#smrgKİTABEVİ Korona Günlerinde Yaşamak da Sınıfsal- 2020

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Berdan Matbaacılık
ISBN-10:
9786056342486
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Hazırlayan:
Talat Sürer
Stok Kodu:
1199055552
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
251 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
60,00
Havale/EFT ile: 58,20
Stoktan teslim
1199055552
441546
Korona Günlerinde Yaşamak da Sınıfsal-       2020
Korona Günlerinde Yaşamak da Sınıfsal- 2020 #smrgKİTABEVİ
60.00
Salgın dünyayı topyekun etkisi altına aldığı zaman, şu gerçek bir kere daha net bir biçimde ortaya çıktı: Herhangi bir gelişmede, her kesim bunu kendi sınıfsal konumu ile yaşıyor. Sorunun türü ne olursa olsun, etkilenme düzeyi sınıfsal oluyor. Yaşam hakkı, sağlık hakkı gibi en temel insan hakları bile, sınıfsal bir nitelik taşıyor.

Egemen sınıfların en çok kullandığı demagojilerden biri, “he­pimiz aynı gemideyiz”dir. Bununla ezilenler ve sömürülenlerin, zenginler ve sömürücülerle aynı koşullara sahip olduğu yanılsama­sını yaratmaya çalışırlar. Salgının başlangıç döneminde, virüse ya­kalanan prens, başbakan ya da ünlülerin günlerce haberlerde yer alması, bu yanılsamayı güçlendirme hedefi taşıyordu. Oysa tıpkı şairin söylediği gibi, “yaşam da ölüm de adil değil”di! Daha açık söylemek gerekirse, yaşamı da ölümü de her sınıf, kendi sınıfsal konumu ile karşılıyordu.

Virüs, zenginle fakiri ayırdetmiyor elbette; ancak zenginle fakir, virüs karşısında eşit değil. Salgın başladığı andan itibaren özel sığınağına çekilen, ada satın alıp yerleşen, sarayındaki koru­ma önlemlerini artıran süper zenginleri, en hafifinden çiftlik evine yerleşen ortalama zenginleri duyduk, okuduk. İşçi ve emekçilere düşen ise “çarklar dönecek” politikası oldu; kalabalık toplu taşı­ma araçlarına binmeye, işe gitmeye, salgın önlemleri alınmamış iş ortamlarında çalışmaya mahkum oldular. Üretim tüm hızıyla devam etti; üstelik salgın bahanesiyle işçileri daha az paraya daha çok çalışmaya zorlayarak… Keza salgın karşısında vücut direncini artırmada en etkili unsur olarak ileri sürülen “iyi beslenme, spor, güneş” üçlüsü de yoksulların yaşamına uzaktı.

Salgın dünyayı topyekun etkisi altına aldığı zaman, şu gerçek bir kere daha net bir biçimde ortaya çıktı: Herhangi bir gelişmede, her kesim bunu kendi sınıfsal konumu ile yaşıyor. Sorunun türü ne olursa olsun, etkilenme düzeyi sınıfsal oluyor. Yaşam hakkı, sağlık hakkı gibi en temel insan hakları bile, sınıfsal bir nitelik taşıyor.

Egemen sınıfların en çok kullandığı demagojilerden biri, “he­pimiz aynı gemideyiz”dir. Bununla ezilenler ve sömürülenlerin, zenginler ve sömürücülerle aynı koşullara sahip olduğu yanılsama­sını yaratmaya çalışırlar. Salgının başlangıç döneminde, virüse ya­kalanan prens, başbakan ya da ünlülerin günlerce haberlerde yer alması, bu yanılsamayı güçlendirme hedefi taşıyordu. Oysa tıpkı şairin söylediği gibi, “yaşam da ölüm de adil değil”di! Daha açık söylemek gerekirse, yaşamı da ölümü de her sınıf, kendi sınıfsal konumu ile karşılıyordu.

Virüs, zenginle fakiri ayırdetmiyor elbette; ancak zenginle fakir, virüs karşısında eşit değil. Salgın başladığı andan itibaren özel sığınağına çekilen, ada satın alıp yerleşen, sarayındaki koru­ma önlemlerini artıran süper zenginleri, en hafifinden çiftlik evine yerleşen ortalama zenginleri duyduk, okuduk. İşçi ve emekçilere düşen ise “çarklar dönecek” politikası oldu; kalabalık toplu taşı­ma araçlarına binmeye, işe gitmeye, salgın önlemleri alınmamış iş ortamlarında çalışmaya mahkum oldular. Üretim tüm hızıyla devam etti; üstelik salgın bahanesiyle işçileri daha az paraya daha çok çalışmaya zorlayarak… Keza salgın karşısında vücut direncini artırmada en etkili unsur olarak ileri sürülen “iyi beslenme, spor, güneş” üçlüsü de yoksulların yaşamına uzaktı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat