Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı himayesine giren Kırım Tatar Hanlığı, ‘Karadeniz siyaseti' çerçevesinde hep bir güvenlik unsuru olagelmiştir. Ancak 1774 tarihli Küçük Kaynarca Anlaşması'yla, Kırım'ın Osmanlı himayesinden çıkışı sonrasında 1783'te Rusya tarafından ilhakı, Kırım Türklerinin hayatında, günümüze kadar sürüp gelen çok dramatik ağır olayların yaşanmasına sebep olmuştur. 134 yıl boyunca Rus Çarlığı tarafından yok edilmeye çalışılan Kırım Türkleri, 1917 yılındaki Sovyet Devrimi'nden sonra aksine vaadlere rağmen daha beter imha hareketlerine maruz kalmış, tarihin büyük kan dökücülerinden Stalin, 1944 senesinde Türkleri yerlerinden, yurtlarından kazıyarak, hayvan vagonlarında Sibiryalara, Rusya içlerine sürmüştür. O zoraki göçlerde birçok muhacirin yollarda öldüğünü söylemeye gerek yok. Fakat dünya, Ermenilere dair her iddiaya kulak kabartırken bu insanlara yapılan zulmü hiçbir zaman görmemiştir.
İşte bu eser, Sovyetler Birliği döneminde Kırım Tatar Türklerinin maruz kaldığı kitlesel sürgün hareketini işlemektedir. Bir halkın tamamen kendi dallarına tutunarak, sırtını kimseye dayamadan, her sene "18 Mayıs gününü soykırım günü ilan edelim" diye uluslararası arenada ağlamadan, kan akıtmadan, kana bulaşmadan, onur ve vakarla verdiği varoluş ve vatana dönüş mücadelesini anlatmaktadır...
Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı himayesine giren Kırım Tatar Hanlığı, ‘Karadeniz siyaseti' çerçevesinde hep bir güvenlik unsuru olagelmiştir. Ancak 1774 tarihli Küçük Kaynarca Anlaşması'yla, Kırım'ın Osmanlı himayesinden çıkışı sonrasında 1783'te Rusya tarafından ilhakı, Kırım Türklerinin hayatında, günümüze kadar sürüp gelen çok dramatik ağır olayların yaşanmasına sebep olmuştur. 134 yıl boyunca Rus Çarlığı tarafından yok edilmeye çalışılan Kırım Türkleri, 1917 yılındaki Sovyet Devrimi'nden sonra aksine vaadlere rağmen daha beter imha hareketlerine maruz kalmış, tarihin büyük kan dökücülerinden Stalin, 1944 senesinde Türkleri yerlerinden, yurtlarından kazıyarak, hayvan vagonlarında Sibiryalara, Rusya içlerine sürmüştür. O zoraki göçlerde birçok muhacirin yollarda öldüğünü söylemeye gerek yok. Fakat dünya, Ermenilere dair her iddiaya kulak kabartırken bu insanlara yapılan zulmü hiçbir zaman görmemiştir.
İşte bu eser, Sovyetler Birliği döneminde Kırım Tatar Türklerinin maruz kaldığı kitlesel sürgün hareketini işlemektedir. Bir halkın tamamen kendi dallarına tutunarak, sırtını kimseye dayamadan, her sene "18 Mayıs gününü soykırım günü ilan edelim" diye uluslararası arenada ağlamadan, kan akıtmadan, kana bulaşmadan, onur ve vakarla verdiği varoluş ve vatana dönüş mücadelesini anlatmaktadır...