Ahmet Demirhan: Kant'tan Kierkegaard'a Felsefe, Sır ve İman
Soren Kierkegaard: Tanrı'ya Karşı Mutlak Bir Görev Var mıdır?
Emmanuel Levinas: Kierkegaard: Varoluş ve Etik
Jacques Derrida: Kime Vermeli (Bilmemeyi Bilmek)
Dorota Glowacka: Metni Kurban Etmek: Moriya Dağı'ndaki Felsefeci / Şair
John Milbank: Kierkegaard'da Yüce
Hent de Vries: “Kabahat İmkanı”: Kierkegaard'da Şehadet
Bir iman şövalyesi başka bir iman şövalyesine yardım edemez. Ya tekil birey kendisini bu paradoksa sokmak suretiyle bir iman şövalyesi yapacak, ya da asla bir İman şövalyesi olamayacaktır. Bu bölgelerde ortaklık düşünülemez. Eğer bir kişi başka birinin sorumluluğunda iman şövalyesi olmak isteyecek kadar korkak ve basitse, asla bir iman şövalyesi olamayacaktır. (...) Eğer kişi, bütün çağlar boyunca var olan imanı inkar ederse bu gülünç olacaktır, İmandan önce bir sonsuzluk hamlesi vardır, Bu görev, bu günlerde insanlar hor görseler de, kendi içinde İnsan gücüne denktir. Ancak bu görev tamamlandığında, yani birey kendisini sonsuzda tükettiğinde, imanın doğabileceği noktaya ulaşabilir. -S. Kierkegaard
İman, ıstırap çeken bir hakikatle bağlantılıdır. Istırap çeken ve zulme uğrayan hakikat, yanlış bir biçimde müracaat edilen hakikatten hayli farklıdır. (...} Istırap çeken hakikat, insanı diğer insanlara değil, yalnızlık içinde Tanrı'ya açar. -E. Levinas
Korkar ve titreriz, çünkü zaten Tanrı'nın ellerindeyizdir; çabalamak için özgür olsak da, görmediğiniz ve iradesini bilmediğimiz Tanrı'nın ellerinde ve bakışı altındayız; vereceği kararlarını da, filanı ya da falanı, hayatımızı ya da ölümümüzü, kurtuluşumuzu ya da helakimizi isteme nedenlerini de bilmediğimiz Tanrı'nın. -J. Derrida (Arka kapaktan)
Ahmet Demirhan: Kant'tan Kierkegaard'a Felsefe, Sır ve İman
Soren Kierkegaard: Tanrı'ya Karşı Mutlak Bir Görev Var mıdır?
Emmanuel Levinas: Kierkegaard: Varoluş ve Etik
Jacques Derrida: Kime Vermeli (Bilmemeyi Bilmek)
Dorota Glowacka: Metni Kurban Etmek: Moriya Dağı'ndaki Felsefeci / Şair
John Milbank: Kierkegaard'da Yüce
Hent de Vries: “Kabahat İmkanı”: Kierkegaard'da Şehadet
Bir iman şövalyesi başka bir iman şövalyesine yardım edemez. Ya tekil birey kendisini bu paradoksa sokmak suretiyle bir iman şövalyesi yapacak, ya da asla bir İman şövalyesi olamayacaktır. Bu bölgelerde ortaklık düşünülemez. Eğer bir kişi başka birinin sorumluluğunda iman şövalyesi olmak isteyecek kadar korkak ve basitse, asla bir iman şövalyesi olamayacaktır. (...) Eğer kişi, bütün çağlar boyunca var olan imanı inkar ederse bu gülünç olacaktır, İmandan önce bir sonsuzluk hamlesi vardır, Bu görev, bu günlerde insanlar hor görseler de, kendi içinde İnsan gücüne denktir. Ancak bu görev tamamlandığında, yani birey kendisini sonsuzda tükettiğinde, imanın doğabileceği noktaya ulaşabilir. -S. Kierkegaard
İman, ıstırap çeken bir hakikatle bağlantılıdır. Istırap çeken ve zulme uğrayan hakikat, yanlış bir biçimde müracaat edilen hakikatten hayli farklıdır. (...} Istırap çeken hakikat, insanı diğer insanlara değil, yalnızlık içinde Tanrı'ya açar. -E. Levinas
Korkar ve titreriz, çünkü zaten Tanrı'nın ellerindeyizdir; çabalamak için özgür olsak da, görmediğiniz ve iradesini bilmediğimiz Tanrı'nın ellerinde ve bakışı altındayız; vereceği kararlarını da, filanı ya da falanı, hayatımızı ya da ölümümüzü, kurtuluşumuzu ya da helakimizi isteme nedenlerini de bilmediğimiz Tanrı'nın. -J. Derrida (Arka kapaktan)