#smrgKİTABEVİ Koynumdaki Bürokrat: Türk Yatak Odasında Alman Bürokrasisi -
Dostluklar çıkarsızmış dedim. İki eli kanda olsa insanların koşarmış ötekine. Yaşayamaz sandım bunca yücelikte kötülük. Ölümlüdür. Tükenmez kaynağı varken bunca sevginin yazılanlar aldatmacaymış dedim. Tüm güzellikleri gözümden esirgedim. İlkeli de sevdim yeniler yenisinin yanında. İçimin baharında ne varsa tutkumdu artık. Ağladım mutluluktan düşündükçe öğrettiklerini. İnandıkça sana büyüyordum. Ne güzeldi bir böyle inanca gönül verişim.
Gelgelelim yetmedi. İstemek yetmedi değiştirmek için gerçeği. En azından benim değişmem yetmedi. Ne varsa ışıl ışıl gösterdiğin ne varsa arınmış sandığım köksüzdü hepsi. Değişken insanların değişken isteklerinde can verdi o güzelim sevgiler. Yalanla yalansız yaşayan bir tutuluyordu yine...
Yarım kaldı iyi niyetlerim. İnançlarından yorgunum şimdi ve eskisinden de beter yüreğim.İnsanın insan ettiğini yine başkalarından öğrendim. Dokunma gerçeğe bırak değişmesin olağanı olağandışı edemezsin
Reşat Nuri Güntekin'in, döneminin yazarları için bir yakınması vardır:
"Biz, birbirimizi okumuyoruz" der.
Okuma kültürünün yeterince yerleşmediği bir toplumumuz var. Hele ki geçmişte kaldığını sandığımız yazarlar neredeyse unutulacak. Elif Naci'nin, Ahmet Haşim şiirleriyle ilgili düşüncesine katılıyoruz.
"Onun şiirindeki ağdalı dilinden bu günkü nesil ne anlar?" diyor. Doğru fakat biraz zahmet, biraz sözlük karıştırmak, 'okur olmanın' bir parçası değil midir? Devam ediyor Elif Naci:
"Sıkı bir defne ormanın ortasında bırakılan bal dolu fağfur kavanoz gibi mana; şiirin yaprakları arasında gizli ama 'her göze görünmez' der Haşim. Hakikaten 'bu kavanozu' göremeyenler, zaten şiirden bir şey anlamazlar. Bu sihirli baldan tatmayanlar için; yalnız Haşim'in şiirleri değil, bütün sanat eserleri de dilsizdir."
Dostluklar çıkarsızmış dedim. İki eli kanda olsa insanların koşarmış ötekine. Yaşayamaz sandım bunca yücelikte kötülük. Ölümlüdür. Tükenmez kaynağı varken bunca sevginin yazılanlar aldatmacaymış dedim. Tüm güzellikleri gözümden esirgedim. İlkeli de sevdim yeniler yenisinin yanında. İçimin baharında ne varsa tutkumdu artık. Ağladım mutluluktan düşündükçe öğrettiklerini. İnandıkça sana büyüyordum. Ne güzeldi bir böyle inanca gönül verişim.
Gelgelelim yetmedi. İstemek yetmedi değiştirmek için gerçeği. En azından benim değişmem yetmedi. Ne varsa ışıl ışıl gösterdiğin ne varsa arınmış sandığım köksüzdü hepsi. Değişken insanların değişken isteklerinde can verdi o güzelim sevgiler. Yalanla yalansız yaşayan bir tutuluyordu yine...
Yarım kaldı iyi niyetlerim. İnançlarından yorgunum şimdi ve eskisinden de beter yüreğim.İnsanın insan ettiğini yine başkalarından öğrendim. Dokunma gerçeğe bırak değişmesin olağanı olağandışı edemezsin
Reşat Nuri Güntekin'in, döneminin yazarları için bir yakınması vardır:
"Biz, birbirimizi okumuyoruz" der.
Okuma kültürünün yeterince yerleşmediği bir toplumumuz var. Hele ki geçmişte kaldığını sandığımız yazarlar neredeyse unutulacak. Elif Naci'nin, Ahmet Haşim şiirleriyle ilgili düşüncesine katılıyoruz.
"Onun şiirindeki ağdalı dilinden bu günkü nesil ne anlar?" diyor. Doğru fakat biraz zahmet, biraz sözlük karıştırmak, 'okur olmanın' bir parçası değil midir? Devam ediyor Elif Naci:
"Sıkı bir defne ormanın ortasında bırakılan bal dolu fağfur kavanoz gibi mana; şiirin yaprakları arasında gizli ama 'her göze görünmez' der Haşim. Hakikaten 'bu kavanozu' göremeyenler, zaten şiirden bir şey anlamazlar. Bu sihirli baldan tatmayanlar için; yalnız Haşim'in şiirleri değil, bütün sanat eserleri de dilsizdir."