiştir. Başka bir deyimle Kerkük, Bağdat, Erbil, Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Kifri, Hanekin, Kızlarbat, Karatepe, Mendeli, Dakuk (Tavuk), Altunköprü, Tazehurmatu, Tisin, Beşir, Leylan, KümbetIer, Yayçı, Çardağlı, Amıriı, Bastamh ve Çardağlı gibi yerleşme birimleri; Dicle, Fırat, Hasa çayı, Aksu ve Zap gibi akarsular; Babagurgur, Taşköprü, Kale, Kışla, Meydan, Ağahk, Topkapı, Yedikızlar, İmam Kasım, Korya, Oyaka, Buyaka, Musaıla, Seyidkızı, Piryadı, Çukur, Çay, Şaturlu, Begler, Cınt Meydanı, Molla Abdullah Tepesi, Danyal Peygamber, Helvacılar, Ağa Bağı, Şıh (Şeyh) Bahri, Sona Gölü, İmam Ahmet gibi mahalle, semt, cami, yatır, mezarlık ve mesire yeri gibi tarihi ve folklorik adların hepsinin, Kerkük'ü sembolize ettiğini var sayıyoruz. Nitekim şiirlerde geçen bu özel adların, mahallî deyimlerin hepsi, kitabın sonunda alfabetik olarak açıklanmıştır.
Kerkük'ü benimsememizin ikinci bir önemli yanı da, Irak Türklüğü'nün kültür merkezi ve kalbi olan bu kentin üzerinde oynanan oyunlara karşı, bu sembolü daha bir kalın vurgulayarak, öne çıkarmaktır. Önemli petrol yataklarına sahip olan bu kentin başına gelenler ve orada yaşayan Türkmenlerin günümüze kadar kesilmeyen çileleri, dost ve düşman diye bilinen pek çok gücün tasallutundan kaynaklanmaktadır. Özellikle Kerkük'ün adı ile birlikte orada yaşayan insanların Türklüğünü haritadan silmek ve ortadan kaldırmak isteyenlere karşı Kerkük, aynı zamanda bir direnişin de simgesi olmaktadır.
Toplanan şiirlerin hemen hemen hepsi, denilebilir ki, genellikle Irak, özellikle de Kerkük için dile getirilen hasret, ayrılık, hicran, ilgi, sevgi, şefkat, çaresizlik, umutsuzluk, ağlayış, matem, feryat ve isyandır.
Irak Türklüğüne yananlar, yani Kerkük için ağlayanlar, ona gözyaşı dökenler, Türkmenlerin en sıkıntılı günlerinde yanlarında olanlar ve dertlerine ortak olanlar, hiç şüphesiz, her hangi bir karşılık beklemeden, bu davaya gönül veren en samimi, en duyarlı ve karagün dostu diyebileceğimiz binlerce insanın temsilcileri olan yiğit kişilerdir.
Bu güldestede yer alan bazı isimlerin, belki hiç bir zaman şairlik iddiaları da almamıştır. Ancak burada yer alan mısralar, samimi ve içten gelen duygularla ifade edildikleri için, hepsi de birbirinden sıcak ve içli deyişlerdir. Bir toprak parçası için bu kadar özlem duyan, yakaran, gözyaşı döken, içini çeken, samimi duygularla terennüm eden candan, mert ve yiğit bir topluluk yaşadıkça ve İzzettin Kerkük gibi sesini, nefesini ve hevesini Kerkük'e bağlayan idealist kişiler var oldukça, Irak Türklüğü davası da, mutlaka ama mutlaka, günün birinde sonuca ulaşacaktır. O günleri yaşayacak olan kuşaklara, şimdiden ne mutlu. - Suphi Saatçi - İstanbul, Şubat 1997