#smrgKİTABEVİ Kimlik Mekanları : Küresel Medya Elektronik Ortamlar ve Kültürel Sınırlar - 2011
Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Mart Matbaacılık
Dizi Adı:
İnceleme Dizisi: 98
ISBN-10:
9755391274
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
320
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2011
Çeviren:
Emrehan Zeybekoğlu
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Space of Identity Global Media, Electronic
Landscapes and Cultural Boundaries
Kategori:
indirimli
168,00
Havale/EFT ile:
162,96
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199004815
390979
https://www.simurgkitabevi.com/kimlik-mekanlari-kuresel-medya-elektronik-ortamlar-ve-kulturel-sinirlar-2011
Kimlik Mekanları : Küresel Medya Elektronik Ortamlar ve Kültürel Sınırlar - 2011 #smrgKİTABEVİ
168.00
Yaşadığımız kaosun ilk belirtileri, 70li yıllarda, nicelleşme ve metalaşmanın karakterize ettiği modern kültürün derinliklerinden beslenerek Batı Avrupadaki politik sistemlerde “meşruluk krizi”ne dönüşmüştü. Tarihin tuhaf bir ironisiyle, tam Batı Avrupa entellektüel dünyası bu krizle baş etmenin yollarını ararken, Doğu Bloku içi geçmiş temsili demokrasinin ve meta dünyasının vaatleri peşinde koşan kitleler tarafından berdava edilince, önceleri pek kulak asmadığımız ne kadar sorun varsa hepsi birbirinin peşi sıra sökün etti: Ulusal ve budunsal kimlikler, ulus-ötesi şirketlerin damgasını taşıyan küresel kapitalizm, bölgesel hegemonya mücadeleleri, mikro milliyetçilik, ırkçılık ve bunların hem iktisadi hem de simgesel tepişme uzamlarının en başında gelen yeni iletişim teknolojileri. D. Morley ve K. Robins, tarihin bir değil birçok, kollektif ve bireysel kimliklerin dikişsiz değil çelişkili ve kırılgan olduğunun görülmeye başlandığı, ulus-devlet şemsiyesinin komünizm tarafından değil bizzat kapitalizm tarafından delindiği günümüz dünyasında öne çıkan bu sorunları enine boyuna inceliyorlar. Avrupa kültüründe temel bir sorun olduğunu, kendi olumluluğunu Avrupalı olmayanın olumsuzluğuna dayandırarak kendi kendisiyle özdeşleşmesinin narsist bir kimliğe dönüştüğünü ve artık kendini yeniden inşa etmek için geri çekilmeye başladığını söyleyerek şöylesi soruların peşine düşüyorlar: Demir Perdenin eşanlı olarak böldüğü ve birleştirdiği Avrupanın coğrafi sınırları böyle net sınırların olmadığı bir ortamda nerede başlayıp nerede bitecektir? Bir yandan kitle iletişim araçları yoluyla Avrupalılık bilinci yeşertilmeye çalışırken öbür yandan sınır tanımayan iletişim biçimlerinden aldığı destekle Avrupayı hiçleyen Amerikanlaşma tehlikesi nasıl bertaraf edilecektir? Beyaz adamın sihri olan teknolojiyi eline geçirerek Batıya karşı yarma harekâtına girişen dünün modern öncesi ve ilkel Doğusunda yer alan sarı adamlar yerleşik uluslararası iktidar hiyeraşisinde nereye oturtulacaktır? Avrupanın belki 1492den itibaren netleştirdiği ve o tarihten bu yana dünyanın her yanına ihraç ettği kozmopolit evrenselcilik ile dar görüşlü ve taşralı bölgecilik arasında halat çekme oyununda artan gerilimlerin üzerine boşaltılacağı yeni şeytan adayları (İslam, Doğu, Japonya, Amerika) bu oyunu boşa çıkarmak için hangi imkânlara sahiptir ve hangi ihtimallere oynayabilirler?.. Yaklaşık 200 yıldır Batıya her adım atılışında Batının biraz daha uzağına düşüldüğünün acıyla fark edildiği, içerideki Ötekilerden başını alıp da dışarıya hâlâ benzeri soruların daha bir acilleştiğini düşünüyoruz. Bir ülkenin “büyük rüya”lar görmeyi çok sevmesine rağmen sonunda, kendi, “iç düşman”larıyla ve sınır komşularıyla baş başa kalmasının nedenlerini biraz da kültür ve simge dünyasının sunduğu teorik ve politik kerterizden incelemek gerektiğini düşünüyorsanız, bu kitapta aradığınızdan daha fazlasını bulacağınıza emin olabilirsiniz.
Yaşadığımız kaosun ilk belirtileri, 70li yıllarda, nicelleşme ve metalaşmanın karakterize ettiği modern kültürün derinliklerinden beslenerek Batı Avrupadaki politik sistemlerde “meşruluk krizi”ne dönüşmüştü. Tarihin tuhaf bir ironisiyle, tam Batı Avrupa entellektüel dünyası bu krizle baş etmenin yollarını ararken, Doğu Bloku içi geçmiş temsili demokrasinin ve meta dünyasının vaatleri peşinde koşan kitleler tarafından berdava edilince, önceleri pek kulak asmadığımız ne kadar sorun varsa hepsi birbirinin peşi sıra sökün etti: Ulusal ve budunsal kimlikler, ulus-ötesi şirketlerin damgasını taşıyan küresel kapitalizm, bölgesel hegemonya mücadeleleri, mikro milliyetçilik, ırkçılık ve bunların hem iktisadi hem de simgesel tepişme uzamlarının en başında gelen yeni iletişim teknolojileri. D. Morley ve K. Robins, tarihin bir değil birçok, kollektif ve bireysel kimliklerin dikişsiz değil çelişkili ve kırılgan olduğunun görülmeye başlandığı, ulus-devlet şemsiyesinin komünizm tarafından değil bizzat kapitalizm tarafından delindiği günümüz dünyasında öne çıkan bu sorunları enine boyuna inceliyorlar. Avrupa kültüründe temel bir sorun olduğunu, kendi olumluluğunu Avrupalı olmayanın olumsuzluğuna dayandırarak kendi kendisiyle özdeşleşmesinin narsist bir kimliğe dönüştüğünü ve artık kendini yeniden inşa etmek için geri çekilmeye başladığını söyleyerek şöylesi soruların peşine düşüyorlar: Demir Perdenin eşanlı olarak böldüğü ve birleştirdiği Avrupanın coğrafi sınırları böyle net sınırların olmadığı bir ortamda nerede başlayıp nerede bitecektir? Bir yandan kitle iletişim araçları yoluyla Avrupalılık bilinci yeşertilmeye çalışırken öbür yandan sınır tanımayan iletişim biçimlerinden aldığı destekle Avrupayı hiçleyen Amerikanlaşma tehlikesi nasıl bertaraf edilecektir? Beyaz adamın sihri olan teknolojiyi eline geçirerek Batıya karşı yarma harekâtına girişen dünün modern öncesi ve ilkel Doğusunda yer alan sarı adamlar yerleşik uluslararası iktidar hiyeraşisinde nereye oturtulacaktır? Avrupanın belki 1492den itibaren netleştirdiği ve o tarihten bu yana dünyanın her yanına ihraç ettği kozmopolit evrenselcilik ile dar görüşlü ve taşralı bölgecilik arasında halat çekme oyununda artan gerilimlerin üzerine boşaltılacağı yeni şeytan adayları (İslam, Doğu, Japonya, Amerika) bu oyunu boşa çıkarmak için hangi imkânlara sahiptir ve hangi ihtimallere oynayabilirler?.. Yaklaşık 200 yıldır Batıya her adım atılışında Batının biraz daha uzağına düşüldüğünün acıyla fark edildiği, içerideki Ötekilerden başını alıp da dışarıya hâlâ benzeri soruların daha bir acilleştiğini düşünüyoruz. Bir ülkenin “büyük rüya”lar görmeyi çok sevmesine rağmen sonunda, kendi, “iç düşman”larıyla ve sınır komşularıyla baş başa kalmasının nedenlerini biraz da kültür ve simge dünyasının sunduğu teorik ve politik kerterizden incelemek gerektiğini düşünüyorsanız, bu kitapta aradığınızdan daha fazlasını bulacağınıza emin olabilirsiniz.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.