Bu coğrafyaya ad verip her metrekare de iz bırakıp yurdundan uzaklaşmanın acısını yaşayanların hasretidir bu okunanlar. Onlar suda balık gibi kayıklara doluşup gidenlerdir ve onlarla beraber karşı kıyıdan gönderilen Gülcemal vapuruna binen gözleri görenlerdir. Öyle tarifi mümkün olmayan acılar yaşadılar ki, kaçmak göçmek bile bazen yeterli olmadı. Ölmek gerekirdi... Sürgünler, 6-7 Eylül yağmalamaları; yürek dağlayan vatan hasretleri, toprak kokusu, çocukluk anıları, arkadaşları, benzer şekilde kendi toprağında yabancı olmak.
Rembetiko'nun Anadolu makamlı hasret şarkılarının yazıya dönüşümüdür bu kitap. Her daim çocukluk anılarında sabah ezanı tınısında ve çan sesi temposunda yaşanmış zeytin ağaçları altında uzun beyaz örtülü masalardaki güzellemelerin aziz hatıratıdır.
“Biz yaşadık siz yaşamayın... Halkları yok sayan kapıyı kapatın, yoksa yarın çıkacak olan yüreğiniz olmasın” diyenlerin sesine kulak verelim... Almanya'da, İstanbul'un büyülü kokusuyla yaşamını sürdüren bu yaşlı çınarın tarihe tanıklık etmiş; uzun mektubudur. Dallanıp budaklandı ve çınarın kökleri çok derinlerde kaldı. Gövdesine onca kuş kondu geldi ve geçti. Düzen göç devridir. Geriye kalan ruha sinen hatıralar. Dokunun bu çınara ve kulak verin, derinlerden size fısıldadığı hatıralara. Evet bu bir hatıra sahnesidir. Çınar gövdesinde bir müştemilattır mekanımız. Sahnede bir Rum. Anlatadursun olup bitenleri siz dinleyin. Evvel zaman içinde Konstantiniyye'de…
Bu coğrafyaya ad verip her metrekare de iz bırakıp yurdundan uzaklaşmanın acısını yaşayanların hasretidir bu okunanlar. Onlar suda balık gibi kayıklara doluşup gidenlerdir ve onlarla beraber karşı kıyıdan gönderilen Gülcemal vapuruna binen gözleri görenlerdir. Öyle tarifi mümkün olmayan acılar yaşadılar ki, kaçmak göçmek bile bazen yeterli olmadı. Ölmek gerekirdi... Sürgünler, 6-7 Eylül yağmalamaları; yürek dağlayan vatan hasretleri, toprak kokusu, çocukluk anıları, arkadaşları, benzer şekilde kendi toprağında yabancı olmak.
Rembetiko'nun Anadolu makamlı hasret şarkılarının yazıya dönüşümüdür bu kitap. Her daim çocukluk anılarında sabah ezanı tınısında ve çan sesi temposunda yaşanmış zeytin ağaçları altında uzun beyaz örtülü masalardaki güzellemelerin aziz hatıratıdır.
“Biz yaşadık siz yaşamayın... Halkları yok sayan kapıyı kapatın, yoksa yarın çıkacak olan yüreğiniz olmasın” diyenlerin sesine kulak verelim... Almanya'da, İstanbul'un büyülü kokusuyla yaşamını sürdüren bu yaşlı çınarın tarihe tanıklık etmiş; uzun mektubudur. Dallanıp budaklandı ve çınarın kökleri çok derinlerde kaldı. Gövdesine onca kuş kondu geldi ve geçti. Düzen göç devridir. Geriye kalan ruha sinen hatıralar. Dokunun bu çınara ve kulak verin, derinlerden size fısıldadığı hatıralara. Evet bu bir hatıra sahnesidir. Çınar gövdesinde bir müştemilattır mekanımız. Sahnede bir Rum. Anlatadursun olup bitenleri siz dinleyin. Evvel zaman içinde Konstantiniyye'de…