#smrgKİTABEVİ Korona Günlerinde Yaşamak da Sınıfsal- 2020
Egemen sınıfların en çok kullandığı demagojilerden biri, “hepimiz aynı gemideyiz”dir. Bununla ezilenler ve sömürülenlerin, zenginler ve sömürücülerle aynı koşullara sahip olduğu yanılsamasını yaratmaya çalışırlar. Salgının başlangıç döneminde, virüse yakalanan prens, başbakan ya da ünlülerin günlerce haberlerde yer alması, bu yanılsamayı güçlendirme hedefi taşıyordu. Oysa tıpkı şairin söylediği gibi, “yaşam da ölüm de adil değil”di! Daha açık söylemek gerekirse, yaşamı da ölümü de her sınıf, kendi sınıfsal konumu ile karşılıyordu.
Virüs, zenginle fakiri ayırdetmiyor elbette; ancak zenginle fakir, virüs karşısında eşit değil. Salgın başladığı andan itibaren özel sığınağına çekilen, ada satın alıp yerleşen, sarayındaki koruma önlemlerini artıran süper zenginleri, en hafifinden çiftlik evine yerleşen ortalama zenginleri duyduk, okuduk. İşçi ve emekçilere düşen ise “çarklar dönecek” politikası oldu; kalabalık toplu taşıma araçlarına binmeye, işe gitmeye, salgın önlemleri alınmamış iş ortamlarında çalışmaya mahkum oldular. Üretim tüm hızıyla devam etti; üstelik salgın bahanesiyle işçileri daha az paraya daha çok çalışmaya zorlayarak… Keza salgın karşısında vücut direncini artırmada en etkili unsur olarak ileri sürülen “iyi beslenme, spor, güneş” üçlüsü de yoksulların yaşamına uzaktı.
Egemen sınıfların en çok kullandığı demagojilerden biri, “hepimiz aynı gemideyiz”dir. Bununla ezilenler ve sömürülenlerin, zenginler ve sömürücülerle aynı koşullara sahip olduğu yanılsamasını yaratmaya çalışırlar. Salgının başlangıç döneminde, virüse yakalanan prens, başbakan ya da ünlülerin günlerce haberlerde yer alması, bu yanılsamayı güçlendirme hedefi taşıyordu. Oysa tıpkı şairin söylediği gibi, “yaşam da ölüm de adil değil”di! Daha açık söylemek gerekirse, yaşamı da ölümü de her sınıf, kendi sınıfsal konumu ile karşılıyordu.
Virüs, zenginle fakiri ayırdetmiyor elbette; ancak zenginle fakir, virüs karşısında eşit değil. Salgın başladığı andan itibaren özel sığınağına çekilen, ada satın alıp yerleşen, sarayındaki koruma önlemlerini artıran süper zenginleri, en hafifinden çiftlik evine yerleşen ortalama zenginleri duyduk, okuduk. İşçi ve emekçilere düşen ise “çarklar dönecek” politikası oldu; kalabalık toplu taşıma araçlarına binmeye, işe gitmeye, salgın önlemleri alınmamış iş ortamlarında çalışmaya mahkum oldular. Üretim tüm hızıyla devam etti; üstelik salgın bahanesiyle işçileri daha az paraya daha çok çalışmaya zorlayarak… Keza salgın karşısında vücut direncini artırmada en etkili unsur olarak ileri sürülen “iyi beslenme, spor, güneş” üçlüsü de yoksulların yaşamına uzaktı.