#smrgSAHAF Küçük Asya: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi 3 Cilt TAKIM -

Hazırlayan:
Latin harflerine aktaran: Kazım Yaşar Kopraman
Stok Kodu:
1199065732
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
1504 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2002
Çeviren:
Ali Suat
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199065732
451665
Küçük Asya: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi 3 Cilt TAKIM -
Küçük Asya: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi 3 Cilt TAKIM - #smrgSAHAF
0.00
Son günlerde popüler magazin dergileri ve gazetelerinde 'in' ve 'out' listeleri yayımlamak çok moda. Sanırım çok da ilgi çekiyor. Gün geçmiyor her zaman okuduğunuz bir yazarın köşesinde bile bir 'in' ve 'out' kutucuğu belirivermesin. Ben bu 'in'lerin arasında 'arkeoloji' sözcüğünü de listelerin üst sıralarında görmeyi bekliyorum şu sıralar. Sayın Sakıp Sabancı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri koleksiyonundan 'Doğada Güç Birlikteliği: İnsan ve At' sergisini; Sakıp Sabancı Müzesi'nde ağırlıyor. Sergi bir yıl süreyle izlenebilecek. Sayın Sabancı, gazetelere yansıyan bir röportajında, "gelecek yüzyılın petrolünün arkeoloji" olduğunu söylüyor. Her gün yeni bir arkeoloji klâsiği dilimize kazandırılıyor. Yıllar önce Türkçede yayımlanmasını hayal bile edemediğimiz bir yığın yabancı kaynak kitap birbiri ardına raflarda yerini alıyor. Hemen her yayınevi, portföyüne bir arkeoloji ve sanat kitabı ekledi.

Texier'nin Küçük Asya seyahati
Bunlardan bence en önemlisi aslında pek de basına yansımadı: Ünlü Fransız bilgini Charles Felix-Marie Texier'in 19. yüzyılın başlarında Anadolu'da gerçekleştirdiği gezi ve incelemelerini içeren 'Küçük Asya: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi'. 19. yüzyılda üç kez basılan yapıt, Cumhuriyet'in ilânından önce 'Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Maarif Nezareti'nin iki numaralı eseri olarak üç cilt halinde Arap harfleriyle Türkçe yayımlanmış. Ben İngilizce yayımlanmış olduğuna dair de hiçbir bilgiye rastlamadım. Bildiğim kadarıyla Fransızca aslı Asie mineure: Description Géographique, Historique et Archéologique des Provinces et des Villes de la Chersonnése d'Asie adıyla 1839-1849 yılları arasında Paris'de üç cilt halinde yayımlanmış. Türkçe yayımlanmış makale ve kitaplarda sadece "Texier'ye göre...", "bkz. C. Texier" ya da "Texier'nin de bahsettiği gibi.." şeklinde cümleler görmeye alışığım. Sonunda bu kitabın Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı tarafından Latin harflerine aktarılıp sadeleştirilerek yayımlandığını öğrendim.

Bu üç ciltlik dev yapıt, gerçek anlamda bir ekip çalışmasının ve son derece ayrıntılı araştırmaların ürünü. Fransızca aslından değil de Arap harfli Türkçe çevirisinden günümüz Türkçesine aktarılmış. Bunun nedeni, birinci cildin başına eklenen 'Açıklamalar' kısmında ayrıntısıyla anlatılmış: "Çevirisi esas alınan Ali Suat Bey bir Osmanlı mülkiyelisi ve gezginidir. Yaptığı çevirinin uzmanlar tarafından incelenmesi sonucunda, oldukça başarılı olduğu kanaatine varılmıştır. Böylece Ali Suat Bey'in başarılı çevirisi esas alınarak Fransızca orjinal metinle karşılaştırılmış, atlanan yerler tespit edilerek Türkçeye çevrilmiştir..." 1923-1924 yıllarında İstanbul'da Matbaa-i Âmire'de basılmış olan Ali Suat Bey çevirisi, Prof. Dr. Kâzım Yaşar Kopraman tarafından Yeni Türk alfabesine aktarılmış, Yrd. Doç. Dr. Musa Yıldız da metni sadeleştirmiş.

Yazarın Türkiye'ye ilk gezisinin sonuçlarını içeren Fransızca aslı, büyük boyda 862 sayfa metin, 239 gravür ve plan ile 5 haritadan oluşuyor. Texier, Anadolu'ya ilk gezisinden 10 yıl sonra yeniden buraya geliyor ve ilk yazdığı kitaba yeni bilgi ve belgeler ekleyerek 1862 ve 1882 yıllarında iki kez yayımlıyor. Gravür ve çizimler ilk baskıda daha fazla. Ali Suat Bey bu son baskıyı esas alarak Türkçeye çevirmiş. Ancak bu yapıtta ilk baskıda kullanılan bütün gravürler kullanılmış. Bu gravürlerin bir kısmından burada bahsetmek gerekiyor. Bursa Ulu Camii, Çavdarhisar Jüpiter Tapınağı, Ankara Auguste Tapınağı, Boğazköy Büyük Tapınak, Likya Kaya Mezarları, İznik Kalesi, Didim Apollon Tapınağı ve daha niceleri gerçekten görülmeye değer.

En becerikli kaşif Texier'in zamanın da Anadolu, bugün olduğu gibi batılı gezginlerin ilgisini çekiyordu. Avrupalı bilginlerin hırs ve hevesle benimseyecekleri derecede bilgi elde edebilmek en önemli hedefleriydi. Ulaşılmaz olarak gördükleri Küçük Asya toprakları, bilim dünyasına açılmaya başladıktan sonra bir çok ilim adamı bu topraklara gelmiş ve izlenimlerini çeşitli şekillerde kendi toplumlarına aktarmaya çalışmışlar. Texier de aslında bunlardan biri olmakla birlikte, gözlemci yapısı, araştırmacı kimliği ve büyük olasılıkla yabancı bir toplumla kolayca iletişim kurmaktaki becerisi sayesinde böyle bir yapıtı ortaya çıkarabilmişti.

Bizim için ise durum biraz farklı. Texier'den neredeyse 100 yıl sonra 1931 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün Konya'dan Başbakan İnönü'ye çektiği 'acele ve önemli' üst başlıklı bir telgrafla "arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum olduğu" ve "bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek" talebelerin bir bölümünün bu konuda eğitim almaları gerektiği bildirilmiş. Yeni bin yıla girerken, Texier'den 170 yıl, Atatürk'ün verdiği emirden 70 küsur yıl sonra, aynı topraklarda, arkeolojinin önemi artık kabul ediliyor.

Ben bunları yazarken hâlâ ödenek beklediği için kazılara başlayamamış arkeologlar var mı bilmiyorum. Umarım yoktur. Sponsor şansı olmayan kazılar ve kazı çalışanları için tek gelir kaynağı devlet ödeneği. Üstelik bu durum kazıların yapıldığı bölgelerdeki yerli halkı da etkiler. Çünkü birçok bölgede yerli halk, kazılarda çalışarak geçimini sağlamaktadır. Tek çatı altında birleştirilen Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kendi içinde yaşadığı problemler nedeniyle mi, yoksa başka sebeplerle mi bilemiyorum ama tüm kalbimle, bu sıkıntıların bir an önce giderilmesini diliyorum. 70 yıl sonra geldiğimiz bu noktada, sanırım kaybedecek bir dakikamız bile yok. - Ayşegül Hatay

Fransız arkeolog ve gezgini Charles Texier, Fransız hükümetinin bilgisi ve desteği, Osmanlı Padişahı II. Mahmut'un özel fermanı ile ilki 1833 ve daha sonra 1843 yılında başlamak üzere Anadolu'da yıllarca süren gezi ve incelemeleri sırasında Türkiye'nin çok büyük bir kısmını baştan başa gezip dolaşmış, araştırmalar yapmış, topladığı bilgi ve belgeleri yayımlamıştır.

Bu eserin, Türkiye arkeolojisi için belki de en önemli kısmı, topografik haritasını çıkartıp birçok yerini resimlediği Hititlerin başkenti Hattuşaş(Boğazköy) ile buranın açık hava tapınağı olan Yazılıkaya'yı bulmuş ve dünyaya tanıtmış olmasıdır. Gezip dolaştığı yerlerde sadece antik devirlere ait değil, daha sonraki devirlere ait(Selçuklu, Beylikler, Osmanlı vb.) de önemli şehirlerin, yapı ve anıtların çizimlerini yapmış, ünlü gravür uzmanlarının çalışmalarıyla önemli tespitler yapmıştır. Bunlarla da yetinmemiş, Anadolu'nun jeolojik yapısı(depremler dahil), coğrafi özellikleri, yer altı ve yer üstü kaynakları ve kültür merkezlerinin tarihi ve o günkü halkın etnik, demografik, kültürel, ekonomik vb. durumu hakkında bilgi vermiş, gözlemlerini aktarmıştır.

Eser önce 1839-1839 yılları arasında büyük boy(folyo) 3 cilt halinde yayımlanmış ise de daha sonra küçük boyda 1862 ve 1882'de Paris'te ikiz kez daha basılmıştır. Ülkemizde ise daha Cumhuriyet ilan edilmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Maarif Vekaleti tarafından 3 cilt halinde 1923-1924 tarihleri arasında Arap harfleriyle Türkçe olarak yayımlanmıştır; Bakanlığın 2 numaralı yayınıdır ve halka dağıtılmıştır. Söz konusu eserin gerek Fransızcası ve gerekse Arap harfli Türkçesinin ülkemizde temin güçlüğü ve temin edilse bile dil sorunu nedeniyle yeterince yararlanılamaması karşısında Vakfımız, konu uzmanları ve turizmcilerin sık sık aradığı bu önemli eseri günümüz Türkçesi ile araştırmacı ve okurlarına sunmuş olmanın kıvancı içindedir.

Esere, Fransızca son iki baskıda yer almamış 240 kadar gravür de dahil edilmek suretiyle 300 dolayında çizim ve gravürle dil ve üslup bakımından bugünün kuşaklarının anlayabileceği, bazı ekler ve açıklamalarla, çok geniş dizinler yapılmıştır. Baskı ve cilt malzemesi ithal olup, şömizli ve özel kutusunda sunulmaktadır.

Son günlerde popüler magazin dergileri ve gazetelerinde 'in' ve 'out' listeleri yayımlamak çok moda. Sanırım çok da ilgi çekiyor. Gün geçmiyor her zaman okuduğunuz bir yazarın köşesinde bile bir 'in' ve 'out' kutucuğu belirivermesin. Ben bu 'in'lerin arasında 'arkeoloji' sözcüğünü de listelerin üst sıralarında görmeyi bekliyorum şu sıralar. Sayın Sakıp Sabancı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri koleksiyonundan 'Doğada Güç Birlikteliği: İnsan ve At' sergisini; Sakıp Sabancı Müzesi'nde ağırlıyor. Sergi bir yıl süreyle izlenebilecek. Sayın Sabancı, gazetelere yansıyan bir röportajında, "gelecek yüzyılın petrolünün arkeoloji" olduğunu söylüyor. Her gün yeni bir arkeoloji klâsiği dilimize kazandırılıyor. Yıllar önce Türkçede yayımlanmasını hayal bile edemediğimiz bir yığın yabancı kaynak kitap birbiri ardına raflarda yerini alıyor. Hemen her yayınevi, portföyüne bir arkeoloji ve sanat kitabı ekledi.

Texier'nin Küçük Asya seyahati
Bunlardan bence en önemlisi aslında pek de basına yansımadı: Ünlü Fransız bilgini Charles Felix-Marie Texier'in 19. yüzyılın başlarında Anadolu'da gerçekleştirdiği gezi ve incelemelerini içeren 'Küçük Asya: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi'. 19. yüzyılda üç kez basılan yapıt, Cumhuriyet'in ilânından önce 'Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Maarif Nezareti'nin iki numaralı eseri olarak üç cilt halinde Arap harfleriyle Türkçe yayımlanmış. Ben İngilizce yayımlanmış olduğuna dair de hiçbir bilgiye rastlamadım. Bildiğim kadarıyla Fransızca aslı Asie mineure: Description Géographique, Historique et Archéologique des Provinces et des Villes de la Chersonnése d'Asie adıyla 1839-1849 yılları arasında Paris'de üç cilt halinde yayımlanmış. Türkçe yayımlanmış makale ve kitaplarda sadece "Texier'ye göre...", "bkz. C. Texier" ya da "Texier'nin de bahsettiği gibi.." şeklinde cümleler görmeye alışığım. Sonunda bu kitabın Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı tarafından Latin harflerine aktarılıp sadeleştirilerek yayımlandığını öğrendim.

Bu üç ciltlik dev yapıt, gerçek anlamda bir ekip çalışmasının ve son derece ayrıntılı araştırmaların ürünü. Fransızca aslından değil de Arap harfli Türkçe çevirisinden günümüz Türkçesine aktarılmış. Bunun nedeni, birinci cildin başına eklenen 'Açıklamalar' kısmında ayrıntısıyla anlatılmış: "Çevirisi esas alınan Ali Suat Bey bir Osmanlı mülkiyelisi ve gezginidir. Yaptığı çevirinin uzmanlar tarafından incelenmesi sonucunda, oldukça başarılı olduğu kanaatine varılmıştır. Böylece Ali Suat Bey'in başarılı çevirisi esas alınarak Fransızca orjinal metinle karşılaştırılmış, atlanan yerler tespit edilerek Türkçeye çevrilmiştir..." 1923-1924 yıllarında İstanbul'da Matbaa-i Âmire'de basılmış olan Ali Suat Bey çevirisi, Prof. Dr. Kâzım Yaşar Kopraman tarafından Yeni Türk alfabesine aktarılmış, Yrd. Doç. Dr. Musa Yıldız da metni sadeleştirmiş.

Yazarın Türkiye'ye ilk gezisinin sonuçlarını içeren Fransızca aslı, büyük boyda 862 sayfa metin, 239 gravür ve plan ile 5 haritadan oluşuyor. Texier, Anadolu'ya ilk gezisinden 10 yıl sonra yeniden buraya geliyor ve ilk yazdığı kitaba yeni bilgi ve belgeler ekleyerek 1862 ve 1882 yıllarında iki kez yayımlıyor. Gravür ve çizimler ilk baskıda daha fazla. Ali Suat Bey bu son baskıyı esas alarak Türkçeye çevirmiş. Ancak bu yapıtta ilk baskıda kullanılan bütün gravürler kullanılmış. Bu gravürlerin bir kısmından burada bahsetmek gerekiyor. Bursa Ulu Camii, Çavdarhisar Jüpiter Tapınağı, Ankara Auguste Tapınağı, Boğazköy Büyük Tapınak, Likya Kaya Mezarları, İznik Kalesi, Didim Apollon Tapınağı ve daha niceleri gerçekten görülmeye değer.

En becerikli kaşif Texier'in zamanın da Anadolu, bugün olduğu gibi batılı gezginlerin ilgisini çekiyordu. Avrupalı bilginlerin hırs ve hevesle benimseyecekleri derecede bilgi elde edebilmek en önemli hedefleriydi. Ulaşılmaz olarak gördükleri Küçük Asya toprakları, bilim dünyasına açılmaya başladıktan sonra bir çok ilim adamı bu topraklara gelmiş ve izlenimlerini çeşitli şekillerde kendi toplumlarına aktarmaya çalışmışlar. Texier de aslında bunlardan biri olmakla birlikte, gözlemci yapısı, araştırmacı kimliği ve büyük olasılıkla yabancı bir toplumla kolayca iletişim kurmaktaki becerisi sayesinde böyle bir yapıtı ortaya çıkarabilmişti.

Bizim için ise durum biraz farklı. Texier'den neredeyse 100 yıl sonra 1931 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün Konya'dan Başbakan İnönü'ye çektiği 'acele ve önemli' üst başlıklı bir telgrafla "arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum olduğu" ve "bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek" talebelerin bir bölümünün bu konuda eğitim almaları gerektiği bildirilmiş. Yeni bin yıla girerken, Texier'den 170 yıl, Atatürk'ün verdiği emirden 70 küsur yıl sonra, aynı topraklarda, arkeolojinin önemi artık kabul ediliyor.

Ben bunları yazarken hâlâ ödenek beklediği için kazılara başlayamamış arkeologlar var mı bilmiyorum. Umarım yoktur. Sponsor şansı olmayan kazılar ve kazı çalışanları için tek gelir kaynağı devlet ödeneği. Üstelik bu durum kazıların yapıldığı bölgelerdeki yerli halkı da etkiler. Çünkü birçok bölgede yerli halk, kazılarda çalışarak geçimini sağlamaktadır. Tek çatı altında birleştirilen Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kendi içinde yaşadığı problemler nedeniyle mi, yoksa başka sebeplerle mi bilemiyorum ama tüm kalbimle, bu sıkıntıların bir an önce giderilmesini diliyorum. 70 yıl sonra geldiğimiz bu noktada, sanırım kaybedecek bir dakikamız bile yok. - Ayşegül Hatay

Fransız arkeolog ve gezgini Charles Texier, Fransız hükümetinin bilgisi ve desteği, Osmanlı Padişahı II. Mahmut'un özel fermanı ile ilki 1833 ve daha sonra 1843 yılında başlamak üzere Anadolu'da yıllarca süren gezi ve incelemeleri sırasında Türkiye'nin çok büyük bir kısmını baştan başa gezip dolaşmış, araştırmalar yapmış, topladığı bilgi ve belgeleri yayımlamıştır.

Bu eserin, Türkiye arkeolojisi için belki de en önemli kısmı, topografik haritasını çıkartıp birçok yerini resimlediği Hititlerin başkenti Hattuşaş(Boğazköy) ile buranın açık hava tapınağı olan Yazılıkaya'yı bulmuş ve dünyaya tanıtmış olmasıdır. Gezip dolaştığı yerlerde sadece antik devirlere ait değil, daha sonraki devirlere ait(Selçuklu, Beylikler, Osmanlı vb.) de önemli şehirlerin, yapı ve anıtların çizimlerini yapmış, ünlü gravür uzmanlarının çalışmalarıyla önemli tespitler yapmıştır. Bunlarla da yetinmemiş, Anadolu'nun jeolojik yapısı(depremler dahil), coğrafi özellikleri, yer altı ve yer üstü kaynakları ve kültür merkezlerinin tarihi ve o günkü halkın etnik, demografik, kültürel, ekonomik vb. durumu hakkında bilgi vermiş, gözlemlerini aktarmıştır.

Eser önce 1839-1839 yılları arasında büyük boy(folyo) 3 cilt halinde yayımlanmış ise de daha sonra küçük boyda 1862 ve 1882'de Paris'te ikiz kez daha basılmıştır. Ülkemizde ise daha Cumhuriyet ilan edilmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Maarif Vekaleti tarafından 3 cilt halinde 1923-1924 tarihleri arasında Arap harfleriyle Türkçe olarak yayımlanmıştır; Bakanlığın 2 numaralı yayınıdır ve halka dağıtılmıştır. Söz konusu eserin gerek Fransızcası ve gerekse Arap harfli Türkçesinin ülkemizde temin güçlüğü ve temin edilse bile dil sorunu nedeniyle yeterince yararlanılamaması karşısında Vakfımız, konu uzmanları ve turizmcilerin sık sık aradığı bu önemli eseri günümüz Türkçesi ile araştırmacı ve okurlarına sunmuş olmanın kıvancı içindedir.

Esere, Fransızca son iki baskıda yer almamış 240 kadar gravür de dahil edilmek suretiyle 300 dolayında çizim ve gravürle dil ve üslup bakımından bugünün kuşaklarının anlayabileceği, bazı ekler ve açıklamalarla, çok geniş dizinler yapılmıştır. Baskı ve cilt malzemesi ithal olup, şömizli ve özel kutusunda sunulmaktadır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat