Tam arkamı döneceğim sırada, kapı sihirliymiş gibi açıldı. Odaya adımımı attığım anda gördüğüm şey karşısında afalladım. Yerlere gül yaprakları serpilmişti. Kırmızı pelerin giymiş, uzun boylu biri duruyordu orada. Her nedense bir dostun yanında olduğumu hissediyordum. Adam kıvrak bir hareketle bana doğru döndü, dosdoğru gözlerime baktı. Ömrüm boyunca hiç kimsede böyle bir güç hissetmedim. Genç bir adamdı ve teni güneş yanığı gibiydi. Kimdi bu adam? Bana neden böyle bakıyordu? Derken dudakları yumuşak bir gülümsemeyle kıvrıldı, gözleri çocuk gibi parladı ve konuşmaya başladı: "Kaderini ancak sen keşfedebilirsin, senin için hazırlanmış yolu ancak sen bilebilirsin. Burası kalbinin seni davet ettiği yoldur. Nasıl ki koza kelebeği bilmez, halbuki kaderidir onun kelebek olmak. Ancak cesur olursa, cesaret ederse bir yumağın içinde sıkışmış kalmışlıktan, kabuğunu kırarak gökyüzüne, özgürlüğe kanat çırpar. İşte insanoğlunun hikâyesi de budur. Asla kaderini baştan bilmez ve eğer geçilmemiş yollardan geçmez, açılmamış kapıları açmazsa, sonunda bir anlamda açılmadan iade olacaktır. Uykulardan uyanmanın, özgürlüğe kanat çırpmanın zamanı gelmedi mi?" Sözleri beni şoka sokmuştu. Cesaretimi topladım ve sordum: "Umarım kim olduğunuzu sormamın bir sakıncası yoktur." "Adım Julian Mantle ve buraya senin rehberin olarak hizmet etmeye geldim:' "Julian Mantle mı? Ferrari'sini Satan Bilge mi? Ciddi olamazsınız!" Tüm gazeteler bu mucize adamın ülkeye dönüşünü yazıyordu. (Arka kapaktan)
Tam arkamı döneceğim sırada, kapı sihirliymiş gibi açıldı. Odaya adımımı attığım anda gördüğüm şey karşısında afalladım. Yerlere gül yaprakları serpilmişti. Kırmızı pelerin giymiş, uzun boylu biri duruyordu orada. Her nedense bir dostun yanında olduğumu hissediyordum. Adam kıvrak bir hareketle bana doğru döndü, dosdoğru gözlerime baktı. Ömrüm boyunca hiç kimsede böyle bir güç hissetmedim. Genç bir adamdı ve teni güneş yanığı gibiydi. Kimdi bu adam? Bana neden böyle bakıyordu? Derken dudakları yumuşak bir gülümsemeyle kıvrıldı, gözleri çocuk gibi parladı ve konuşmaya başladı: "Kaderini ancak sen keşfedebilirsin, senin için hazırlanmış yolu ancak sen bilebilirsin. Burası kalbinin seni davet ettiği yoldur. Nasıl ki koza kelebeği bilmez, halbuki kaderidir onun kelebek olmak. Ancak cesur olursa, cesaret ederse bir yumağın içinde sıkışmış kalmışlıktan, kabuğunu kırarak gökyüzüne, özgürlüğe kanat çırpar. İşte insanoğlunun hikâyesi de budur. Asla kaderini baştan bilmez ve eğer geçilmemiş yollardan geçmez, açılmamış kapıları açmazsa, sonunda bir anlamda açılmadan iade olacaktır. Uykulardan uyanmanın, özgürlüğe kanat çırpmanın zamanı gelmedi mi?" Sözleri beni şoka sokmuştu. Cesaretimi topladım ve sordum: "Umarım kim olduğunuzu sormamın bir sakıncası yoktur." "Adım Julian Mantle ve buraya senin rehberin olarak hizmet etmeye geldim:' "Julian Mantle mı? Ferrari'sini Satan Bilge mi? Ciddi olamazsınız!" Tüm gazeteler bu mucize adamın ülkeye dönüşünü yazıyordu. (Arka kapaktan)