Arap edebiyatında bedî'iyye adıyla Hz. Peygamber vasfında yazılan bu şiirler Fars edebiyatında bedî'iyye veya kasîde-i masnû'a başlıkları altında değerlendirilmiştir. İran şiirinin etkisiyle edebiyatımızda da bu tarz şiirler kaleme alınmıştır. Muvaşşah iki kasidesiyle bu vadide şiir söyleyen şairlerden biri de 17. yüzyıl şairlerinden Nağzî Efendi'dir. Münâzara-i Kahve vü Bâde adlı dört bin beyti aşkın bir mesnevisi ve her biri birer müstakil eser hüviyetindeki iki masnû' kasidesine rağmen Nağzî, Osmanlı edebiyatının biyografik kaynaklarında adı anılmayan bir şairdir. Şairin söz konusu mesnevisi üzerine daha önce akademik bir çalışma yapılmış ve hayatına dair bilgiler büyük oranda bu eserinden tespit edilmiştir.
Nağzî'nin kasîde-i masnû'alarına dair bir çalışmaya ise rastlanmamış, bu şiirlerden bahseden bir bilgiye de şu ana dek tesadüf edilmemiştir. Hâlbuki döneminin meşhur şairlerinin yazdığı takrizlere bakılırsa bu kasideler şairin yaşadığı dönemde, en azından belli bir edebî çevrede, okunmuş ve takdîr görmüştür. Tespit edilebildiği kadarıyla Nağzî'nin şiirleri Türk edebiyatında yazılan masnû' kasidelerin en hacimlileridir. Muvaşşah olmaları bakımından da bu şiirler benzerlerinden farklılık arz etmektedir.
Bu çalışmada Nağzî'nin kaside-i masnû'aları incelenmiş, manzumelerin metinlerine yer verilmiştir. Söz konusu şiirlerden biri, şairinin verdiği isimle Nağzu'l- Kasîde, diğeri ise kütüphane kayıtlarından hareketle Kasîde-i Musanna' adıyla bu çalışmada yer almıştır. İnceleme bölümünde Nağzu'l-Kasîde'ye yapılan göndermeler “NK”, Kasîde-i Musanna'a yapılan atıflar “KM” şeklinde gösterilmiştir. Üç nüshası tespit edilen Kasîde-i Musanna'ın İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nadir Eserler Bölümü'nde bulunan nüshası esas alınmış, incelemede yer alan beyitlerin bu nüshadaki varak numaraları verilmiştir.
Giriş, iki bölüm ve eklerden oluşan çalışmanın giriş bölümünde ilkin kasîde-i masnû'a tarzının tanımı yapılmış, bu tarzın klasik Türk şiirinde musanna' veya masnû' başlığı altında kaleme alınan deneysel nitelikli benzer şiirlerden farkı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Daha sonra kasîde-i masnû'a tarzının Arap ve Fars edebiyatlarındaki genel görünümünden bahsedilmiştir. İran Edebiyatında Kasîde-i Masnû'a başlığı altında Türk edebiyatındaki manzumeleri etkilediği düşünülen Kıvamüddin-i Gencevî, Selman-ı Savecî ve Ehlî-i Şirazî'nin şiirleri kısaca tanıtılmıştır. Türk Edebiyatında Kasîde-i Masnû'a başlığı altında ise edebiyatımızda yazılan masnû' kasîdelere değinilmiştir.
Birinci bölümde Nağzî'nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Kasîde-i masnû'alar da bu bölümde incelenmiş, manzumelerdeki edebî sanatlar elden geldiğince açıklanmaya çalışılmıştır. Edebî sanatların incelenmesine kaside beyitlerinin tümü dâhil edilmemiş, bir veya birkaç beytin oluşturduğu musanna' beyitler üzerinde durulmuştur. Bu bölümde beyitleri şerh etme gayretine girişilmeden beyitlerin dil içi çevirisi yapılmış, hangi edebî sanata örnek olarak söylenmişse sadece o sanat gösterilmiştir. İkinci bölümde kasidelerin transkripsiyonlu metinlerine yer verilmiştir. Şiirlerdeki tevşîhin takip edilebilmesini sağlamak amacıyla Latin harflerine aktarılan beyitlerin karşısına tıpkıbasımları konulmuştur.
Ekler bölümünde “Ek 1” başlığı altında Nağzî'nin kasidelerine yazılan manzum ve mensûr takrizler bulunmaktadır. “Ek 2”de ise çalışmanın Türk Edebiyatında Kasîde-i Masnû'a başlığı altında tanıtılan ve tespit edilebildiği kadarıyla Türk edebiyatında ilk masnû' kasîde olma özelliğini gösteren Hümâmî'ye ait şiirin metnine ve tıpkıbasımına yer verilmiştir.
Arap edebiyatında bedî'iyye adıyla Hz. Peygamber vasfında yazılan bu şiirler Fars edebiyatında bedî'iyye veya kasîde-i masnû'a başlıkları altında değerlendirilmiştir. İran şiirinin etkisiyle edebiyatımızda da bu tarz şiirler kaleme alınmıştır. Muvaşşah iki kasidesiyle bu vadide şiir söyleyen şairlerden biri de 17. yüzyıl şairlerinden Nağzî Efendi'dir. Münâzara-i Kahve vü Bâde adlı dört bin beyti aşkın bir mesnevisi ve her biri birer müstakil eser hüviyetindeki iki masnû' kasidesine rağmen Nağzî, Osmanlı edebiyatının biyografik kaynaklarında adı anılmayan bir şairdir. Şairin söz konusu mesnevisi üzerine daha önce akademik bir çalışma yapılmış ve hayatına dair bilgiler büyük oranda bu eserinden tespit edilmiştir.
Nağzî'nin kasîde-i masnû'alarına dair bir çalışmaya ise rastlanmamış, bu şiirlerden bahseden bir bilgiye de şu ana dek tesadüf edilmemiştir. Hâlbuki döneminin meşhur şairlerinin yazdığı takrizlere bakılırsa bu kasideler şairin yaşadığı dönemde, en azından belli bir edebî çevrede, okunmuş ve takdîr görmüştür. Tespit edilebildiği kadarıyla Nağzî'nin şiirleri Türk edebiyatında yazılan masnû' kasidelerin en hacimlileridir. Muvaşşah olmaları bakımından da bu şiirler benzerlerinden farklılık arz etmektedir.
Bu çalışmada Nağzî'nin kaside-i masnû'aları incelenmiş, manzumelerin metinlerine yer verilmiştir. Söz konusu şiirlerden biri, şairinin verdiği isimle Nağzu'l- Kasîde, diğeri ise kütüphane kayıtlarından hareketle Kasîde-i Musanna' adıyla bu çalışmada yer almıştır. İnceleme bölümünde Nağzu'l-Kasîde'ye yapılan göndermeler “NK”, Kasîde-i Musanna'a yapılan atıflar “KM” şeklinde gösterilmiştir. Üç nüshası tespit edilen Kasîde-i Musanna'ın İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nadir Eserler Bölümü'nde bulunan nüshası esas alınmış, incelemede yer alan beyitlerin bu nüshadaki varak numaraları verilmiştir.
Giriş, iki bölüm ve eklerden oluşan çalışmanın giriş bölümünde ilkin kasîde-i masnû'a tarzının tanımı yapılmış, bu tarzın klasik Türk şiirinde musanna' veya masnû' başlığı altında kaleme alınan deneysel nitelikli benzer şiirlerden farkı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Daha sonra kasîde-i masnû'a tarzının Arap ve Fars edebiyatlarındaki genel görünümünden bahsedilmiştir. İran Edebiyatında Kasîde-i Masnû'a başlığı altında Türk edebiyatındaki manzumeleri etkilediği düşünülen Kıvamüddin-i Gencevî, Selman-ı Savecî ve Ehlî-i Şirazî'nin şiirleri kısaca tanıtılmıştır. Türk Edebiyatında Kasîde-i Masnû'a başlığı altında ise edebiyatımızda yazılan masnû' kasîdelere değinilmiştir.
Birinci bölümde Nağzî'nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Kasîde-i masnû'alar da bu bölümde incelenmiş, manzumelerdeki edebî sanatlar elden geldiğince açıklanmaya çalışılmıştır. Edebî sanatların incelenmesine kaside beyitlerinin tümü dâhil edilmemiş, bir veya birkaç beytin oluşturduğu musanna' beyitler üzerinde durulmuştur. Bu bölümde beyitleri şerh etme gayretine girişilmeden beyitlerin dil içi çevirisi yapılmış, hangi edebî sanata örnek olarak söylenmişse sadece o sanat gösterilmiştir. İkinci bölümde kasidelerin transkripsiyonlu metinlerine yer verilmiştir. Şiirlerdeki tevşîhin takip edilebilmesini sağlamak amacıyla Latin harflerine aktarılan beyitlerin karşısına tıpkıbasımları konulmuştur.
Ekler bölümünde “Ek 1” başlığı altında Nağzî'nin kasidelerine yazılan manzum ve mensûr takrizler bulunmaktadır. “Ek 2”de ise çalışmanın Türk Edebiyatında Kasîde-i Masnû'a başlığı altında tanıtılan ve tespit edilebildiği kadarıyla Türk edebiyatında ilk masnû' kasîde olma özelliğini gösteren Hümâmî'ye ait şiirin metnine ve tıpkıbasımına yer verilmiştir.